Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

İki ileri bir geri

Şampiyonluk yarışı Fenerbahçe ve Galatasaray arasında tüm hızı ile sürüyor. Sıkıştırılmış fikstür sebebi ile haftanın her günü liglerimizde maçlar oynanıyor. Kadrosu geniş, fiziksel durumu iyi olan takımların ayakta kalacağı, olmayanların dökülüp geride kalacağı günlerden geçiyoruz. Fenerbahçe ve Galatasaray ligin üstündeki kadroları ile bugün zirvede. Lig sıralamasının üçüncüsü ile oluşan puan farkının kapanmasına imkân bulunmadığını şimdiden söyleyebiliriz. Fenerbahçe'nin güçlü oynamasına rağmen son haftalarda gol bulmakta zorlanıyor olmasını ben fiziksel düşüşe bağlıyorum. Özellikle Edin Dzeko'da büyük bir düşüş gözlemleniyor. Fred'in yokluğu, transfer rüzgârına kapılan İsmail Yüksek'in motivasyon kaybı, takımın orta sahasındaki çarkın işleyişini aksatıyor. Her maç rekor pozisyona giren takımın, gol atma noktasında zorlanmasının bir başka sebebi ise takım üzerindeki stres. Bu stres İsmail Kartal'dan futbolculara dek herkesin vücut dilinden gözlemlenebiliyor. Taraftarın inanılmaz desteği bir o kadar da takım üstündeki baskısı futbolcuları gereksiz bir telaşa sokuyor. Buna 9 yıldır şampiyon olamamanın stresi diyebiliriz. Ben buna ilave olarak yanlış sosyal medya stratejisini ve yandaş kalemlerin kurumsal iletişimden yanlış beslenmelerini de söyleyebilirim. Bu ikisi taraftarın ürettiği stresin temel kaynakları. 'Fenerbahçe Ali Koç varken şampiyon olamaz' mottosuna Ali Koç'u bile inandıran sosyal medyacı, gazeteci görünümlü bu yancı kesim, taraftarın stresinin de baş mimarı. Bunların varlık sebebi hayali dış güçlerin varlığına bağlı. Bunlar başkana ve camiaya, "Biz dış güçler ile mücadele ediyoruz, siz de bizi destekleyin" masalını anlatan küçük fakat etkili bir grup. Anlattıkları dış güçler hikâyesi varlık sebepleri, çünkü geçimlerini bundan sağlıyorlar.

ODAK NOKTASI: ÇÖZÜM

Gelelim Galatasaray'a. Eksik kadrosuna rağmen istediği sonuçları alabiliyor Galatasaray. Okan Buruk, her hafta şapkadan tavşan çıkarmaya devam ediyor. Olmayan futbolcunun yerine takım içinden bir çözüm mutlaka bulunuyor ve işe de yarıyor. Galatasaray'da iletişim işleri Fenerbahçe'ye nazaran biraz daha profesyonelce yürüyor. Onlar hayali düşman hikâyesini çoktan aşmışlar. Hedeflerinde doğrudan Fenerbahçe ve Ali Koç var. Onlar daha planlı programlı ve "Dursun Özbek varken Galatasaray'ı şampiyon yapmazlar" demeyecek kadar akıllılar. Bu söylemin hiçbir yarar getirmeyeceğini, tam tersine büyük kayıplara gerekçe olacağını çok iyi biliyorlar. Onlar hayali güçler ile mücadele ederek değil, gerçek tehdit unsurlarını bertaraf ederek şampiyon olunabileceğinin farkındalar. Ligin son on yılına bakıldığında da kimin stratejisinin doğru olduğu tartışmasız bir şekilde ortada. Fenerbahçe'de organize sosyal medya ve gazeteci görünümlü yandaş troller Ali Koç'a kol kanat gerip kurumdan çok kişiye servis yaparken Galatasaray'da organize sosyal medya ve gazeteci görünümlü yandaş troller kişiye değil kuruma yani Galatasaray'a servis yapıyor. Bu yönü ile bakıldığında "Ali Koç başkan olduğu sürece Fenerbahçe şampiyon olmaz" söyleminin nasıl bir iletişim faciası olduğu daha rahat anlaşılabiliyor. Yahu arkadaş; Fenerbahçe'yi hiçbir zaman şampiyon yapmazlar, demek yerine Ali Koç varken Fenerbahçe'yi şampiyon yapmazlar sözünün anlam farkını görebilmeniz bu kadar mı zor?

