Ýnanç mücadelelerinde, küller içindeki kývýlcýmlar yeni yangýnlara dönüþür

Lübnan Hizbullah Teþkilatý'nýn, baþta Hasan Nasrallah olmak üzere, en seçkin kumandanlarýnýn kýsa süre içinde arka arkaya katledilmeleri, elbette acý bir durumdu. O zaman, 'Biz bir ölür, binler halinde diriliriz..' þeklindeki sözü yazýmýn baþlýðý yapmýþtým. Nitekim, dünyadan gidenlerin yerleri boþ kalmadý elhamdülillah.. 'Bitirdik, söndürdük..' zannettikleri bir ateþin külleri içinden çýkan kývýlcýmlarýn yeni kor paralarýna dönüþtükleri görüldü.. Emperyalist dünya þaþkýn.. Bu çetin mücadele ve mücahede daha da devam edecek, inþallah... Dahasý, asýl mesele, 'yenmek-yenilmek'ten öte, her durumda, haklý noktada bulunabilmektir.

Tablonun gerçek mahiyeti, Siyonist rejimin medya organlarýnda'100'den fazla ölüm..' diye yazýnca, derhal yayýn yasaðý getirildiðinden konu, tam olarak anlaþýlamadýysa da, Pazartesi akþamý, Amerikan CNN kanalý, 'Hizbullah'ýn ölümcül saldýrýsý, Ýsrail'in zayýflýklarýný ortaya koydu..', 'Hizbullah'ýn ÝHA'larý Ýsrail için güçlü bir kaçamak..' baþlýklarýyla veriyordu. yorumlarýný..

Diðer bir haber de, 'Amerika'nýn Ýsrail'e yardým için, sahaya fiilen savaþacak asker göndereceði' þeklindeydi.. Bir diðer haber ise, Netanyahu'nun, 'Gazze'ye yapýlan bütün yardým yollarýný kesip, yüzbinleri aç býrakarak, bu yerlerden kaçmalarýný saðlayacaðý bir plan üzerinde çalýþtýðý' üzerineydi..

Yani, çaðdaþ ve modern firavunluk..

Ýsrail C. Baþkaný Herzog ise, (teröristler dediði) 'düþman güçler'in, 'askerlerimize yemek yedikleri esnada saldýracak kadar vahþi olduklarýný' söylüyordu..

Zahiren, ne kadar insani deðil mi?

Halbuki, biz çocukluðumuzdan beri, 'su içmekte olan yýlana bile dokunmayýn..' diyen bir derin inanç kültüründen geliyoruz... Ama, kendi askerlerine yemek yerken saldýrýlmasýný barbarlýk olarak gören Siyonist Ýsrail rejimi cumhurbaþkaný, sadece 20 binden fazla çocuðun, ve kadýn-erkek, 50 binden fazla savunmasýz sivilin evlerini baþlarýna yýkýp, bombardýmanlar altýnda nasýl katlettiklerini, yüzbinleri aç-susuz- periþan býraktýklarýný hatýrlamýyor..

*

Bir diðer konu..

GECÝKMELÝ DE OLSA, ALKIÞLANACAK BÝR KARAR..

14 Ekim Pazartesi tarihli yazýmda, Rize'deki bir ilçe belediye baþkanýnýn, herkesi aptal yerine koyarcasýna açýklamalarý üzerine, AK Parti saflarýndan atýlmasý gerektiðini yazmýþtým.

O yazýmý Pazar akþamý 23.00 sularýnda göndermiþtim, gazeteye.. Yazýmý tamamladýktan sonra haberlere bakarken, 'AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Rize'de boykot kapsamýnda olan bir iþletmenin açýlýþýna katýlan belediye baþkanlarý ve teþkilat yöneticilerinin disipline sevk edildiðini açýkladý' baþlýklý bir haberle karþýlaþtým.

Yani, benim yazýmýn yayýnlanmasýndan en az, 8-10 saat öncesinde alýnmýþ bir karar..

