Ýki modelden hangisi

Dünyadaki geliþmeler izlenirken, bunlardan biri benim de hiç terk etmediðim, olaylara yukarýdan bakmak ve ülkeleri yön veren deðil, dünyada denge kuran büyük güçlerin aracý olarak görmektir. Bu analiz için geçmiþten bir örnek vermek isterim. Soðuk Savaþ döneminde iki büyük güç, ABD ile SSCB birbirine karþýydý ve diðer ülkeler bunlarýn etrafýnda toplanmýþtý. Durumu birinin analizini beðenerek deðil kendim bulduðum bir metotla inceledim ve þu sonuca vardým: Bu iki ülke birbirinin düþmaný deðil. Eðer böyle olsaydý savaþmalarýný gerektirecek birçok sebep bulabilirlerdi ve bu savaþ dünyanýn sonunu getirebilirdi. Onlarýn birbiri ile dost ve düþman olarak ayýrmak ilkel bir deðerlendirme olurdu. Birbiri ile anlaþtýlar ve Avrupa’yý ikiye bölüp paylaþtýlar ve baþka yerlerdeki anlaþmazlýklarý tartýþma düzeyinden savaþ düzeyine yükseltmediler. Bu konuda roman yazmayý bile düþündüm. Konu þöyle olacaktý: Taraflar herhangi bir yeni silah üretirlerse karþý tarafa bilgi verecekler hatta bu yolu güvenilmez bulurlarsa bu konuda karþý tarafýn gönderdiði ajaný görmezden geleceklerdi. Hatta baþlangýçta tek nükleer güce sahip olan ülke ABD iken bir casus nükleer silahýn sýrlarýný SSCB’ye sýzdýrdý. Acaba bu bir ABD operasyonu muydu yani iki taraf arasýnda denge mi saðlanýyordu?

***

Bu analizi þimdi de kullanýyorum ve dünya üzerinde eskisi gibi devletler arasýnda olmayan, bir yandan coðrafi sýnýrlarý olmayan küresel sermaye ile ulus devletler arasýnda bir karþýtlýk ve bunun yarattýðý askeri olmayan bir savaþ olduðunu düþünüyorum. Dünyadaki küresel sermayenin büyüdüðünü ve siyasi etkinlik saðladýðýný gördüm ve ikiz kulelere uçaklar çarpýnca bunun bir terör sorunu olmadýðýný, küresel sermaye ile ulus devletlerin savaþýnýn baþladýðýný söyledim. Metodumun yukardan aþaðý olduðunu söyleyebilirim. Diðer yol devletlerin kendi çýkarlarý yönündeki davranýþlar ile bundan olumsuz etkilenen devletler arasýnda çýkacak gerginlikler yahut ülke içindeki siyasal taraflarýn çatýþmasýnýn dünyayý etkilediðini analiz etmektir. Mesela Esad ile muhalefetin çatýþmasý herkesi ilgilendiriyor ama herhangi bir uluslar arasý rekabetle ilgilendirilmiyor.

Son günlerde ABD’nin Ýran ile yakýnlaþmasý ilginç karþýlandý. Model þöyleydi; Ýsrail Ýran’ý ciddi bir tehdit olarak görüyordu ve Ýran’da yapýlmasý beklenen nükleer silahýn Ýsrail’e karþý kullanýlacaðýný, hatta yapýlmasýnýn sebebinin de bu olduðu söyleniyordu. Oysa yaygýn olan kanaat ABD’nin Ýsrail’i feda etmeyeceði hatta ABD’nin Yahudilerin kontrolünde olduðu þeklindeydi. Ayrýca nükleer silah yapýmýný yasaklayan uluslararasý anlaþma vardý. Ama Ýsrail’in bir numaralý düþmaný olan Ýran’ýn Ýsrail’e yapacaðý düþmanca davranýþlar sadece nükleer silah deðildi. Terör eylemleri, Ýsrail çevresindeki ülkeleri kendisinin ve dostu Çin’in kontrol etmesiydi. Dünyadaki en etkili yeni silahýn sermaye olduðunu ve hem kendisinin hem de Çin’in bu konuda etkin olduðunu biliyordu. ABD bölgede enerji kontrolü ve yeni dünya gücü olan Çin’i sýnýrlandýrmak istiyor, ayrýca Ýran’ýn dini kullanarak ABD’nin düþman ilan edileceðini düþünüyordu. Korktuðu için deðil, olayý ucuz atlatmak için anlaþma yolunu kullandý. Zaten Ýran halký geçmiþte yýllarca ABD dostuydu ve bu yakýnlaþmayý tehdit olarak algýlamasý beklenmezdi.