Ýngilizlere ne sözü verdin?

Ýngiliz the Times gazetesine konuþmuþ... “Türkiye’yi demokrasiye döndüreceðiz” demiþ.

Bu sözü Ýngilizlere vermesi manidardýr.

Nasýl döndürecek?

Herhalde seçim kazanýp iktidara gelerek...

Ne yani, “gayrýmeþru” ilan ettiði anayasayla bir de seçime mi girecek?

Hayýr... Daha çok “sokak eylemi” düzenleyecek... Kutlu Gezi eyleminin bir benzerini tutturup bunu bir hükümet darbesine dönüþtürebilirse, kýsa yoldan iktidara gelecek ve Türkiye’yi demokrasiye döndürecek. Herhalde böyle olacak.

Hadi inþallah.

Röportajýn en güzel bölümü þurasý:

Muhabiri Hannah Lucinda Smith soruyor: “Cumhurbaþkaný Erdoðan sizin ve partinizin artýk terör örgütleriyle birlikte hareket etme noktasýna geldiðini söylüyor. Bu suçlamaya ne diyorsunuz?”

Kýlýçdaroðlu’nun cevabý þu: “Terörist tanýmýný kabul etmiyorum. Hatta buna gülüyorum. Özgür bir ruhum olduðu gerçeðiyle baþ edemiyorlar.”

Nasýl?

Bir kez daha okuyalým: “Terörist tanýmýný kabul etmiyorum. Hatta buna gülüyorum. Özgür bir ruhum olduðu gerçeðiyle baþ edemiyorlar.”

Ne kadar haklý...

Kendi adýma konuþacak olursam, bir hayraný olarak, ben bu özgür ruhla baþ edemiyorum.

Sadece ben mi? Yasalar da baþ edemiyor.

Mesela, eline tutuþturulan FETÖ tapelerini Meclis’te, grup konuþmalarýnda, basýn toplantýlarýnda özgürce okudu ve bir Cumhuriyet savcýsý da çýkýp, “Yasalarýn ve ahlakýn suç saydýðý bir fiili iþliyorsunuz Kemal Bey” demedi.

Özgürce her tezviratý yaptý.

Her yalaný söyledi.

Emniyet ve yargýdaki FETÖ yapýlanmasý sorulduðunda, “Bu konuda elimde belge yok. Belge olmadan yorum yapmam doðru olmaz” dedi ama elinde belge olmadan AK Parti hükümetinin DEAÞ terör örgütüne silah ve mühimmat yardýmý yaptýðýný söyleyebildi.

Öylesine özgür bir ruh ki, 2014 Cumhurbaþkanlýðý seçiminde partisinin adayýný, ancak eline tutuþturulan bir pusulayla, son saniyede öðrenebildi.

Bir zamanlar “Ýslamcý-liberal” kontenjanýndan bu mahallelerde dolaþan, sonra fikir ve týynet deðiþtirip “CHP-paralel yapý” çizgisine kayan (þu an bir FETÖ tutuklusudur) bir arkadaþ, Kemal Bey’e özel hayat bilgilerini de içeren birtakým sorular yöneltmiþti.

Sorulardan biri þuydu: “Erdoðan’ýn gazetecilere açtýðý davalar hakkýnda ne düþünüyorsunuz?”

Þöyle düþünüyormuþ:

Siyasetçiler mutlaka hoþgörülü olmalýymýþ. Mesela Özal... Özal, hakkýndaki çirkin karikatürleri bile severmiþ, hatta duvarýna asarmýþ... Erdoðan öyle miymiþ? Herkese dava açýyormuþ. Dava tehdidiyle gazetecileri susturuyormuþ. Bu faþizmmiþ...

Peki, kendisi hiç dava açmýþ mý?

Hayýr, açmamýþ...

Hakaret kastý taþýyanlar hariç, hatýrlayabildiði kadarýyla, kimse hakkýnda dava açmamýþ.

Hatta hakaret kastý taþýyanlara bile açmamýþ. Net hatýrlayamýyormuþ ama... (Burada düþünüyormuþ gibi yapýyor.) Evet, açmamýþ!

Baþkalarýný bilmiyorum ama bu satýrlarýn yazarý hakkýnda iki adet dava açmýþtý.

Bir hanýmefendi için sarf ettiði “altýna yatýyor, altýna” ifadesindehakaret görmeyen, “Niye aðzýný bozuyorsun? Ayýp deðil mi? Yakýþýyor mu koskoca CHP genel baþkanýna?” diyenleri ilkinden daha aðýr sözlerle tahkir eden Kemal Bey, benim “Niçin Türkiye’nin düþmanlarýyla iþ tutuyorsunuz?” baþlýklý yazýmda hakaret vehmedip mahkemeye koþmuþtu. Sorduðum bazý sulardan hoþlanmamýþtý.

Þimdi bu özgür ruha, “özgür olduðun kadar yalancýsýn da” desem, yine mahkemeye koþar mý?

Mahkemeye koþmayacaksa, bir þey daha sormak istiyorum:

Ýngilizlere baþka ne sözü verdin?