1980 öncesi kanlý olaylarýn içinde bulduk kendimizi.
Ýslam davasýna sahip çýkýyorduk ama Ýslam’ý bilmiyorduk. Ýþte o vakit ben ‘Önce Ýslam’ý öðrenmeliyim’ diyerek 1976 yýlýnda ilim tahsili gayesiyle Medine-i Münevvere’ye gittim.
Hem Ýslam Üniversitesi’nde okudum hem de Erzurumlu Hattat Mustafa Necatüddin, gibi Sünni kimliðiyle temayüz etmiþ deðerli Türk ve Mýsýrlý hocalardan özel dersler aldým.
Ali Ulvi Kurucu merhum gibi kültür adamlarýna refakat ettim.
1976’dan 1987 yýlýna kadar, akaid, fýkýh, fýkýh usulü, hadis, hadis usulü, tefsir gibi temel Ýslami ilimleri ehlinden okudum ve bir müddet de okuttum. Ýslam hukuku dalýnda mastýr yaptým.
1987-1990 arasýnda Milli Gazete’de Reþit Tatlýdil müstear ismiyle fýkhi meselelere cevap verdim.
Dolayýsýyla Ýslami konularda duyduðum her þeye inanmak yerine temel kaynaklardan saðlamasýný yapmak gibi bir ihtiyati yolu seçtim.
***
O yýllarda özellikle kasetleriyle yýldýzý parlayanlar vardý. Bunlardan biri de 15 Temmuz alçak darbe giriþiminin elebaþýydý.
Kendisi aðladýðý gibi cemaatini da aðlatan bir vaizdi.
Fakat onun vaaz þekli beni etkilemezdi þov olarak görürdüm.
Öncülüðünü ettiði okullar, dershaneler ve yayýn organlarý etkin olmaya baþladýðýnda hayli taraftar bulmaya baþlamýþtý. Eðitimdeki baþarýlarýna söylenecek söz de yoktu.
Fakat hatýralarý yayýnlandýðýnda ve bilahare ülkedeki her olay hakkýnda açýklama, taziye, tebrik yayýnlamaya baþladýðýnda bu þahsýn samimi olmadýðýný ve siyaset yaptýðýný söylemiþimdir.
Sibel Eraslan haným þahittir.
***
Dinler arasý diyalog meselesinde de bunun bir tuzak olduðunu açýkça yazanlardan biriyim.
30 Aralýk 2001 tarihinde Yeni Þafak gazetesinde þunlarý yazmýþým:
“Benim gibi düþünmeyenlere saygý baþka þey, baþka kültürleri ve inançlarý reddetmek baþka þeydir.
Buradan hareketle ben dinler arasý diyalog ve dinler arasý hoþgörünün deðil din mensuplarý arasýnda diyalog ve hoþgörünün mümkün olacaðýna inananlardaným.
Dinler arasý hoþgörü ve diyalog olamaz çünkü her dinin ilahi olduðuna inandýðý bir kaynaðý vardýr. Bu kaynaklardan hiçbir din vaz geçemez. Bu yüzden de dinler arasý diyalog ve hoþgörü çalýþmalarýný kimi hedeflere yönelik bir tuzak olarak algýlýyorum.
Öte yandan hem fertlerin birbirlerine hem de yönetimlerin fertlere hoþgörülü olmalarý gereðine inanýyorum. Bu hoþgörünün uygulamasýný altý asýr boyunca 72 milleti huzur içinde yöneten Osmanlý'da ve Osmanlý vatandaþlarý arasýnda görüyoruz. Osmanlý onlarýn dinlerini hak din olarak görmemiþ aksine devletinin felsefesi i’layý kelimetillah olarak ortaya koymuþ bir devlet olmasýna raðmen her dine mensup insan saygý ve hoþgörünün sýnýrsýz uygulamasýna þahit olmuþtur. Ayný þekilde Osmanlý topraklarýnda yaþayan farklý dinlere mensup insanlar asýrlar boyunca müminler arasý diyalog ve hoþgörünün en âlâsýný göstermiþlerdir. “(30 Aralýk 2001 Yeni Þafak)
***
Fikirlerine karþý mesafeliydik.
Erbakan hocanýn ikazlarýyla cemaatine karþý dahep mesafeli olduk. Ama itiraf etmeliyiz ki onlarýn bu derece istihbarat örgütlerinin kuklasý olacaðýný ve kanlý bir darbeye giriþecek kadar alçaklaþacaklarýný tahmin etmedik edemedik.
Ezoterik bir cemaat olduklarýný biliyorduk ama bu denli bir ihanet içinde olacaklarýný düþünemedik.
Hablemitoðlu gibi yazarlarýn isabetli tespitleri de 28 Þubat sürecinde Ýslam’a açýlan açýk savaþ ortamýnýn kurbaný oldu!
15 Temmuz alçak darbe giriþimi bize bir kez daha sahih Ýslam akaidinin yeni kuþaklara mutlak surette öðretilmesinin lüzumunu kanlý bir þekilde hatýrlatmýþ oldu!