İmralı sürecindeki Paris çatlağını onarma çabaları tam gaz

Avrupa Parlamentosu’nun geçtiğimiz hafta Strasburg’da gerçekleşen oturumunda Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’dan, Tunus lideri Moncef Marzouki’ye dek önemli isimler ağırlandı.

Ancak Kürt sorununun çözüm süreci sadece iç siyaset açısından değil, dış politika açısından da o derece önemli ki, Strasburg’da Türk gazetecilerin adım adım izlediği siyasetçi BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş oldu.

Bir önceki gün parlamenterleri bilgilendiren Demirtaş’ın da dinleyici sıralarında izlediği bir genel kurul oturumunda Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda AB, tüm kurumlarıyla resmi bir pozisyon aldı. Sürece desteğini açıkladı ve tarafları cesaretlendirmek üzere adım atmaya hazır olduğunu duyurdu.

İmralı sürecine yönelik Avrupa Birliği pozisyonunun tartışılacağı oturum öncesi ve oturum sırasında, Paris suikastlerine atıfta bulunulmayan tek cümle bile kurulmadı.

Paris’te üç  PKK’lı kadının öldürülmesinin İmralı sürecine yönelik bir provokasyon olduğunu vurgulayan AB yetkilileri, İmralı müzakerelerindeki iki ana tarafa “Sakın cesaretinizi kaybetmeyin, provokatörlerin başarıya ulaşmasına izin vermeyin” mesajı verdi.

AB Komisyonu’nun genişlemeden sorumlu üyesi Stefan Füle “Kürt sorununun çözümü AB sürecini canlandıracaktır, AB sürecinin hızlanması çözüme yardım edecektir “derken AB’ye de çağrı yapmış oldu.

Hükümetin elini güçlendirmek için, AB’den yeni adımlar gelecek aldığımız duyumlara göre.

Pazartesi günü Paris’e gelecek olan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Fransız mevkidaşı Laurent Fabius ile görüşecek ve bu görüşmede Fabius tarafından AB sürecindeki Fransız engelinin kalkmasına dair mesajların verilmesi bekleniyor. Tabi, bu ziyaret Davutoğlu’nun süpersonik programı nedeniyle son anda iptal olmazsa.

Paris suikastinin arkasında, İmralı’da müzakereleri sürdüren tarafların olmadığına dair görüş AB çevrelerinde de kesinlik kazanmış durumda.

***

Peki soruşturma ne durumda?

Olayın gerçekleştiği tarihten bu yana Almanya, Belçika, Hollanda ve tabi Paris ve tabi Ankara’da sayısız kişiyle telefon görüşmesi yaptım. Yüz yüze konuştum ve resim biraz netleşti.

Öncelikle bu suikastin İmralı sürecine etkisini onarmak üzere çok sayıda seyahatin gerçekleştiği sır değil. Müzakareleri sürdüren taraflar, suikastle ilgili değil. Bu konuda ikna mesajları verildi.

Başta Abdullah Öcalan olmak üzere ilgili taraflarla temaslar gerçekleşti.

Fransa ve Türkiye arasında soruşturmaya ilişkin temas trafiği, güvenlik birimleri arasında, en üst düzeyde.

Ankara-Paris hattında yoğun bir trafik yaşandı.

Paris, soruşturmada açıklanandan fazla bilgiyi Ankara ile paylaştı.

Bu açıklama bizzat Paris Büyükelçisi Tahsin Burcuoğlu tarafından STAR’a yapıldı.

Savcının açıklama yaptığı gün, daha erken saatlerde, İçişleri Bakanı Manuel Valls, büyükelçiyi kabul ederek ellerindeki bilgileri aktarmış.

Ondan önce mi, sonra mı doğrulatamadım ama Manuel Valls’ın Ankara’dan başka ziyaretçileri de olmuş.

İmralı sürecinin aktörleri, Paris soruşturmasına da el koymuş durumda.

Zira, bu katliamın sürece balta vurduğunun farkındalar.

Peki gelelim, yanıt bekleyen sorulara...

1- Ömer Güney’in kullandığı arabanın kendisine ait olmadığını, örgüte yakın bir dernek adına alındığını duydum. Bu bilgiyi bir kenara not alalım.

2- Ömer Güney’in aile çevresinin milliyetçi olduğu bilgisi, dernek çevresi için yeni bir bilgi değilmiş. Kendisi bizzat söylemiş. Son bir buçuk ayda da Fidan Doğan’ın pek çok çalışmasında yardımcı olmuş. Bunları da not düşelim.

3- Aralık ayında Ömer Güney’in Hollanda’da bir örgüt operasyonunda gözaltına alındığı yazılmıştı ya. Aynı operasyonda kurbanlardan Leyla Söylemez de alınmış. Söz konusu operasyonun örgütle doğrudan ilişkili kişilere yapıldığı iddiası da yeni soru işaretlerini beraberinde getiriyor.

Hollanda’daki bu operasyonu biraz daha mı kurcalamamız gerekiyor, bilmiyorum.

Tek bildiğim, sessiz görünen soruşturma sürecinde perde arkasında kıyamet kopuyor.

Tabi sorularımızdan bunalan bir yetkilinin şikayetini buraya aktarmadan da edemeyeceğim:

“Gazeteciler ne çok soru soruyorsunuz. Şizofrenik sorular. Lüzumsuz detaylar...”

Bu şikayete yanıtım, gazetecilik paranoyasının iyi bir şey olduğu şeklinde oldu. Şeytan ayrıntıda gizlidir çünkü.