Dün gelen büyüme verisi, ekonominin siyasetin çok ama çok önünde gittiðini gösteriyor. Türkiye, 2014’ün ilk çeyreðinde 4,3 büyüdü. Ancak bu büyüme, sanayinin özellikle imalat sanayinin payýný yukarý çekiyor ve Türkiye, ihracat bazlý büyüyor. Ýmalat Sanayi artýþýnýn yüzde 18,6 olmasý, ihracatýn yüzde 11,4, ithalatýn ise ancak 0,8 artmasý, bize iþsizliði ve cari açýðý aþaðýya çeken bir büyüme temposu ile devam ettiðimizi gösteriyor.
Buna baðlý olarak þu tespiti yapabiliriz; Türkiye’nin bu büyüme temposu-yani iktisadi geliþmesi- toplumun sosyal geliþmesinin arkasýnda deðil, tam aksine, eðer ki siyaset buraya ayak uydurursa, iktisadi geliþme ile sosyal geliþmenin bu örtüþmesi bize çok önemli bir toplumsal-tarihi geçiþi verir.
Ýþte Türkiye, þimdiye deðin, bunun tam aksini yaptý. Yani bir avuç sermaye çevresi, kaynaklarý kendi yönlerine çevirerek, toplumun iktisadi geliþmesini önlediler ve sosyal talepler de iktisadi geliþmenin önüne geçince, askere darbe görevi vererek, sosyal geliþmenin de-taleplerin- önüne geçtiler.
Taðmaç: ‘Sosyal geliþme, iktisadi geliþmeyi aþtý’
Çok ünlü ve tarihi bir sözdür; 12 Mart’ýn Genelkurmay Baþkaný Memduh Taðmaç, 12 Mart’ýn temel nedenini þöyle açýklamýþtý; ‘sosyal geliþme, iktisadi geliþmeyi aþtý.’ Þunu diyordu cuntacý general; ‘Türkiye halkýnýn iktisadi talepleri öyle yoðunlaþtý ki, bunu sermaye kesimi karþýlayamaz, karþýlayamadýðý için de siyasi kargaþa çýkar, iþte bunun olmamasý için biz, sosyal olaný-Türkiye’nin taleplerini- sermayenin düzeyine çekeceðiz. Askerin görevi budur.’
Evet, askerin görevi yýllardýr bu oldu; asker, bu göreve gelebilmek için toplumun sinir uçlarýna bastý, siyasete müdahale etti ve toplumsal kargaþayý yukarý çekerek darbe koþullarýný da oluþturdu. Þimdi ise çözüm sürecinde tüm yapýlan provokasyonlara raðmen asker, sürecin özüne uygun davranýyor. Kýþkýrtmalara gelmiyor; bu bile, nereden nereye geldiðimizi bize gösteriyor.
Darbe oligarþisi darbe yiyor...
Geçen hafta Türkiye’de, darbe süreçlerini, doksanlý yýllarý özleyenler için, kabul edilemeyecek geliþmeler oldu. 3. Havalimaný temeli atýldý, SOCAR, Türkiye’nin ve bölgenin en büyük petro-kimya parkýný-rafinerisini yapmak için çok önemli bir adým attý ve küresel finans sisteminden 18 yýl vadeli 3.3 milyar dolar kredi getirdi. Avrupa Merkez Bankasý, Türkiye’yi olumlu yönde etkileyecek tarihi parasal geniþlemeyi açýkladý. Ve nihayet Ýran Cumhurbaþkaný, 18 yýl aradan sonra, ilk defa- 18 yýl önce Rafsancani’nin geldiðinden daha kapsamlý bir paketle-Türkiye’ye geldi. Tabii bunlara cevap, þu doksanlý yýllarda da doruða çýkan bildik ‘bayrak provokasyonu’ oldu. Bir yýlý aþkýn bir süredir Gezi’yi, 17 Aralýk alçaklýðýný- bu arada þunu söyleyeyim; bu 17 Aralýk darbe sürecinin ‘sivil’ generalleri yukarýda zorunlu olarak adýný geçirdiðim Taðmaçlardan falan çok daha aþaðýdadýrlar- deneyen ama baþarýlý olamayan, ‘sosyal geliþmenin, kendilerinin önüne geçmemesini isteyen sermaye çevrelerinin,’ artýk tek umudu, Kürtleri kýþkýrtmak... Tabii ki bunlara Türkiye’nin bölgede etkin bir güç olmasýný istemeyen ‘dýþarýsý’ da ekleyin. Nitekim dün Baþbakan grup toplantýsýnda, Türkiye, artýk bölgesel bir güçtür derken tam da bu durumu anlatýyordu.
Barýþý ve demokratikleþmeyi baþarmýþ bir Türkiye’nin bölgesel bir güç olmasý demek, ilkönce Ortadoðu ve Kafkasya coðrafyasýndaki bütün dondurumuþ çatýþma alanlarýnýn yeni bir entegrasyonla ortadan kalkmasý anlamýna gelir.
