İnancın sineması

Ramazan başladı. Bu günlerde dinimizin güzelliklerini, din kardeşlerimizin çektiği acıları anlatan filmleri size bir hatırlatmak istedik...

Bir sinema eleştirmeni olarak Ramazan’ın bu ilk günlerinde kendi dinimizi anlatan filmlerin azlığı beni düşündürüyor. Halbuki dünyadaki en büyük propaganda aracı olan sinemayı bütün Müslüman coğrafyası olarak kullanmalıyız. Burada Türk sinemasının özellikle Yeşilçam döneminde üretimlerde bulunduğunu, günümüzde ise bir elin parmaklarını geçmeyen yönetmenin inanç hakkında filmler çektiğini, bu filmlerin çoğu da aslında duygu sömürüsü kokan, dinimizin güzelliklerini ve varlığının gücünü anlatmaktan uzak olan filmler olduğunu söylemeliyiz. Yurt dışına bakınca da aslında aynı şey söz konusu. Bu durumu Mardin Film Festivali’nde ünlü İranlı yönetmen Majid Majidi bana şu sözleriyle anlattı: “Mustafa Akkad’ın Çağrı filminden beri Müslümanlığı anlatan bir film çekilmedi. Buda’yı anlatan 40 film, diğer peygamberleri anlatan 200’den fazla film çekildi ama Hz. Muhammed’i anlatan başka bir film çekilmedi.” Durum böyle olunca biz de yıllardır seyrettiğimiz filmler arasında Müslümanlığı anlatan, içinde Müslümanlık geçen, Müslümanların çektiği acıları odağına alan filmleri bir gözden geçirdik. Aşağıda verdiğimiz listede belgesel filmler veya kutsal kimliklerin biyografik öyküleri yer almıyor. Bunlar birçok coğrafyadan gelen ve bizim dinimize dokunan bazı filmler. Sonuçta kişisel seçim önemli burada yani biraz da beni etkileyen filmler diyebilirim. Tabii ki listenin başında The Message - Çağrı filmi var.

Buda’yı anlatan 40, diğer peygamberleri anlatan 200 film çekildi ama Hz. Muhammed’i anlatan Çağrı’dan başka film çekilmedi.

-The Message - Çağrı, 1977

Mustafa Akkad’ın binbir zorlukla uğraşıp çektiği Çağrı filmi peygamberimizi ve Müslümanlığın başlangıcını anlatan tartışmasız en iyi filmdir. Filmde peygamberimiz gösterilmez. Hatta Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali de gösterilmez. Mustafa Akkad filmi çekmesinin sebebini şöyle anlatıyor: “Çocuğum olunca çocuklarıma dinlerini öğretmem gerektiği duygusuna kapıldım ve sorumluluğumu hatırladım. İşte Çağrı projesi böyle ortaya çıktı. Hem kendi çocuklarımın, hem de başka çocukların geleceği için. Ama bu hiç kolay olmadı.” Filmde Hz. Hamza’yı Anthony Quinn canlandırdı. Film o kadar etkileyiciydi ki haftalarca hatta birçok ülkede yıllarca vizyondan kalkmadı. Türkiye’de ben hatırlıyorum bir yıl sinemalarda oynadı ve salonlar doldu taştı. Hala bu film kadar başarılı ve etkileyicisi çekilmemiştir. Bizim ülkemizde ve Müslüman coğrafyada her bayramın vazgeçilmezidir. İnsanlar o dönem öylesine etkilendiler ki Hz. Hamza’yı öldüren Vahşi karakteri canlandıran Salim Gedera başına gelenleri şöyle anlatır: “Hz. Hamza’nın öldürülme sahnesini çekerken askerler filme kendilerini o kadar kaptırmışlardı ki, Hamza’yı öldürecek diye beni aralarından geçirmiyorlardı. Mustafa Akkad bu sahneyi tam beş kez çekmek zorunda kaldı. Film bitti. Fakat benim kötü günlerim başladı. Sokakta yürürken insanlar yüzüme tükürüyordu. Sokağa çıkamaz oldum. İşimden atıldım. Hamza’nın katili diye kimse iş vermiyordu.” İşte Çağrı bu kadar etkisi olan bir filmdi...

-Guantanamo Yolu  - The Road to Guantanamo, 2006

Film, 10 Eylül 2001’de İngiltere’deki evlerinden ayrılan Pakistan asıllı İngiliz vatandaşı üç Müslüman genç Ruhel, Şefik ve Asıf’ın öyküsünü aktarıyor. Yolculuklarının tek amacı, annesinin seçtiği kızla evlenecek olan Asıf’ın düğününe katılmaktır. Üç arkadaş, Pakistan’a gittiklerinde yanlışlıkla Kuzey İttifakı tarafından tutuklandıktan sonra Guantanamo’ya nakledilirler. Her üçü de Amerikan ve İngiliz gizli servisi tarafından sorgulanır; haklarında hiçbir kanıt bulunmadığı halde sayısız işkence ve suçlamaya maruz kalırlar.

-Ömer Muhtar - Lion of the Desert, 1981

Mustafa Akkad’ın diğer önemli filmidir. Çağrı filminin çekimlerinde Libya lideri Muammer Kaddafi ile yakınlaşması Ömer Muhtar filminin çekilmesini sağlamıştır. Kaddafi, Akkad’dan Libya’nın kurucusu Ömer Muhtar’ın hayatını çekmesini istemiştir. Akkad da Anthony Quinn ile bu işe soyunmuş ve büyük başarı gösteren filmi çekmiştir. Anthony Quinn Ömer Muhtar’ın çekimlerinde yaşadıklarını şöyle anlatır: “Çöl Arslanı filminde Ömer Muhtar’ın tutuklandığında hapiste elleri kelepçeli olduğu bir sahne var. Bu şekilde abdest almaya çalışıyor. Arka planda ezan sesi var. Ömer Muhtar’ın yanı başında ise bir İtalyan subay nöbet tutuyor. Bu sahnedeki inanç ve azim beni çok etkilemişti.”