AÇIKLAMA ŞART

Fenerbahçe'de bir başka konu ise sezon sonunda yapılacak kongre. Koç aday mı değil mi tam olarak belli değil. Çünkü Koç, adaylığı ile ilgili hala açık kapı bırakıyor. Bir taraftan da Sadettin Saran, Ali Koç tarafından kulübün 'defter kitabına' bakma kriterleri olarak konan şartı yerine getirmek için imza toplamaya devam ediyor. Hatta imzaları topladığı söyleniyor. Dernekler ile üyeler de başlamış bir seçim süreci bile yokken Saran'ın imza toplamasından rahatsızlar ve bu konuyu yoğun bir şekilde Ali başkana iletiyorlar.

Aklın yolu bir...

Fenerbahçe Başkanı Ali Koç da artık Sadettin Saran ve seçim süreci konusunda bir açıklama yapsa, efsane başkan Aziz Yıldırım'ın dediği gibi camiada "SÜKUNET" sağlansa şampiyonluk yolunda doğru adım atılmış olmaz mı?

BEŞİKTAŞ'TA HAVALAR BULUTLU

İstanbul'un diğer büyüğü Beşiktaş'ta işler hiç de iyi gitmiyor. Geçen yönetimin miras bıraktığı kadro her yönü ile felaket. Sözleşme süreleri, yıllık ücretler, sözleşme uzama opsiyonları, yabancı sayısı gibi hususlar bir arada değerlendirildiğinde Ahmet Nur Çebi'nin sebep olduğu enkazı Hasan Arat'ın değil bir sezonda en az üç sezonda kaldırabilmesi mümkün değil.

Bu enkazın ekonomik yükünü değil Türkiye'de, dünyada kaldırabilecek kulüp bir elin parmaklarını geçmez. Bir ihtimal böyle bir ekonomik yükü anca İngilizlerin ya da İspanyolların dev kulüpleri sırtlayabilir. Başka da çıkan olmaz. Eldeki yabancı oyuncuların belki biri ya da en çok ikisi Fenerbahçe veya Galatasaray'ın geniş kadrosunda yer bulabilir. Yerli oyunculardan, gençler hariç hiçbiri ne Fenerbahçe'nin ne de Galatasaray'ın kapısının önünden geçemez. Bu maaşlar ile Anadolu takımlarında bile kendilerine yer bulamazlar. Ahmet Nur Çebi'nin yeni yönetime bıraktığı tek kötü miras futbolcu kadrosu ile de sınırlı değil. Devasa bir borç yığını da var geride. Süren davalar da bu borç yığınına ilave olacak. Üstüne Beşiktaş'ın, rakipleri ile mukayese edilemeyecek ölçüde azalmış ekonomik gücü. Şimdi bütün bunlar hiç yokmuş gibi, eski yönetim ve 'sütte leke var onda leke yok' Şenol Güneş tarafından manipüle edilen sosyal medya hesapları ile kaşınan tribünler. Değerli Beşiktaşlılar, "Hasan Arat transferler nerede?" diye bağıracağınıza, Beşiktaş Kulübü'nü bu kadar çaresiz, bu kadar açmaz içinde bırakıp, hesap vermeden gidenlere bir iki kelam etseniz doğru olmaz mı? Beşiktaş ayağa kalkar mı? Kalkar ama bu şekilde değil. Ancak gerçeklerle yüzleşirseniz ve yüzleştiğiniz gerçekleri kabul edip, topyekûn Hasan Arat'a destek verirseniz bu mümkün olabilir. Transferi falan ağzınıza dahi almayın. Bu gemi yeniden ve ne zaman yüzer ona odaklanın. Hasan Arat'ın dolayısıyla Beşiktaş'ın işi çok ama çok zor. Bu yolun sonu ya yok oluş ya da yeniden varoluş. Ortası olmayan sona dair ihtimaller. Üstelik bunların içinde yok olma ihtimali hiç de yadsınamaz şekilde karşımızda duruyor. Ben derim ki, değerli Beşiktaşlılar, 121 yıllık kulübünüze her zamankinden çok destek verin ve sıkı sıkı sarılın. Beşiktaş'ın sonsuza kadar var olması, bugün yapılacak transferlerden daha mühim ve gelin siz bunun için bağırın.