M. Yalçın Yılmaz
M. Yalçın Yılmaz
Tüm Yazıları

İktisat Kongresinde Apoculuk ve sadakat yemini

CHP'nin düzenlediği İktisat Kongresi'nde arka fonda "Sadakate Davet" yazıyordu. CHP-HDP nikahının kamuoyunda görücüye çıktığı günlerde Sırrı Süreyya Önder'in konuşması gündeme düştü.

Bir dönem televizyon ekranlarında saf ve temiz kalpli muhafazakarlarca parlatılan Sırrı Süreyya Önder'i çok eskiden bilirdim. Cihangir semtinde yan masada bağırarak konuşurken duyardım kahkahasını. Öyle bildiğiniz gibi bir aksanı yoktu. Sonraları mikrofona konuşurken gırtlak seslerini ustaca abarttığını ve Kürt rolü oynadığını fark ettim.

Sırrı Süreyya Önder'in TİP'li babasından gelen sol hafızası onun zihinsel kodlarını çözmemize vesile oluyor. 12 Eylül darbesinden etkilenen ve cezaevine giren Önder, sinemada yaptığı işlerde tutunamadı. Politik dönem sineması sürecinde Sinan Çetin'i taklitten öteye gidemedi. Büyük ideallerle çıktığı beyaz perde yolculuğunda gişede kalabilmek için Tüpçü Necdet karakterini yaratabildi.

Gazi Paşa'nın İktisat Kongresinde "Hayatta gerçeklik haricinde hiçbir şeye sadakat duymuş bir insan değilim. Sadakat kendi başına çok bir şey ifade etmiyor. Başka kavramlarla anılmaya ihtiyacı var, bunların en başta geleni otorite. Otoritenin en muhtaç olduğu olgu sadakattir dersek yanlış yapmış olmayız. Tüm enerjisini bizleri sadakat içinde tutmaya harcar. Resmi ideolojiye, kutsallara, tabulara, babaya, devlete, krala, sınırlara, geleneklere, örf ve adetlere. Böyle uzar gider bu liste."

İmralı Notları'nda kullandığı ifadelerle Sadakat Yemini eden Sırrı Süreyya Önder görüşmeler boyunca Selahattin Demirtaş'tan daha başarılı bir performans sergiliyor. Bakın imzalı zabıtlarda nasıl bir sadakat var:

A. Öcalan: Bu işler çok hassastır. Biçimle ilgili sorunları çözmemiz gerekir. Ben buna çok dikkat ederim. Heyete de elli kez söyledim. İşte Sırrı da Apocuyum diyor. Apocuyum demek büyük ciddiyet ister. Ameller niyete göre olmalıdır.

S. S. Önder: Başkanım, elli yaşından sonra Apocu olmak da kolay değil.

A. Öcalan: Bunu sen söyledin, sen bana dayattın. Apocuysan ben ciddiyet isterim. En azından üç ay ciddi Apoculuk istiyorum. Müzakere sürecinde tam bir Apocu olacaksın. Bizim yaptığımız iş ciddidir. Müzakere ciddi bir iştir.

S. S. Önder: Üç ay değil, bir ömür boyu Apocu olacağım.

A. Öcalan: Zaten pazara kadar değil mezara kadar demiştim. Yeteneklisin, ama sorunun benimle fazla pratik yapmamış olmandır. Türkiye'de siyaseti de fahişeleştiren, baştan çıkaran bir sistem var. Buna dikkat etmen lazım.

PKK tarihini inceleyenler bilirler ki Apoculuk hastalıklı bir haldir. Öcalan'ın fedaileri vardır ve bu hasta ruhlar birçok Kürdün kanına girmiştir. Örgütün kurucu kadrolarının yanı sıra yüzlerce cinayet işlemişler üstelik bu cinayetleri de devlete fatura etmişlerdir.

Öcalan-Kandil-Avrupa üçgeni uluslararası denklemde birçok küresel aktörün oynadığı kaygan bir zemin.

1980 öncesi başlayan sol örgütler ve PKK ilişkisi 12 Eylül sonrası Avrupa'da pişirildi. Sol entelijansiya içindeki "kolejliler" PKK'nın kullanışlı yapısını Batı başkentlerine pazarladılar.

1980'li yıllarda PKK militanlarının Alman güvenlik makamlarının dikkatini çekmesi çok sürmemişti. Dev-Yol lideri Taner Akçam, Alman Yeşiller Partisi'ne bu konuda ricacı olmuş ve örgüte Almanya istihbaratının yaklaşmasına vesile olmuştu. Çünkü sol örgütlerin 12 Eylül rejiminden kaçışını Öcalan Suriye üzerinden sağlıyordu.

Alman Yeşiller Partisi ve Sosyal Demokrat Parti'nin içindeki ABD damarını bilenler bilir. ABD'nin Türkiye, Orta Asya ve Orta Doğu istihbarat üssü Almanya'daydı. 2. Genel Savaş sonrası Alman istihbaratına CIA tarafından el konulmuş ve hem Türk Sağı hem de Türk Solu bu merkezden kontrol altına alınmıştı.

Türkiye'de Ruzi Nazar üzerinden milliyetçi sağ dizayn edilirken 68 ve 78 kuşağı devrimcileri de Alman Vakıfları tarafından şekillendirilmişti. Sadece bizde mi? Arap alemi de İhvan hareketinin rüzgarına yine bu atmosferde kapılmış ve turuncu devrimlerin fırtınasıyla sarsılmıştı.

Nice zamandır kültürel alanı kuşatan "Avrupâi Sol" yeni kavramların transferiyle Türkiye'yi şekillendirmekte. Sinemada, kitap yayıncılığında ve medyada karşılaştığımız durum kültürel emperyalizmin cafcaflı dünyasından ibaret. Ekoloji, feminizm, LGBT gibi akımlarla soslanan yeşil sol bizde küresel şirketlerin bayileri tarafından fonlandı.

Şimdi işin Sırrı çözüldüyse CHP artık Atatürk'ün partisi olmakla övünmeyi hemen terk etmeli. Çünkü söylemleriyle bu ülkede %5 oy alamayacakların Altı Ok'un gölgesinde siyaset yapmaları babadan CHP'liler için utanç kaynağı olmalı.