-Mekke’ye Yolculuk - Journey to Mecca, 2009

Yapıt, Kâbe’nin üzerinde düşük irtifada uçularak gerçekleştirilen hava çekimleri başta olmak üzere, eşi görülmemiş güzellikte görüntüler barındırıyor. Film, 14’üncü yüzyılda yaşamış olan ünlü Faslı gezgin İbn-i Battuta’nın hayat hikâyesi ekseninde, geçmişle günümüz arasında gidip gelen paralel bir kurguda ilerleyerek, dünyanın dört bir köşesindeki Müslümanların her yıl Kâbe’ye yaptıkları görkemli Hac yolculuğunu anlatmakta.

-Beşir’le Vals - Waltz with Bashir, 2008

Film 1982 Sabra-Şatila katliamında İsrail ordusunda er olarak görev yapan yönetmen Ari Folman’ın kendisiyle hesaplaşmasını anlatıyor. Folman’ın iç dünyasındaki hasarı, animasyon tekniğinin gerçek üstü anlatımından  yararlanarak kurgulayan film yaşanan insanlık suçunun karanlık köşelerini aydınlatıyor.

-Vaad Edilen Cennet - ParadIse Now, 2004

Çocukluk arkadaşı olan genç Filistinli Khaled ve Said, Tel Aviv’de gerçekleştirilecek bir saldırıda intihar bombacısı olarak görevlendirilirler. Aileleriyle vedalaşmadan, son bir gece geçirdikten sonra, vücutlarına bağlı bombalarla sınıra götürülürler. Ama operasyon plânlandığı gibi gitmez ve birbirlerinin izin kaybederler. Zalimliğe karşı intihar bombacısı olmayı sorgulayan film çok tartışıldı ama bakış açısı çok doğruydu.

-İbrahim Bey Ve Kuran’ın Çiçekleri - MonsIeur IbrahIm, 2003

60’ların Paris’inde ergenlik çağındaki Musevi çocuk Moses, annesi kardeşini de alıp evi terkedince babasıyla mutsuz bir hayata mahkum olur. Babası ölünce bakkal İbrahim çocuğu evlat edinir. Çok bilge bir adam olan İbrahim’in ışığında Kuran’dan yaşama dair güzel şeyler öğrenir Moses. Sonunda dükkanı kapatarak bir spor araba alırlar ve İbrahim’in ülkesine, yani Türkiye’ye doğru bir yolculuğa çıkarlar.

-Benim Adım Khan - My Name Is Khan, 2010

Rizvan Khan ABD’de yaşayan Müslüman bir Hintli’dir. 11 Eylül’den sonra oğlu faşist Amerikalılar tarafından öldürülür. Khan’ın bir de hastalığı vardır. Farklı bir şekilde otistiktir. Karısı bu ölüm olayından sonra Khan’a ABD Başkanı’na gidip durumu anlatana kadar dönmeyeceğini söyler. Khan bunu ciddiye alır ve ABD Başkanı’na gider. Ona söyleyecek birkaç sözü vardır.

-Kara Altın - Black Gold, 2012

Auda ölmek üzere olan kardeşine “Kardeşim lütfen Allah’a sığın” der, Ali ise şöyle cevaplar: “Beni ezen ayağı mı öpeyim?” Auda devam eder: “Öldükten sonra bir melek gelecek yanına hangi tanrıya inandığını soracak, ne diyeceksin?” Ali zar zor cevaplar:  “Allah”. “Melek soracak hangi peygambere inanıyorsun?”: “Muhammed”. “Hangi dine inanıyorsun?” “İslam” der ve Ali ölür. Bu sahne belki kaba bir propaganda olarak algılanabilir. Ama filmin bu küçücük sahnesindeki Ali’nin yaşadığı değişim inananlar için bambaşka etkilere sahip. Yönetmen bu sahneyle Müslüman inancını ve Batı medeniyetini birleştiriyor.

-Malcolm X, 1992

Babası Ku Klux Klan tarafından öldürülen Malcolm, çağdaşı bir çok siyah gibi umutsuz ve zor bir çocukluk geçirir. Neticesinde hayatı günlük yaşayan bir hırsıza dönüşür. Sonunda hapise girdiğinde İslam öğretisi kendisini yeniden tanımlamasına yardımcı olur. Burada dahil olduğu toplulukta kendini bulur ve yükselmeye başlar. Hapisten çıkınca Malcolm, adeta bir mesih işlevi yüklenir ve kendilerini birer suçlu yapan toplumsal adaletsizliğe başkaldırır.

-Amreeka, 2009

Muna, Ramallah’ta yaşanan çatışmalar yüzünden 15 yaşındaki oğlu Fadi ile Amerika’da bir kasabada yaşayan kız kardeşinin yanına yerleşmeye karar verir. Hem kızkardeşinin ve ailesinin hayatına ve hem de Amerika’ya ayak uydurmaya çalışan Muna ve Fadi için “vaat edilmiş topraklarda” bir gelecek kurmak hiç de kolay olmayacaktır. Batı Şeria’da bankacılık yapan Muna, Amerika’da ancak bir hamburgercide iş bulur. Oğlu ise Amerikan okulunda “Genç Usame Bin Ladin” olarak parmakla gösterilir.