Gecikmeli de olsa, o disiplin mekanizmasýný harekete geçirme kararý verenlerin hassasiyeti dolayýsýyla, teþekkürler..

*

VE, BAÞKAN ERDOÐAN'DAN, FEVKALÂDE ÖNEMLÝ BÝR KONUÞMA..

14 Ekim Pazartesi günü Baþkan Erdoðan'ýn 'kaymakam adaylarý'na hitaben yaptýðý konuþmayý dinlerken, 65-70 yýl öncelerden beri mahrum ve hasret býrakýldýðýmýz kendi deðerler dünyamýzýn ölçülerini, bir Cumhurbaþkaný'nýn aðzýndan duyduðum için, 'Elhamdülillah..' dedim. Biz ki, 'Sadece devlet deðil, þahýslar da laik olacak; bu kemalizmin gereðidir..' diyen C. Baþkaný sýfatlý kiþiler de gördük..

1958-59'larda Ýstanbul'a gelen Pakistan Baþkaný Mareþal Eyyub Han'ýn, 'Cuma Namazý'ný Sultanahmet Cami'nde kýlmak istemesi' üzerine, onu oraya kadar götürüp, misafirinin 'Buyurunuz..' iþaretine raðmen, 'Biz laikiz..' diye içeri girmeyen ve namaz sonuna kadar cami kapýsýnda bekleyen Bayar gibileri de gördük..

Þimdi ise, her halde en güzeli de Tayyib Bey'in aðzýna yakýþan bir konuþmayý dinliyordum.

Özet olarak, þu cümlelerini aktarayým:

*"Ýnsanýmýzý devletinden soðutacak geliþmelere karþý sýfýr toleransla yaklaþacaksýnýz. Kibirli idareciye tolerans göstermeyiz."

*Hangi kökene, meþrebe, kimliðe, inanca, görüþe mensup olursa olsun milletimizin her bir ferdi, devletimizin eþit vatandaþýdýr. Asýrlardýr kimliðine bakmadan zalimlerin karþýsýnda, mazlumlarýn yanýnda durmuþ hamiyetperver bir milletin mensuplarý olarak, ülkemize sýðýnan biçarelere kardeþlik görevimizi ifa etmek de vazifemizdir.

*Devleti, millet için hizmet üreten bir sisteme kavuþturmanýn yolu, milletin derdiyle dertlenmekten, bu milletin gönlüne girmekten geçer. Koltuða oturmak, resmî plakalý araçlara binmek bir yöneticiyi, bir mülkî idare âmirini, saygýdeðer bir devlet adamý yapmaz.. (...)

*Tarihte kurduðumuz devletlerin iki taþýyýcý sütunu oldu. Bunlardan ilki mülkün temeli olan adalet, diðeri de merhamet... Medeniyetimiz de bir merhamet medeniyetidir. Adaleti yücelttiðimiz ölçüde devleti yüceltir, merhametle muamele ettiðimiz ölçüde insanýmýzla devletimiz arasýndaki baðý saðlamlaþtýrýrýz. (...) Biz, her iki tecrübeyi de yakýn tarihinde yaþamýþ bir ülkeyiz. Devlet ile millet arasýnda duvarlar ören, devlet ile milleti farklý konumlara yerleþtiren elitist zihniyetin, ülkemize çok büyük zararlarý oldu. Millî iradenin askýya alýndýðý dönemlerde devlet vatandaþlarýnýn bir kýsmýný tehdit kaynaðý olarak gördü. Dýþ görünüþüyle, kýlýk kýyafetiyle, kadýnlarýn baþörtüsü, erkeklerin saçý ve sakalýyla çok uðraþtýlar. 'Ýrticacý, takunyalý, tarikatçý, cemaatçi, laik/anti-laik, ilerici-gerici' diyerek insanýmýz birbirine düþürülmeye çalýþýldý. Sýrf inancýný özgürce yaþamak istediði için, sýrf anasýnýn dilini konuþtuðu için, milyonlarca vatandaþýmýz ötekileþtirildi, ötelendi, maalesef, haksýzlýða ve hukuksuzluða maruz býrakýldý. (...)

