Selim ATALAY
Selim ATALAY
http://www.selimatalay.com
Tüm Yazıları

İkinci Soğuk Savaş başladı

Soğuk Savaşın yeni ve daha tehlikeli bir sürümüyle karşı karşıyayız. Türkiye, ilk Soğuk Savaşa oranla daha uyanık ve daha güçlü.

2018’e hızlı girdik. Çin, Şi Jinping’e zimmetlenen liderlikle yeni bir dünyanın hazırlıklarına başladı. Rusya, aynı şekilde Vladimir Putin liderliğinde eski dosyaları açıp, Avrasya ve Ortadoğu’da ABD ile açık hesapları kapatmaya girişti. ABD, Donald Trump’ın liderlik ve varoluş çabası altında, karmakarışık. Muhtelif coğrafyalarda bölgesel güçler sahnede. Türkiye dahil bu güçler, sert ve yumuşak hamlelerle hakimiyet alanları kurmaktalar.

Yeni Soğuk Savaş’a hoş geldiniz... Daha teknik terimle: Soğuk Savaş 2.0... Ya da klasik teorisyenlerin tanımıyla ‘İkinci Soğuk Savaşa Giriş’ aşamasındayız. 

Savaşın soğuğu şöyle: Elde silah, tetiğe basmadan karşı karşıya durup ağız dalaşı yapmak, karşıdaki ne yapıyorsa aynısını yapmak, en vahim durumda da rakibi fazla yaralamamaya özen göstererek, dipçikle vurmak. Daha çok bir Karma Dövüş Sanatı MMA karşılaşması gibi. Kuralları var, yıkacaksın ama fazla rezil etmeyeceksin ve öldürmeyeceksin. Soğuk Savaşta hakem yoktur. Durumun kontrolden çıkması, tetiğe ya da nükleer düğmeye basılması ihtimali vardır. Birinci Soğuk Savaşta nükleer korku altında disiplin ve kontrol vardı. İkincisinde halen hiçbiri yok. 

‘İkinci Soğuk Savaş’ söylemleri bir süredir vardı da, savaşın başladığını bir resmi makamın ilan ve tescili gerekiyor. Bizce BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in 29 Mart açıklaması yeterli. Genel Sekreter ‘ABD-Rusya ilişkileri Soğuk Savaşta yaşadıklarımıza evrilmeye başladı’ diyerek, kibarca yeni bir Soğuk Savaşta olduğumuzu teyit etti. 

Çünkü Guterres’in derdi, 2. Soğuk Savaşın kuralsızlığı. Şöyle demiş: Soğuk Savaşta gelişmelerin tırmanmaması, gerilim yükseldiğinde kontrolden çıkmaması için iletişim ve denetim mekanizmaları vardı. Bu mekanizmalar kaldırıldı, şimdi yok... Bu mekanizmaların şimdi yeniden gerekli olduğuna inanıyorum.

BM Genel Sekreteri, ağız dalaşında birinin düğmeye basmasından kaygılanıyor, ki haklı. Birinci Savaşta en kötü zamanda bile Birleşmiş Milletlerin iyi-kötü hakemliği, ağırlığı vardı. Taraflar arasında kırmızı telefonlarla iletişim  vardı. Donmuş, siyah-beyaza ayrılmış, ama kimin nerede olduğu, sınırları belli bir dünya vardı. Şimdi her yere ulaşabilen üç ana merkez ve bölgesel güçler var. Herkes 360 dereceden kendisine gelecek tehdidi görmeye ve bertaraf etmeye çalışıyor. Böyle bir dünyanın kuralı konmadı.

Üstelik Birinci Savaşı kaybeden Rusya’ya iyi davranılmadı. Tek Kutuplu kısa dönemde yere düştü, bir de rezil edildi. Şimdi ayağa kalkan Rusya, rövanşı almaya kararlı. 

 

Tek kutuplu kısa dönem

Soğuk Savaş: ABD ile ‘Sovyetler Birliği’ denen Rusya’nın 1948’den 1991’e dek dünyayı ikiye ayırıp birbirleriyle itiştiği dönem, olarak tanımlanabilir. 1991-2018 arası Tek Kutuplu Dönem idi. Ocak 2018’deki ABD Ulusal Güvenlik Strateji raporu Çin ve Rusya’yı hasım ilan edince. Üç merkezli, çok taraflı dünya teyit edildi. ‘Soğuk Savaş Sonrası’ diye de anılan ve ABD’nin mutlak hakimiyeti altında geçen bu dönemin bitişini, belki Kasım 2016’da Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesine bağlayabiliriz.

Soğuk Savaş, Sovyetler Birliği’nin ve çevresindeki NATO benzeri askeri yapının dağılmasıyla bitmişti. Sovyetler Birliğinden Rusya dahil 15 ülke çıktı. Askeri yapı olan Varşova Paktından 7 ülke çıktı. Biri, Doğu Almanya idi, Batı ile birleşti. Arnavutluk dışında 5 tanesi, Avrupa Birliği üyesi oldu. Bu yapıların dağılmasıyla Rusya, stratejik olarak Berlin ile Moskova arasında kurduğu 2000 km’lik savunma hattını ve etki alanını kaybetti. Moskova şimdi Batı’ya karşı savunma hattının birkaç yüz km’ye düştüğünü ve bu durumun kabul edilemez olduğunu düşünüyor. 