Farklý toplumsal yapýlarda olan, farklý tarihsel koþullardan gelen Asya ve Güney ülkelerinin birbirini takip edercesine çok önemli dönüþümleri gerçekleþtirmeleri ve dünya ekonomisini, siyasetini belirleyecek hale gelmeleri batý ile doðu arasýndaki tarihsel geliþmiþlik farklarýný kapattýðý gibi, bölgesel entegrasyonlara yol açýyor ve yeni ekonomi politikalarýný ortaya çýkarýyor. Bu geliþme, bir müddet sonra, büyük bölgesel birlikleri ve bu birliklerin ortak pazarlarýný serbest ticaret anlaþmalarý ile doðuracaktýr. Türkiye, Irak, Ýran serbest bölgesinin olmayacaðýný kim söyleyebilir artýk. Bugün Avrasya dediðimiz büyük coðrafya ilk defa bu kadar ekonomik ve siyasi olarak bütünleþmenin eþiðine geliyor. Ve buradaki belirleyeci ülkeler; Türkiye, Ýran, Rusya olarak öne çýkýyor... Ýþta bu çerçevede Ruhani’nin tam 18 yýl sonra Türkiye’ye gelmesi çok önemlidir ve hem Doðu hem de Batý için tarihi önemdedir.
Erbakan’da enerji entegrasyonuna önem vermiþti...
Biliyorsunuz; tam 18 yýl önce yani, 28 Þubat’ýn hemen arefesinde, 1996 yýlýnda Ýran Cumhurbaþkaný Rafsancani Türkiye’ye gelmiþti. O zaman da enerji anlaþmalarý gündemdeydi. Erbakan, o dönemde, Türkiye’nin-þimdiki gibi- kendi doðusuna da bakmasý gerektiðini, baþta Ýran olmak üzere, komþularýyla enerjiden baþlayan bir birlik yapmasý gerektiðini savunuyordu. Nitekim, buna baðlý olarak Erbakan, 1996’da Ýran’la 25 yýllýk bir doðalgaz anlaþmasý yapmak üzere giriþimlerde bulundu ve Baþbakan olduktan sonra ilk resmi ziyaretini Ýran’a yaptý. Ýran Cumhurbaþkaný’nýn da çantasýnda bu süreç vardý aslýnda... Ancak 28 Þubat, yalnýz bu süreci deðil, D-8 yapýlanmasýný da önledi.
Yani Türkiye, Osmanlý’nýn parçalanmasý ile uzaklaþtýrýldýðý Ortadoðu ve Kafkasya’daki bütün ticari ve enerji geçiþlerine ulaþmayý, öncelikle Erbakan ile amaçlamýþtý ama bu, oligarþi tarafýndan 28 Þubat’la önlendi. Þimdi yeniden Ýran Cumhurbaþkaný Ruhani olarak Türkiye’de... Ancak bu sefer 1996 yýlýndan çok daha büyük ve önlememez birliði konuþuyoruz. Bu birliðe yalnýz Ýran dahil deðil, Kafkasya ve Ortadoðu hatta Avrupa’nýn doðu ve güneyi de buraya dahil ve Ýsrail’e kadar hiç kimsenin bu çýkýþtan-birlikten- baþka alternatifi yok.
Türkiye’nin demokratikleþmesi dýþýnda alternatif yok!
Bu çýkýþýn alternatifini söyleyeyim mi size; Ortadoðu ve Arap coðrafyasýnda Ýsrail ve Suudi Arabistan egemenliði ve yine buna baðlý yoksulluk ve savaþ çevriminin devam etmesi... Avrupa’da Almanya merkezli kriz sürecinin AB parçalanana kadar devam etmesi... Kuzey Afrika’da dikta rejimlerinin-Mýsýr’da þimdi olduðu gibi- yaygýnlaþarak devam etmesi... Irak’da Kürtleri, Türkmenleri Saddam’dan daha fazla ezen Maliki gibi naylon diktalarýn devam etmesi ve bunun Suriye’de Esad’la birleþmesi, Ýran’da Ruhani’nin geri çekilerek, Ýran’ýn yeniden içe kapanmayý seçmesi...Rusya’nýn bütün bunlarýn hamisi olarak Avrasya Birliði’ni Sovyetleri aratan bir baský imparatorluðu olarak geniþletmesi... Ve Türkiye’nin de, doksanlardan daha beter, bir iç savaþa giderek küçülmesi, küçülen iç savaþa giden Türkiye’nin Kemal Derviþ gibi teknokratlarýn elinde eski IMF’ci neoliberal politikalarý, atanmýþ teknokrat-yeni-darbeci hükümetlerle uygulamasý... Ýnanýn bu tabloyu istiyorlar, size þunu da söyleyeyim; bu tabloyu isteyen, yalnýz Baþbakan’ýn söylediklerine açýktan-dümdüz- muhalefet eden eski ulusalcý ve sözüm ona ‘liberal’ ihtiyar tayfasý deðil; öyle çok ‘Ýrlandalý’ var ki, þaþarsýnýz...