Bir ara “Gülen camiasý için de bir çözüm süreci düþünülebilir mi” diye sorduðumda Camia tarafýndan “Bizi terör örgütü ile bir mi tutuyorsun” gibi tepkiler geldi. Oysa gerilimin dozajý, örgüt ile yaþanan gerilimden daha az deðildi. Belki ölümler yoktu, ama neredeyse tüm Türkiye gündemini kendi etrafýnda kilitleyen bir durum hasýl olmuþtu. Hala ayný gerilim söz konusu, gittikçe daha týrmanacaðý da öngörülebilir. “Sulh yolunu tutma” çaðrýlarýnýn karþýlýðý neredeyse sýfýr seviyesinde.
Bugün, belki zihinleri açar ümidiyle bir kýyaslama daha yapmak istiyorum.
Baþlýkta iki yer ismi var, ama bu yer isimlerinin aslýnda iki liderliði temsil ettiðini herkes biliyor. Ýmralý demek, PKK- KCK her ne ise o örgütün liderliði, yani Abdullah Öcalan demek, Pensilvanya da, Camia-Hizmet Hareketi her ne demekse onun liderliði, yani Fethullah Gülen demek.
Þu anda devlet açýsýndan her ikisi de illegal bir yapýlanmanýn tepe noktasý olarak görülüyor.
Ýmralý ve Pensilvanya dediðimizde, iki özelliði daha ifade etmiþ olmaktayýz: Birisi Türkiye’de bir adayý, diðeri Amerika’da bir yerleþim bölgesini anlatýyor.
Bu özellikler, terör örgütü ile baþlatýlan çözüm süreci perspektifinden baktýðýmýzda bir baþka anlam kazanýyor.
Þöyle ki:
Devlet birimleri, çözüm süreci adýmýný, Ýmralý’da Abdullah Öcalan’la yapýlan görüþmelerle attý. Burada ilerleme saðlanmasýnda, zaman zaman meydana gelen kýrýlmalarýn tamir edilebilmesinde Öcalan’la, Türk yetkililer dýþýnda herhangi birisinin görüþemiyor olmasýnýn çok önemli etkisi bulunduðunun altý çizilir.
Özellikle uluslararasý odaklarýn nüfuz imkaný bulamadýðý bir paydaþ niteliði taþýyor olmasý Öcalan’ýn konumunu önemli hale getirmiþtir. Oslo’da “üçüncü ülke” paydaþlýðýnýn olumsuz sonuçlarý da görüldükten sonra Ýmralý ile “steril temaslar” çözüm sürecinde çok özel bir mahiyet kazanmýþtýr. Uluslararasý güç odaklarý, diyelim Kandil ile, HDP ile, örgütün Avrupa ayaðý ile iliþkiler kurup, kendi bölgesel stratejik hesaplarý istikametinde süreci zehirleyebilme imkanýna sahip iken Ýmralý, devlet yetkilileri ile oturup, bölge, dünya, Türkiye deðerlendirmeleri yapabilmekte, bunun sonucu çözüm süreci Türkler ve Kürtler için iyi olaný arama zemini haline gelebilmektedir.
Tabii ki bu da görecelidir. Sonuçta Öcalan kendini özel bir misyon için kurgulamýþtýr ve o istikametteki yürüyüþü ile devletin vizyonu ne oranda örtüþür, sorusu her zaman ortada olacaktýr.
Pensilvanya’ya ve orada mukim zata gelirsek...
Orasýnýn steril bir ortam olmadýðý, bütün uluslararasý irtibatlara açýk olduðu çok net. Aslýnda Fethullah Gülen’in kendisinin de, bu uluslararasý irtibatlarý özellikle istediði gibi bir görüntüyü herkes görüyor.
Belli ki Fethullah Gülen, uluslararasý güçlerin kendisi ile görüþmek istediði, kendisi de bu irtibat ve görüþmeleri reddetmeyen, Türkiye’de verilen mücadele açýsýndan bunu gerekli gören bir kiþilik durumunda.
Burada uluslararasý odaklarla Fethullah Gülen’in buluþma noktasý nedir, sorusu akla gelecektir. Diyelim iliþkilerin görünen yüzü olarak New York Times ve BBC gibi güçlü medya yapýlarý ile girilen mülakat iliþkileri. Diyelim devlet ve kurumlar olarak Batý dünyasý ile kurulan temaslar... Bunu Fethullah Gülen’in ve Camia’nýn diðer temsilcilerinin, Türkiye’deki mücadeleyi uluslararasý zemine taþýmak ve uluslararasý odaklardan Türkiye’ye baský çekmek amacýyla kullandýklarýný görmek için kahin olmaya gerek yok.
Soru þudur: Ak Parti hükümeti ve Tayyip Erdoðan’la Camia arasýnda yaþanan gerilim, mesela Batý dünyasý için ne anlam taþýmaktadýr? Bu gerilim, ABD- AB-Ýsrail ayaklarý açýsýndan Ak Parti hükümetleri ve Tayyip Erdoðan’la görülecek bir hesap varsa, orada nereye oturmaktadýr? Ve nihai soru: Fethullah Gülen Türkiye’de olsaydý ve devlet yetkilileri ile görüþseydi, Camia’nýn yine de böyle bir gerilimin tarafý olmasýný tercih eder miydi?
Bu soruyu devlet yetkililerine de sorabiliriz: Gülen Türkiye’de olsa ve devlet yetkilileri onunla görüþebilseydi, ona ne denirdi? Onun Pensilvanya’da bulunmasý mý tercih edilirdi, yoksa Türkiye’de mi?
Camia ile bir çözüm süreci... Acaba bunun kader planýndaki takvimi nedir? Acaba Gülen Pensilvanya’da deðil de, Altunizade’de olsaydý, çözüm takvimi öne çekilebilir miydi? Ve acaba Camia’nýn sadece Türkiye’nin görüþebildiði bir liderinin bulunmamasý en önemli sorun mudur?