Bir süredir “millet” ve “milliyet” laflarý uçuþuyor havada. Maalesef biraz “asabî” insanlar olduðumuz için bu yüzden (DE!!!) yeni meydan muhârebelerinin patlak vermesi tehlikesi mevcud. Yanlýþ anlaþýlmasýn: Burada “asabî” kelimesini soy-sop anlamýnda deðil sinirli olmak baðlamýnda kullanýyorum.
Çünki kaç gündür o yüzden de birbirimize giriyoruz.
Halbuki bana sorsalar ne güzel onu da îzâh ederim ama kimsenin birþey sorduðu yok. O yüzden sorulmadan lakýrdýya karýþmak zorunda kalýyorum. Zîrâ mâlûm, görevimiz halka hizmet!
Önce en önemlisinden baþlayayým:
“Millet” kavramýnýn genel kabûl gören bir tanýmý YOK!
Hep bir tarafýndan eksik kalýyor, çünki millet denilen olgunun muhtelif teþekkül tarzlarý bulunuyor. Ders kitablarýnda bizlere ezberletilen “tasada, kývançda” filan diye giden târif hele hiç tamam deðil.
Çok kaba hatlarýyla birbirlerine az çok benzeyen insan gruplarýnýn meydana getirdiði kollektif topluluk gibi tanýmlamalar varsa da buna uyan ve millet olmayan baþka topluluklar da var.
Bu alanda en önemli çalýþmalardan bir bölümünü yapmýþ olan Alman Düþünürü Johann Gottlieb Fichte’ye nazaran millet “ontolojik” (varlýkbilimsel, mebhâs-ý vücûdî) bir birlikden doðuyor, yâni insanlar zamân içinde kabîlelerin vs.’nin bir araya gelip benzeþmesi sûretiyle kültürel olarak daha büyük ve önemli he defleri de ayný olan bir nüfus hâline geliyorlar. Bu “etnik” millet.
Yine bu konuya adamakýllý emek harcamýþ bulunan Fransýz Ernest Renan’a göre ise bir milletin “politik irâde” ile teþekkül etmesi, yâni teþkîl edilmesi gerek ki buna
“jakoben” tasavvur deniliyor. Bu ise “irâdî” millet.
Anladýðým kadarýyla meselâ Arablar etnik millete bir örnek. Yirmi küsur devletleri var ama hepsi Arab.
Biz Türklerinki nasýl bir þey onu tam anlayamadým. Yanýlmýyorsam biz “irâdî” bir milletiz. “Ne mutlu Türk’üm diyene!” sözü bunun tezâhürlerinden biri.
Yâni isteyen herkes Türk olabilir bizde! Mevlânâ dergâhý gibi. Yeter ki iste!
Ama ben hiç “Ne mutlu Arab’ým diyene!” þeklinde bir söz duymadým.
Biz diyoruz ki Türkçe bilsin, kendini bizden hissetsin tamam.
Zâten 700 sene bir imparatorluðu baþka türlü ayakda tutmak da kolay olmasa gerek!
Öbür doðu ve kuzey Türkleri de hem kendilerini Türk sayýyorlar hem deðiþik isimleri var: Âzerî, Özbek, Tatar, Kýrgýz vb...
Öte yandan dil birliði herkes için bile þart deðil. Meselâ bir Ýsviçre “Milleti” var!
Ama 1291 Yýlý’nda kurulmuþ olan bu devlet nüfûsunun %65’i Almanca, %18’i Fransýzca, %10’u Ýtalyanca ve %0,8’i de ülkenin en eski dili olan Retoromanca
konuþuyor. %6,2’si dýþarýdan göç etme... Ama bu ahâlî bir “millet” kesinlikle!
Bu saydýðým yerli nüfus gruplarýna ise “milliyet” deniliyor.
Türkçesi milliyet, bir millet içindeki “etnik” gruplara verilen ad.
Meselâ “Ermeni asýllý Türk” dediðimiz zaman bunu kasdediyoruz. Týpký “Kürd asýllýTürk” derken kasdetdiðimiz gibi. “Türke kurdischer Abstammung/Turc d’origine kurde” deniliyor baþka dillerde de. Bunun “daha az” yâhut “daha çok” deðerli olmakla alâkasý yok!
Muhtelif metinlerden anladýðým kadarýyla “millet” olmak için muhtemelen bir arâzî parçasý üzerinde “devlet” olma þartý da aranýyor. Meselâ ben hiçbir metinde “BaskMilleti” ibâresini görmedim. Basklar, biliyorsunuz (belki de bilmiyorsunuz) Pirene Daðlarý’nda, Ýspanya’nýn kuzeybatýsýyla Fransa’nýn güneybatýsý üzerinde yaþayan bir “halk”dýr. Zâten hem Ýspanyolca hem Fransýzca’da öyle anýlýrlar. Nüfuslarý bir milyon civârýndadýr ki bunlardan 570.000 kadarý Baskça bilir.
Baskçanýn Türkçeye benzerliðinden bahsedenler de vardýr.
Ayrý bir devlet kurmak isteyen Bask milliyetçileri mütemâdiyen bir “nacíon vasca”dan, bir Bask milleti’nden bahsederken Ýspanyollar ve diðer Basklar “pueblo vasco” (Bask Halký) derler.
Buna paralel olarak “sociedad vasca” (Bask Toplumu) ve “ciudadanía vasca” (Bask yurddaþlýðý) tâbirleri kullanýlýr.
Bu yazýyý millet ve milliyet konulu tartýþmalara bundan sonra ufak bir tutamak olur ümîdiyle kaleme aldým.
Allah ne murâdým varsa versin!
Ýki cihanda azîz olayým, âmin!