Ferudun Niğdelioğlu
Ferudun Niğdelioğlu
Tüm Yazıları

İnleyen nağmeler (!)

Young Boys ile oynanan UEFA Şampiyonlar Ligi Play-off maçı sonrasında sahadan 1-0 mağlup ayrılan Galatasaray Şampiyonlar Ligi'ne veda etti. Bu veda gerek Galatasaray gerekse Fenerbahçe taraftarlarını derinden meşgul ediyor. Galatasaray taraftarı 18. kez Şampiyonlar Ligi'ne katılamamanın, bu rüya ligi yaşayamamanın ve en önemlisi bu ligin devasa gelirlerinden olmanın hayal kırıklığı ile Dursun Özbek yönetimine saldırıyor, yönetimi yerden yere vuruyor. Teknik Direktör Okan Buruk'un istifasını istiyorlar. Fenerbahçe taraftarı ise ezeli rakiplerinin Şampiyonlar Ligi'ne katılmamasının, bu ligin nimetlerinden istifade edemeyişlerinin verdiği fevkalade mutlulukla rakipleri ile dalga geçiyor. Bu tablonun üstüne Galatasaray'ın bilet skandalı da eklenince Fenerbahçelilerin gözünde Galatasaray bir erken seçime ve teknik direktör değişikliğine gidecek gibi görünüyor. Bunun meali Galatasaray'da kaos, kriz demek. Yani Fenerbahçe açısından en büyük rakibin devre dışı kalması, şampiyonluk yarışında rakipsiz kalmak anlamına geliyor. Lig uzun, yaşayarak göreceğiz. Bakalım öyle mi olacak?

İki camia arasında nasıl derin bir fark var görebiliyor musunuz? Galatasaray'ın Şampiyonlar Ligi'nden elenmesine sevinen Fenerbahçe taraftarı, kendi takımlarının da iki hafta önce aynı ligde saf dışı kalmasını umursamıyor bile. Sanırsınız ki Şampiyonlar Ligi'ne katılamamanın ekonomik kaybını sadece Galatasaray yaşadı. Sanki Fenerbahçe'nin Şampiyonlar Ligi hüsranının ekonomik bir bedeli yok (!) Gerçekten çok ilginç bir durum. Değerli dostlarım, Ali Koç'un Fenerbahçe Başkanı olduğu 2018 tarihinden bu yana geçen 6 sezonda Galatasaray 3 kez şampiyon oldu. Bu 3 şampiyonluğun 2 tanesi üst üste ve sonuncusu geçen sezon gerçekleşti. Mayıs ayında Galatasaray Şampiyonluk Kupasını havaya kaldırdı. Bu iki sezonda Başkan Dursun Özbek ve Teknik Direktör Okan Buruk idi. Bugün itibariyle Galatasaray 6 resmi maç oynadı. Camia bu 6 resmi maç sonrasında ortaya çıkan tablodan o kadar mutsuz ki, Dursun Özbek ve Okan Buruk'un değişmesini istiyor. Ali Koç başkan seçildiği 2018 tarihinden bu yana Fenerbahçe hiç şampiyon olamadı. Şampiyonluk sayısı 0. Ama camiada tık yok. Tam tersine "gitme sana muhtacım" tezahüratları ile Ali Koç bir dönem daha başkan seçildi. Fenerbahçe'de böyle bir eko sistem olduğu sürece sarı lacivertli taraftarın sevinci ancak Galatasaray'ın üzüntüsü kadar olur. Ne diyelim? Bizim payımıza da "gitme sana muhtacım" nağmeleri düşüyor.

ÇOCUK OYUNCAĞI DEĞİL

Başkanlık seçimlerinde Mourinho ile anlaşan Fenerbahçe'de Ali Koç camiaya "Öyle bir kadro kuracağız ki şampiyonluk sözü vermeye gerek kalmayacak" demişti. İki en fazla 3 transfer planlaması ile başlayan süreç an itibariyle transfer edilen 7 futbolcu ile devam ediyor. Futbolun patronu Acun Ilıcalı'nın son söylemine göre en az bir, en çok iki futbolcu daha transfer edilecek. Yine bu dönemde, rekor puan toplayarak ligi ikinci sırada tamamlayan takımın önemli parçalarından Batshuayi serbest kalırken Ferdi Kadıoğlu muazzam bir transfer bedeli ile takımdan ayrıldı. Takım geçen seneye nispeten güçlendi mi zayıfladı mı, tartışılır. Geçen yazımda da söz etmiştim. Fenerbahçe'de futbol şubesinin kendisine yakın bir iki gazeteci üzerinden kamuoyunu biçimlendirmesi artık gizlisi saklısı olmayan bir biçimde cereyan ediyor. Başkan Ali Koç ve yönetim kurulu bile bu gazetecilerin sosyal medya ve YouTube kanalları üzerinden söyledikleri ile transferlerden haberdar oluyor. Medina transfer süreci tam da bu şekilde gelişti. Sanırım sonrasında Ali Koç, "artık ayıp oluyor beyler" dediğinden bu konu kapandı ve transfer ibresi tekrar Amrabat'a döndü. Kulağımıza transferi düşünülen futbolculara (birileri tarafından) baskı yapılarak mevcut menajerlerini değiştirmeleri istendiği, menajerini değiştirmeyen futbolcuların transferinden vazgeçildiğine dair dedikodular geliyor.

Beyler sizleri uyarıyorum. Fenerbahçe bu tip atraksiyonları kaldırmaz! Tarihe bir dönün bakın! Sadettin Saran, Aziz Yıldırım tarafından yönetimden neden gönderildi, öğrenin. Saran'ın o günkü konumu ile bugün Acun Ilıcalı'nın pozisyonu arasındaki benzeşimlere bakın. Her iki yöneticinin de basına "benden bahsederken adımla değil asbaşkan olarak bahsedin" demelerinden bile iki durumun benzerliği aşikar. Arif olan anlar! Ha diyeceksiniz ki, "hiç mi fark yok?" Olmaz mı?

Sezar'ın hakkı Sezar'a. Sadettin Saran, Acun Ilıcalı'ya göre Fenerbahçe'ye daha fazla vakit ayırmıştı. Acun Ilıcalı, geçen hafta, sahibi olduğu, Hull City taraftarlarının endişelerini gideren beyanında mesaisinin sadece yüzde 20'sini Fenerbahçe için harcadığını, bunun kendisi ve Fenerbahçe için yeterli olduğunu söyledi. Sadettin Saran yönetici olduğu yıllarda hatırladığım kadarıyla bunun iki katı mesai harcamıştı. Ancak söylemem gerekir ki, Fenerbahçe'de Başkan, Başkan Vekili, Genel Sekreter, Asbaşkan demek 7/24 mesaini Fenerbahçe için harcamak demektir. Geçmişte de Ali Koç döneminde de böyle olmuştur. Ali Koç dönemi yöneticileri Semih Özsoy, Burak Kızılhan, Erol Bilecik, Burhan Karaçam, Sevil Becan'a bakınız. Hepsi görev sürelerinde işlerinden, ailelerinden, sosyal hayatlarından fedakarlık yaparak 7/24 mesailerini Fenerbahçe için harcadılar, hala da harcamaktalar. Acun Ilıcalı da mesaisinin yüzde 20'si ile Fenerbahçe'de asbaşkanlık yapılamayacağını öğrenecektir. Yakın gazetecilerin rüzgarı ile fenomen yönetici olunabilir ancak iz bırakan yönetici olamazsınız.

Benden söylemesi.