Çarþamba gecesi televizyon kanallarý arasýnda gezinirken, Boðaziçi Üniversitesi’nde mescit ihtiyacýnýn olduðu, yönetimin de bu ihtiyacý görmezden geldiði haberini gördüm. Ýdare, ülkemizin Laik bir düzende olduðu gerekçesini söylemiþ. Bu haberle birlikte 1965 yýlýna gittim.1965 yýlýnda, ben Londra Üniversitesi Imperial College da doktora yapýyorum. Sekiz Türk, 16 çeþitli ülkelerden Müslüman öðrenci vardý. Bir cemiyet kurmak için toplandýk. Biz çoðunlukta olduðumuz için cemiyetimizin adýný ‘Türk-Ýslam Cemiyeti’ koyduk. Beni Baþkan, Nijeryalý bir arkadaþýmýzý Baþkan yardýmcýsý seçtiler. Ýlk toplantýmýzýn özeti, vakit ve Cuma namazý kýlmak için bir yer temini idi.
Imperial College Hyde Park cornerda iki yüksek binadan oluþmuþ, saðýnda ve solunda iki haþmetli kilisesi olan bir yer. Arkadaþlar yönetimimizin dekanlýða baþvurmasýný önerdiler. Ben ve yardýmcým, dekana çýktýk. “Biz Türk-Ýslam Cemiyeti yöneticisiyiz. Arkadaþlarýn ortak talebini size getirdik” dedik. “Ýbadet için küçük bir yer, merdiven altý da olabilir” kabilinden talepte bulunduk. Dekan ayaða kalkarak, çok memnun olduðunu belirtti, “Hemen þimdi bir müsait yer tespitinde bulunalým” dedi. Gösterdiði yerler çok güzel. Biz en küçüðünü, fakültenin hiç kullanmayacaðý bir yere ‘Evet’ dedik. Dekan ise “Bu yer size yakýþmaz. Dýþarýdan da öðrenciler gelebilir” diyerek bize büyük bir yer tahsis etti. Ýçine minber yapmak gerekiyordu, okulun marangozuna talimat verildi.
Bir minber de yapýldý. Halýlar alýndý, mescidimiz o hafta Cuma namazý için açýldý. Oy birliðiyle benim Cuma namazý kýldýrmam istendi. Kýldýrdýk. Hemen Ankara’ya, Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’na bir yazý gönderdik “Burada mescit açtýk, imamlýðýný dönüþümlü olarak ben ve Nijeryalý arkadaþýmýz yapabilir miyiz, Cuma namazý kýldýrabilir miyiz?” diye sorduk. Cevap gelmedi.
Evet, yýl 1965, Londra’nýn ortasýnda 24 kiþinin kurduðu bir cemiyetin ihtiyacýný, dekan anýnda karþýlýyor. Biz de de Boðaziçi, Üniversitesi’nin inançlara yaklaþýmýna bakýn. Tabii ‘biz ilericiyiz’ yaftasý arkasýnda baðnazlýk yapmakla meþgulüz.
Aðustos 1967’de doktoramý bitirip geldiðimde Londra’da ki bu hadiseyi dikkate alarak Orta Doðu Teknik Üniversitesi’nde bir cami, çok küçük bir kilise ve havra inþa edilmesine önayak olarak, öðrencilerin olabilecek ihtiyaçlarý karþýlandý.
Ýngiltere’de nerede üniversite varsa, yaný baþýna görkemli bir kilise kondurulmuþ, papazlar öðrencileri o kilisede ibadete alýþtýrmak için gayret gösteriyorlardý. Kimse de dönüp ‘biz din devleti deðiliz sizin ibadet ihtiyaçlarýnýz bizi ilgilendirmez’ demiyordu.
Ýnanca ve ibadete saygý yönünden yöneticilerimiz yüz, yüzelli yýl geride kalmýþlar. Hâlbuki onlarýn davranýþlarýyla hoþgörülü olmalarý beklenilir.