İletişimde ‘neyi’ ‘nasıl’ söylediğimiz önemlidir

Birbirimizle iletişim kurarken tarz ve içerik en temel konulardır. Neyi söylediğimizi duyurmak için en büyük etken ise nasıl söylediğimizdir.

GELİŞMİŞ toplumlarda neyin söylendiği ön plandadır ve ‘tarz engeli’ ile pek karşılaşılmaz. Ancak ebeveyn ve çocuk tip benliklerle yaşayan ataerkil toplumlarda tarz önem arz ediyor. Bu toplumlarda çatışma ihtimali buna paralel olarak artıyor, diyalog kesintiye uğruyor ve uzlaşma başarılamıyor. 

Eleştiri bir saldırı gibidir

İletişimde arzu edilmeyen tutumların başında ‘eleştirmecilik’ geliyor. Eleştirmecilik kişinin davranışına değil de karakterine saldırmaktır. Sen dili baskındır. Hükmedici ve öfkeli bir tavır vardır. Suçlama, karaktere saldırı, sürekli serzenme , güvensizlik ifadeleri ve olumsuz yönde akıl okuma eleştirmecilik örnekleridir. Bu tarz yaklaşımları beyin bir saldırı olarak algılar. En iyi panzehir şikayetini bildirmek veya maruzatı dile getirmektir. Eleştirmecilikte fikirler, şikayette duygular konuşur. Araştırmalar problemler karşısında insanların yüzde 69 farklı düşündüklerini gösteriyor. Duygusal zeminde birleşmek bu riski sıfıra indiriyor. Çünkü Hazreti Mevlana’nın da dediği gibi insanlar konuştuklarıyla değil duygularıyla kendilerini anlatırlar ve anlaşırlar. İdeoloji ne kadar çatışma ve inatlaşma yaratıyorsa duygular da o kadar kaynaştırıyor. Üst duyguların kullanılamadığı toplumlardaki Türk toplumu böyle bir toplumdur, saydığımız olumsuzluklar kaçınılmaz oluyor. Duygularını kullanan insan daha güçlü, daha güvende hissediyor ve her gönüle ulaşabilme potansiyeline sahip oluyor. 

Birbirinizi duyun

Bir diğer yıkıcı tutum ‘savunmacılıktır’. Evet-Ama diye başlamak, karşı şikayette bulunmak, bahane ileri sürmek, “sen sanki...’’ şeklinde karşı eleştirmek, karşı saldırıda bulunmak savunmacılık örnekleridir. Savunmacılık karamsarlığı, ümitsizliği tetikleyen bir yaklaşımdır. Panzehiri şikayete dikkat kesilmek, anlamaya çalışmak ve sorumluluk almaktır. Bize maruzatını bildiren bir kişiyi can kulağıyla dinledikten sonra “peki, tamam, anladığım kadarıyla bu durumdan rahatsızsın. İhtiyacın olan şey nedir?” şeklinde yaklaşmak onu sakinleştirir, sesinizi duyurur  sizi mutlu eder.  

İletişimde belki de en yıkıcı ve en tehlikeli davranış aşağılayıcı, hakaret edici ve küçümseyici davranıştır. İğnelemek,  alay eder tarzda konuşmak, hakaret etmek, saldırgan espriler yapmak, üfleyip püflemek aşağılama tarzı tutumlara örnektir. Bu yaklaşım öfkeyi tetikler, küskünlüğe yol açarken, bunun panzehiri olan takdir edici, önemseyici, değer verici, yüceltici davranışlar minnet, saygı, güven ve bağlılık hislerini uyandırır. Bu olumsuz yaklaşımların sebep olduğu en büyük tehlike ise öfke, duvar örme ve saldırganlıktır. Çünkü iletişimi ayakta tutan en temel duygu inanç, güven ve bağlılıktır. İletişimde haklı olmak kadar o hakkı dile getirme tarzı da esastır. Ne ezen, ne de ezilen olmalı, yalnızca adil olmalı. Ancak o zaman anlaşabiliriz.