Ýstifa etmiþ... Aldýðým duyumlara göre, Cumhurbaþkaný Erdoðan’la temas ettikten sonra istifa kararý almýþ.
Bir diðer ifadeyle, istifa Erdoðan’ýn “iznini” rica etmiþ.
Doðrusunu yapmýþ.
Ýki gündür okuyorum (özellikle Davutçu ve Babacancý medyanýn yazarlarýndan); bir Mustafa Yeneroðlu’na bile tahammül edilememiþ.
Kim kime tahammül ediyordu acaba?
Bu konuda bildiklerimi aktarayým:
Mustafa Yeneroðlu, seçildiði günden itibaren “ayrýksý” bir yerde duruyordu. Daha doðrusu, sürekli partisini ve Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn yönetim biçimini eleþtiriyordu.
Bir de “suskundu...”
Partisini eleþtirirken gürül gürül çaðlayan; iþtahla, iþtiyakla, þehvetle þakýyan Mustafa Yeneroðlu, partisine ve Cumhurbaþkaný Erdoðan’a yönelik taarruzlar (ve küfürler) karþýsýnda aðzýný dahi açmýyordu.
Bu böyle kaç yýl devam etti?
Ben diyeyim beþ, siz deyin altý yýl.
Suskunlarý oynuyor diye herhangi bir tepkiyle karþýlaþmadý.
Hiçbir arkadaþý Mustafa Yeneroðlu’na, “Biraz da içeride dur, partine sallamak dýþýnda bir þey bilmez misin sen?” demedi.
Çünkü partisine karþý hiçbir aidiyet (ve de sorumluluk) hissetmiyordu.
Davutçu medyada yazan bir liberal müptezelin söylediklerini tekrarlamak dýþýnda, bir þey söylemiyordu
Fehmi Koru’nun yazdýklarýna bakmayýn...
Bütün bunlara raðmen, Mustafa Yeneroðlu, Cumhurbaþkaný Erdoðan ve partili arkadaþlarý tarafýndan sürekli “tolere” edildi. Yani, Fehmi Konu’nun söyledikleri gerçekleþmedi.
Bir de mýzýrdanmalar...
Mustafa Yeneroðlu, sürekli “mýzýrdanma” halindeydi...
Seyahatlerinde ve ziyaretlerinde temas ettiði insanlara sürekli partisini ve Erdoðan’ý þikâyet etti... Kendisini ziyarete gelenlere, hep, ayný tarifeyi uyguladý... “Ben bir ilke insanýyým” demeyi ihmal etmedi tabii.
Son aldýðým duyumu aktarayým:
Mustafa Yeneroðlu kendisini ziyaret eden ya da Meclis’te karþýlaþtýðý bir grup AK Partili’ye (aralarýnda bir de gazeteci bulunuyor) þunlarý söylemiþ: “Ben ilke insanýyým. Ýlkelerime göre hareket ederim. Davutoðlu’cu ya da Babacan’cý deðilim. Vallahi de deðilim, billahi de deðilim...”
Madem öyle, bize de “hayýrlý olsun” demek düþüyor.
Madem Davutoðlu’cu ve Babacan’cý deðil, dileriz “ilke insaný” (Cumhurbaþkaný’ný savunmamak da “ilke”ye dâhil mi?) Mustafa Yeneroðlu, gönlüne ve kafasýna uygun bir parti bulur.
Zafer Arapkirli diye bir adam var... Bu adam, bir tarihte, bu satýrlarýn yazarýyla da temas etmiþti... “Yandaþ” demiþti... Kendisi her bir þey olabiliyordu (CHP’li, HDP’li vs...) “baðýmsýz gazeteciliðine” halel gelmiyordu ama baþkalarý AK Parti’yle paralel düþtüðünde hemen “yandaþ” oluyordu.
Zafer Arapkirli denen densize bu durumu hatýrlattým.
Dedi ki, “Ben yandaþ deðilim, sosyalistim...”
Sosyalizm yandaþlýðýný “yandaþlýk” kabul etmeyen bu densiz ne yaptý, biliyor musunuz? Gitti, Karadenizli bir inþaatçý olan ve Manukyan kadar zengin Ekrem Ýmamoðlu’na yandaþ oldu.
Þimdi, adýný dahi bilmediðim bir televizyon kanalýnda program yapýyormuþ.
Arada sýrada da fakire sallýyormuþ...
Seyretmediðim için ne dediðini bilmiyorum ama densiz yandaþ Zafer Arapkirli Cumhuriyet Bayramý’nda attýðý tweetin hesabýný henüz vermedi.
Þöyle demiþti: “ÝSTANBUL (bi nevi) DÜÞMAN ÝÞGALÝNDEN KURTULUÞUNU KUTLUYOR.”
Yani AK Parti “düþman”, Manukyan kadar zengin Ekrem Ýmamoðlu da “kurtarýcý” oluyor.
Bu alçaklýða ben verecek bir cevap bulamadým.
Sizin bir cevabýnýz varsa, alayým!