İlk yazı gerçekten zormuş

Merhaba! Ne yapayım, zaman zaman yastık altında kalmış yaşanmışlıklarımı yazarım diye de kendimi avuttum ama, anlamadığım, anlamlandıramadığım, bildiğim ya da bilinmesini istediğim şeyleri, bazen de bilinenleri yazacağım gibi. Bir cümleyi ‘...diye düşünüyorum’ diye bitirmek beni biteviye rahatsız ettiği için ‘gibi’ ile bitirmek gibi bir sözümona devrik cümleye yer vereyim istedim, zira devrik cümlelerle aramda seviyeli bir ilişki var. Bilmiyorum ama devrik cümlenin neye göre devrik olduğunu... Herhal, bir önceki cümle bir sonraki cümleyi tahtından ediyor, böylece kendinden önce gelen cümle devrik hale geliyor sanki. Olabilir bak.

Bazı şeyleri anlamıyorum. Örnek olarak, yaşını söylemeyen kadınları, ismini vermek istemeyen seyirciyi, bir işyerinde yerde gördüğü elli kuruşu almayıp da, mini buzdolabının içindeki görece daha pahalı kimsesiz meşrubatı alıp içen rasyonalist insanları, işi bilmeyip işe gidenleri anlamayan kırklı yaşlarına artık asansör kullanarak çıkmaya başlayan bir adamım, bir kat çıktım. Resmi kayıtlarda ne yazdığı çok da önemli olmayan bir tarihte doğmuşum işte... Kumral olduğumu sanıyorum, üç dil biliyorum, ama dil balığının hinducasını ancak bir yerlere bakarak söyleyebilirim. Boyum 1.79. Aslında Kayı Boyu’na mensup olmak isterdim, benim atalar başka bir boyu tercih etmiş. Yapacak bir şey yok.

Bazı şeyleri anlıyorum. Yaşanmışlık dedim ya, örneğin reklam, iletişim, pazarlama, strateji, marka, teknoloji, medya, içerik, girişimcilik, animasyon, sosyal medya ve benzeri konularda belli bir anlayış sahibiyim. Var böyle insanlar. İş dünyasında çeşitli muhit ve mevkilerde bulunmuşluğum/görülmüşlüğüm var. Görüldükleri yerde vurulmayan cinsten. Herşeyi ‘iletişim’ boyutuyla görmek, düşünmek ve algılamak gibi bir özelliğim var. Bu bazen sorun olabiliyor. Çünkü, iletişim denen müessesenin bazen bir ‘Döngel Eğlence Tesisi’ gibi işletildiği oluyor ve bu yukarıda saydığım ‘anlayış sahipliğim’ literatürde bu anlamda bir anlam ifade etmiyor. Olmadı bak.

Aslen Denizli, ruhen İstanbul, fikren Ütopya, şeklen Frigya, kalben Cape Town’lu bir adamım diyebilirim. Yaşımı, boyumu söyledim, şeklen, fikren de az çok ifade ettim kendimi. Yavaş ağır tanışıyoruz, zamanla da bu tanışıklık ya kavgaya dönecek ya muhabete, az çok tanıtmam lazım kendimi, zira beğenen olacak, takip edecek olan olacak, küfür edeni olacak, ‘la ne diyon sen’ (çok mu hafif oldu) denecek, ben de buna hem de ailecek hazırlanmaya çalışıyorum. En azından tanışıklı dövüş olsun aramızdaki. İlla kavga edecek değiliz, ama, sürreel yollardayız sonuçta, başıma ne geleceğini de az çok kestirebiliyorum. Olur mu olur. 

Kalem erbabı olmayabilirim, ama, klavyede iyiyimdir. Dijital göçmenim, ama dijital yerlilerle de iyi anlaşırım. Pat diye dalmamak ve iletişimin başlangıcı olduğu için de önce bir tanışalım istedim. İnsanın kendini bu şekilde anlatması da tuhaf geliyor ya. Bakalım hayırlısı. 

Tanıştığıma kendi adıma memnun oldum. 

Artık her perşembe bu ‘dehliz’deyim, beklerim...