İlle de anayasa mı havalansın?

Türkiye gündemi başkanlık tartışmalarına kilitlendi ama ne kadar sağlıklı bir zeminde tartışıyoruz, hakikaten tartışılır. 

Seçimlere sadece dört ay dört gün kalmışken, muhalefet partilerinin gerçekçi bir reçete hazırlamak yerine kuru gürültüyle sonuç almak eğiliminde olması gösteriyor ki bir kez daha kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz.

Ucuz bir fotomontajla muhalefet etmeye kalkan genel başkan dahil “Erdoğan başkan olmak istiyor diye sistem mi değişir” diyen yekten reddiyecilere, kafası karışmışlara, yolunu şaşırmışlara, bunun şahıslarla ilgili olmadığını anlatmakta kamu yararı bulunuyor. Buyurun:

8İlk kez mi tartışıyoruz?

Hayır. Daha önce Turgut Özal, Alparslan Türkeş ve Süleyman Demirel de başkanlık sisteminin Türkiye için en ideal sistem olduğuna inanıyordu. Bugün ortalığı velveleye verenler, o gün de, diğerleri arasında tartışmasız şekilde en sivil ve en demokrat siyasi olan rahmetli Özal’a etmediğini 
bırakmamıştı.

8Erdoğan’ın gizli ajandası mı?

Hayır. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu yıllardan yani 90’lardan beri başkanlık sistemini savunuyor. Bu anlamda son derece 
tutarlı bir çizgide duruyor. Demokrasi eksiklerini, sistem sorunlarını aşmak için 13 yıldır Türkiye’ye liderlik yapan Erdoğan halktan da 9 defa onay almış durumda. Meclis Anayasa Uzlaşma 
Komisyonu’na sistem önerisinde bulunması, meydanlarda fikrini açıkça beyan etmesi şapkadan tavşan 
çıkarılmadığının delili.

8Süpermen mi seçilecek?

“Erdoğan başkanlığı gücünü artırmak için istiyor” diyenler “Erdoğan hâlihazırda çok zayıf, çok silik” önermesine falan inanıyor herhalde. Kabul edilsin edilmesin şu apaçık: Siyasi hayatı boyunca daima yükselen bir ivmeyle yol almış, girdiği bütün seçimleri kazanmış, vesayet odaklarını dağıtmış, rakiplerini çok fena sersemletmiş bir siyasi liderin gücünü artırmak ya da ispatlamak gibi bir derdi olmasa gerek. 

Hele de ülkenin kronikleşmiş meselelerine cesurca el atabilen, ülkeyi büyük sistem krizlerinin, siyasi ekonomik fırtınaların içinden sağ salim 
çıkarabilen bir liderin.

8İtaat mi karşılıklı itimat mı?

Kriz anlarında aldığı riskler onu lider yaptı. Ona duyulan güveni pekiştirdi.

Ama bu karşılıklı itimat, bir itaat halini almadı.

Erdoğan toplumu dönüştürüp çözüm önerilerini mayalarken kendisi de toplumdan etkilendi ve dönüştü. Halkoyuyla seçilen ilk cumhurbaşkanı olması tesadüfî değil o yüzden. Yarın ilk kez başkan seçildiğinde de olmayacağı gibi. 

8Mevcut sistem işlek mi?

AK Parti gibi güçlü bir siyasi partinin kurduğu hükümet ile o partinin seçtirdiği cumhurbaşkanı arasında mükemmele yakın bir uyum olması normaldir. Hâlihazırda durum öyle. Gül dönemi de öyleydi. Ama her seferinde böyle olmayacak. Halkın seçtiği, geniş anayasal yetkilerini kullanmak isteyen “sorumsuz” cumhurbaşkanı ile halkın seçtiği başbakan arasında, hele de farklı partilerden olmaları halinde -şu an için çoook uzak ihtimal olsa da- gerilim yaşanır. İlle de yaşanmasını beklemek yerine tedbir 
almak gerekir.

8Tercih değil mecburiyet

Cumhurbaşkanı Sezer’in Başbakan Ecevit’e anayasa kitapçığı fırlattığı, Başbakan’ın merdiven altı bir yerden cumhurbaşkanını halka şikâyet 
ettiği, birkaç saat içinde ülkeden 
5 milyar doların çekildiği, borsanın düşüp faizlerin fırladığı günler dün yaşandı. Yıl 2001’di.

2007’de yaşanan kriz de ciddi bir sistem kriziydi. Vesayet odaklarının alışkın olduğu gibi demokratik işleyişe müdahale etmeye cüret etmesiyle film kopmuş, meşru iktidar o meşum eli kırarak Türkiye’yi düze çıkarmıştı. Ama sorun devam ediyor. Üstelik sistem değişikliği bir tercih değil 2007’den beri bir mecburiyet.

8Ne yapmalı ne etmeli?   

Mevcut ikili yapıyla gidilemeyeceğine, yeni sisteme Türkiye’nin yükselen ivmesini zedelenmeden geçmek icap ettiğine göre model kutsamayı bırakıp ülkemiz için en uygun olanı bulmak zorundayız. Denge ve denetleme fonksiyonlarına sahip, ihtiyaçlara cevap verecek model makbuldür.  

Bunu, gücün tek merkezde temerküzü gibi de görmemek gerekir. Neticede başkanlık sistemine geçmiş Yeni Türkiye, yerel yönetimlerin güçlendiği, seçim barajının düştüğü yani yetkinin ve temsilin tabana daha fazla yayıldığı bir Türkiye olacaktır.