*Vatandaþýna üstten bakan, vatandaþlarýn bir kýsmýný tehdit kaynaðý gören anlayýþýn, devlet tasavvurumuzda yeri yoktur. Devlet, milletinin hizmetindedir. (...) Hatýrlatmak isterim ki; bulunduðunuz makam devletin sadece otoritesini, sadece gücünü deðil, (...) devletin þefkatli, merhametli, adaletli, gülümseyen yüzü, müþfik eli olacaksýnýz.. Ýhtiyacý olan vatandaþýn gelip sizi bulmasýný da beklemeyeceksiniz. Gidip, maðdur vatandaþý siz bulacaksýnýz."

*"Kibir asla sizin semtinize uðramayacak.. Þu noktaya özellikle dikkat etmenizi sizlerden rica ediyorum; halktan kopuk, sokaktan kopuk, ilçesindeki esnaftan, iþ adamýndan, köylüden, çiftçiden kopuk idareci profiline tahammülümüz yoktur. Kýþýn soðuðunda yeri gelecek kamyonu, kamyoneti alacaksýnýz, kömürü, odunu dolduracaksýnýz, nerede kömürü olmayan var, odunu olmayanlara bunu siz bizzat götüreceksiniz. 'Gelsin de gönderelim.' demek yok.. Hayýr, arayacaksýn, bulacaksýn ve götüreceksin.

Ayný þekilde, sorumluluðu altýndaki personeli, makamýnýn gücünü de kullanarak ezen mütekebbir idareci tipine de tolerans göstermeyiz.

* Ailenizin istikbalini nasýl düþünüyorsanýz, görev ve sorumluluk sahanýzda yaþayanlarý da aileniz kabul edecek, , vatandaþýn geleceðini de ayný hassasiyet ve fedakârlýkla planlayacak, emanete sýký sýkýya sahip çýkacaksýnýz. (...) Rabbim yâr ve yardýmcýnýz olsun.."

*

Tayyib Bey, bu arada, Hz. Ömer'in, geceleri sokaklarda dolaþarak, yoksul- mazlum insanlarýn evlerinin içinden gelen feryad'u figanlarýna kulak verdiði ve onlarýn derdine çare olduðu örneðini de bilhassa belirtti ve Yavuz Bülent Bâkiler aðabeyimizin þu þiirini okudu:

BEN ANADOLU'YUM..

'Yýllar yýlý susuz kaldým, yýllar yýlý aç...

Þükrederek, kalktýðým soframda

Ya soðan ekmek olur, yahut bulamaç...

Hastalarým vardý ölüm yataklarýnda

Ne doktor yüzü gördü, ne ilaç.

Zaman zaman nankör çýktý, büyütüp okuttuðum,

Gölge vermedi, çok kere diktiðim aðaç...

Devlet denince hep vergi geldi aklýma

Jandarma denince kýrbaç...

En gümrah ýrmaklarým boþuna akýp gitti

Üç beþ adým ötesinde topraðým vardý, kýraç..

Gittim, yiðitçe döðüþtüm gazâ meydanlarýnda

Ne 'tâk-ý zafer'ler istedim, ne taç...

Savaþta çiðnetmedim 'hilâl'i;

Barýþta düþtü üstüme, gölge-gölge, Haç...

Yolsuz, okulsuz köylerim, kasabalarým..

Hâlâ alýn terine muhtaç...

Ben Anadolu'yum, acýlý, mahzun;

Bende bitmez tükenmez dert, kulaç-kulaç...

*

Evet, Tayyip Erdoðan duygu ve düþünceleriyle, budur.

Allah'u Teâlâ, hayýrlý iþlerde yolunu açýk eyleye..

*