Aynı zamanda Moskova, Soğuk Savaşın bitiminde Batı’nın Rusya’ya karşı yeni arazi ve etki kazanımı yapmayacağı üzerinde anlaşıldığını ve Batının bu sözünü tutmadığını söylüyor. Varşova Paktından çıkan ülkelerin AB ve NATO üyesi olması, Moskova’ya göre hem sözün tutulmaması, hem de tehdit. Bu yüzden Batı’nın Ukrayna’daki 2004 denemesinden sonra 2014’te bir hamle daha yapıp Rusya’nın son tamponu Ukrayna’yı saf değiştirmeye zorlaması, Moskova için bardağı taşıran son damla idi. Kırım ilhakı bundan sonra geldi. Baltık ülkeleri Letonya Litvanya Estonya da gece rahat uyumamaya başladı. 

Kafkasya’daki benzer saf değiştirme girişimlerini Moskova 2008 Abhazya ve Güney Osetya askeri operasyonlarıyla durdurmuştu. Kafkasya Batı’ya uzak kaldığı için, yatıştı. Ural-Baltık cephesi ise hiç sakin kalmadı.  

Bu ara dönemde disiplin ve dinamizmini kaybeden ABD ve Avrupa rehavetle kontrolsüz sürüklenirken, Rusya güç toplamaya odaklandı. Çin de daha güçlendi ve sabırla zamanın geçmesine baktı. Tek tutarlı strateji sahibi olan Çin’in sistem içinde vazgeçilmez olduğu noktada ise genel sistem çöktü.  

 

Hani tarih sona erecekti?

Soğuk Savaş Sonrası, Tek Kutuplu Dönem, 25 yıl sürdü. ABD hakimiyetinin daha uzun sürmesi, hatta Fukuyama bakışıyla ‘Tarihin Sona Ermesi’ umulmuştu, ancak tarih bitmedi.

Francis Fukuyama, Soğuk Savaşı Batının kazandığını, bundan sonra dünyaya Liberal Batı düşüncesinin hakim olacağını ve buradan geri dönüşün mümkün olmadığını hayal etmişti. Bu teoriyi ortaya attığında, biz de Uluslararası İlişkilerde master yapıyorduk ve insanlık gidişatı konusunda bu kadar iyimserliği, kuşkulu bulmuştuk. Tarihin biteceğine ve değişimsiz tren rayında ilerleyeceğine inanmak zordu. Muhtemelen siyasi ve sosyal coğrafyayı Türkiye’de daha yakın ve yoğun yaşadığımız içindir... Bir yerlerde, taa o zaman Fukuyama’nın yanıldığına dair karşı-tezimiz kayıtlardadır. Yanıldı. 

Uluslararası takvimde 25 yıl çok kısa bir süredir. ABD bu 25 yılı iyi kullanamadı. 25 yılın ilk 10 yılı, yorgunluk ve yönsüzlükle geçti. ‘Savaş yerine refah’ ve ‘barışın meyveleri’ gibi terimler ardında ABD Soğuk Savaş reflekslerini korudu. Sonra da 11 Eylül 2001 geldi ve ABD dünyayı ‘biz ve onlar’ diye ayırıp saldırıya geçti. Bir yorumla, 11 Eylül, ABD’nin Soğuk Savaş’ta müttefiki olduğu fraksiyonun kontrolden çıkmasıdır.

Bu arada tek kanaldan Liberal düşünce ile Küreselleşme yayıldı. Çin, dünya ekonomisinin üretim merkezi, ABD ve Avrupa da tüketim merkezi oldu. Küresel barış ve refahın artması umulurken, Küreselleşme, 2008 krizini getirdi. 

2008 Ekonomik Krizi üretim ve rekabet gücünü kaybeden ABD’nin ve yaşlanan, kamu parası olmazsa refahını kaybeden Avrupa’nın duvara toslamasıdır. Bu krizi de Afganistan ve Irak işgalleri getirmiştir. Ekonomik kriz, dünyaya nizam verme operasyonunun masrafını ABD’nin artık karşılayamadığının göstergesidir. Tek küresel güç olmak, pahalı bir işti. 2008 Krizinin sonuçları hala yaşanıyor: Arap İlkbaharı denen kaos, Suriye, mülteciler, Avrupa’da milliyetçilik, Brexit ve bütün dünyada öfkeli kitleler... Sürecin kırılma noktası kısmen Brexit, çokça Donald Trump’tır. 

 

Birinci Soğuk Savaş neydi?

Yaşadığımız zamanların, hayatlarımızın savaş dönemleriyle anılıp sınıflanması, acıdır. İkinci Dünya Savaşı bitince, Birinci Soğuk Savaş başladı... Daha müttefikken, 1944’te Stalin ve ABD politikaları çatışmaya başlamıştı.  İki ülke zaferden sonra paylaşımın nasıl yapılacağı konusunda itiştiler. 1945’te biten sıcak savaş, İngiltere’nin küresel gücünün ABD tarafından devralınmasını sağladı. İngiltere de mülkünü parasızlık nedeniyle devretmişti.

Soğuk Savaş terimini ilk kez İngiliz yazar George Orwell, 1945’te bir yazısında kullandı. Yeni dönemde nükleer güce sahip 2-3 büyük ülkenin birbirini dengeleyeceğini, çatışmanın dondurulacağını düşünmüştü. Soğuk Savaş terimini ABD’ye, ünlü zenginlerden Bernard Baruch 1947’de getirdi. Soğuk, hem hareketsizliği hem de donuk kalıplaşmayı ifade eder.

Soğuk Savaş, Türkiye’nin 2. Dünya Savaşı sonrasındaki 55 yılına ağır biçimde damgasını vurmuş, baştan sona Türkiye’yi şekillendirmiş, sonra da kalıpta dondurmuştur. Dünyada 1991’de biten Soğuk Savaş, Türkiye’de ancak 2002 seçimiyle bitti. Buzlarımızı daha yeni çözdük ve yeni dünyaya bakıyoruz. Tekrar donmaya niyet olduğunu sanmıyoruz.