İktisatçı soğukluğuyla İçişleri Bakanımız

İçişleri Bakanımız Sayın İdris Naim Şahin’i hiç tanımadım ama inanın kendisine karşı hiçbir önyargım, husumetim de yok.

Akit gazetesinin, Yeni Çağ gazetesinin yazarlarının, MHP Genel Başkanı’nın kendisine güçlü destek verdiğini görüyorum ve bu durumdan AK Parti’nin birazdan detaylandıracağım en temel projesi adına üzüntü duyuyorum.

Sel gider, kum kalır.

Tüm bu tartışmalar, kitapla havan topunu beraber anma dahi kısmen unutulur, bunlar akan sel gibidir ama kum kalır, kum ise Türkiye’nin 2023’e kadar gerçekleşecek ortalama büyüme oranıdır.

AK Parti’nin çok sayıda projesi var ama bunların en önemlisi hiç kuşkusuz Sayın Başbakan’ın 2011 seçimleri öncesi ifade ettiği 2023 yani Cumhuriyet’in yüzüncü senesi için kişi başına 25 bin dolar gelir hedefi projesidir.

Bu hedefe ulaşmak için Türkiye ekonomisinin 2023 senesine kadar, belirli bir döviz kuru ile, ortalama yüzde altı, altı buçuk büyümesi gerekmektedir.

Türkiye de orta gelir grubu bir ülke olmaktan çıkar, yaratılan zenginlik daha rahat bölüşülür, sosyal problemlerle mücadele etmek kolaylaşır, nitelikli kamu hizmeti üretilir hatta her türlü terör marjinalize olur.

Tüm bu sıcak tartışmalar selinin içinde kalıcı kum da budur.

Ama bu öngörülen ortalama yüksek büyümenin yan ürünleri ve de olmaz ise olmazları da vardır.

Kimse aksini iddia etmesin, komik duruma düşerler, bu yüksek ortalama büyüme hedefinin en gerçek yan ürünü cari açıktır.

Bugün cari açık azalmaktadır zira maalesef büyüme oranı yavaşlamaktadır; yoksa alınan ithal ikameci tedbirlerin falan bu cari açık azalmasında payı ihmal edilebilir düzeydedir.

Türkiye’nin temel meselesi yüksek büyüme oranını (minimum yüzde altı) kalıcı kılmak ve bu oranın yaratacağı cari açığı nitelikli finansmanıdır.

Türkiye ve AK parti bunun yapılabilirliğini 2003-2008 arasında göstermiştir.

Bu olumlu süreçte çok uygun küresel koşullar dahi marjinal öneme sahiptir zira bizim yüksek büyümenin üreteceği cari açığı finanse temek için gereksinim duyacağımız miktar senede elli milyar dolayında nitelikli finansmandır (doğrudan yabancı sermaye yatırımı) ve bu miktar, her küresel konjonktürde, uygun ya da değil, büyük yanlışlar yapmaz isek, küresel piyasalardan çekilebilecek bir paradır.

Ama vahim yanlışlar yapmaz isek.

Yapılabilecek en vahim yanlış ise hukuk devleti nosyonunda batı standartlarının dışına düşmektir.

Nitelikli yabancı kaynak (cari açığın finansmanı) ancak ileri demokrasilere, gerçek hukuk devletlerine kalıcı olarak gelir.

Kitapla, makaleyle havan topunun en yetkili ağızlardan eşdeğer görülmesi ise batı standartlarında hukuk devletinin temeline dinamit koymaktır.

Sayın İçişleri Bakanımızın bu benzetmesi (!) insani açıdan da, demokrasi standartları açısından da kabul edilemez niteliktedir ama aynı meselenin hukuk devletinin gradosunun düşmesi üzerinden ekonomiyi, büyümeyi vurması yüksek ihtimali de vardır ve iktisatçı soğukluğu, gerçekçiliğiyle en vahim sonuç tartışmasız budur.

İfade özgürlüğünün genişliği, yargının küresel ekonomik koşullara zihinsel uyumu günümüzde yüksek büyüme oranlarının sürdürülebilirliğinin ön koşullarıdır.

AK Parti’nin bugüne kadarki en büyük ve en anlamlı projesi 2023 için iyi ki öngördüğü 25 bin dolarlık kişi başına gelir projesidir.  

Ama bu proje havada, boşlukta gerçekleşemez.

2023 senesinde 25 bin dolarlık kişi başına gelir projesinin gerçekleşmesinin ilk koşulu da ısrarla batı tipi bir hukuk devletinin koşullarını geri dönüşsüz olarak yaratmaktan geçmektedir.

Batı tipi bir hukuk devleti de, yani cari açığın sürekli ve nitelikli finansmanı da kitap ve makalelerle havan toplarını birlikte anmaktan ASLA geçmemektedir.

Sayın İçişleri Bakanımızın ifadelerinin 2012 Türkiye’si ortamına, ileri demokrasiye, yeni Türkiye’ye yakışıp yakışmadığını bir kenara bırakın.

Bu yakışıksızlığın en vahim sonucu hukuk devleti gradosunun düşmesi sonucu 2023 kişi başına gelir hedefi üzerinde yapacağı büyük tahribattır.

“İktisatçı soğukluğuyla İçişleri Bakanımız” ifademden muradım tam da budur. twitter.com/KarakasEser