Ýki ülke, iki seçim ve çifte standardýn dibi

Geride býraktýðýmýz Pazar günü, sadece Türkiye’de deðil, Fransa’da da yerel seçimler yapýldý.

Türkiye’de yerel seçim havasýndan çok hükümete yönelik bir güvenoyu atmosferinde geçen seçimler, AK Parti ve Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan’ýn zaferi olarak kayýtlara geçerken, Fransa seçimleri baþbakanýn görevden alýnmasýna yol açan bir siyasi depreme neden oldu.

Zira Fransa’da iktidardaki Sosyalist Parti, 150’den fazla yerel yönetimi saða, hatta aþýrý saða kaptýrdý. Önemli bir oy kaybý yaþadý. Seçimlerin hemen ertesinde de fatura Baþbakan Jean Marc Ayrault’nun önüne kondu ve baþbakan koltuðunu Ýçiþleri Bakaný Manuel Valls’e kaptýrdý.

Yeni baþbakan Manuel Valls, Fransýz solunun içindeki en saðcý isim... Öncelikle bu noktanýn altýný çizelim. Özellikle yabancý ve göç politikalarý konusunda eski lider Nicolas Sarkozy’yi aratmayan uygulamalara imza atmýþ bir siyasetçi.

Aþýrý saðýn endiþe verici týrmanýþý, sadece Fransa yerel seçimlerini deðil, Mayýs ayýndaki Avrupa Parlamentosu seçimlerini de etkileyecek. Artýk gittikçe faþizanlaþan bir Avrupa tablosu izleyeceðiz... Ne kadar uzak olsak o derece hayýrlý aslýnda....

Ama Avrupa Birliði sürecinin getirileri açýsýndan da arada mesafe býrakarak hep temasta kalýnmasý da gereken bir birlik AB.

Fransa’da aþýrý sað týrmanýþý sürdürürken ve seçimlere katýlým oraný yüzde 50’ler civarýnda kalýrken, bu tablonun “demokratik” niteliðine toz kondurmayan entelektüel camiamýz, Türkiye’de geniþ bir katýlýmla gerçekleþen ve iktidarýn önemli bir oy oraný elde ettiði seçimleri anti-demokratik ilan etti.

Ýlk gün seçim sonuçlarýný yeterince algýlayamayan bazý yabancý basýn yayýn organlarý da, sonuçlarýn kesinleþmesinin ardýndan bu seçim sonucunun Erdoðan’ýn anti-demokratik uygulamalarýný körükleyeceði “tahmininde” bulundular.

The Economist’de çýkan “imzasýz” analizde de, yaklaþan tehlikelere dikkat çekilirken, Erdoðan’a tavsiyelerde bulunmaktan da kaçýnýlmadý.

En trajik olaný ise, Fransa seçimlerinin hemen ertesi günü yayýnlanan Le Monde Gazetesi’nin baþyazýsý oldu.

Manþetinde Fransýz iktidarýnýn seçimlerdeki hezimetini ve olasý baþbakan deðiþikliðini yazan gazete, baþyazýda “Erdoðan tehlikesine” dikkat çekip, topu Fransa’da yaþayan bir Türk yazara atýyordu.

Nedim Gürsel, yarým sayfalýk analizinde Türk seçmenin Erdoðan’ý 30 Mart seçimlerinde cezalandýracaðý “öngörüsünde” bulunurken, Fransa’da yükselen ýrkçýlýða dair tek bir satýr yazmýyordu.

Elbette, Nedim Gürsel bu makaleyi, seçim sonuçlarýný görmeden yazdýðý için öngörüsüyle memlekete ne kadar Fransýz kaldýðýný da göstermiþ oldu.

Özetle, yerel seçimlerde, Batý’nýn demokrasi algýsýndaki çifte standardý da görme imkanýmýz oldu.

Pek çok farklý çýkarýmýn yanýnda elbette...

Liberation’da yeni yönetime çalýþanlardan tepki

Burada hemen þu notu da düþelim. Fransa’da siyaset sahnesi saða kayarken, benzeri bir deðiþim basýnda da yaþandý. Sol eðilimli Liberation gazetesi de bu süreçte el deðiþtirdi ve Nicolas Sarkozy’ye yakýnlýðýyla tanýnan bir isme geçti. Liberation Gazetesi’nn yazýiþleri ile yeni yönetici Pierre Fraidenraich’in ilk buluþmasý son derece soðuk bir ortamda geçti.

Bu görüþmede yeni yöneticilerini Sarkozy’ci olmakla suçlayan Liberation yazýiþleri ekibine, “Kim size bu sözleri söyleme yetkisi verdi? Ne saðcý, ne de solcuyum?” yanýtýný veren Fraidenraich, gazetenin sol çizgisinin simgelerinden olan Nicolas Demorand’ý takip eden bir isim oldu ancak gazetenin bu çizgiden sapacaðý yönündeki söylentileri gidermekte baþarýlý olamadý.