İnna Lillah...

Güzel adamdı. Güzel bir kalbi vardı. Cüssesi küçüktü ama yüreği büyüktü. 

Sayıları çok az kalan dava insanlarından biriydi.

Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya Rahmeti Rahmana kavuştu.

Hem de ne kavuşma.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Arabistan ziyaretini takip eden heyette yer alan Hasan ağabey, resmi ziyaretin ardından Cumhurbaşkanı ve heyetteki diğer gazeteciler ile birlikte önce umre yaptı. Ardından Medine’de “Cennet bahçesine” girdi.

Peygamber Efendimizin huzurunda gözyaşı döken Karakaya, kaldığı otel odasında geçirdiği kalp krizi nedeniyle hayatını kaybetti.

“Ölüm güzel şey budur perde ardından haber

Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber?”

diyen Necip Fazıl Kısakürek’in mısralarındaki gibi o güzel Peygamberimize o mübarek topraklarda kavuştu.

Ölünün arkasından güzel konuşmak elbette bir gelenek, bir emir ama Hasan ağabey için zaten başka bir şey söylemek de mümkün değil.

Dava adamıydı dedik ya.

Bir takım terbiyesizlere “yeri cehennemlik, tabi varsa” sözünü söyletecek kadar davasına sadık, dinine sadık, dostlarına sadık biriydi.

O sözü söyleyen terbiyesizin kendini cezaevine attıran paralelle girdiği yatağı başlarına devirecek karakterdeydi.

Bakmayın siz bugün zayıflamış, kurumaya yüz tutmuş, güçten düşmüş vesayet odaklarına kahramanlık edenlere.

28 Şubat sürecinde herkesin tir tir titrediği o vesayet odaklarına karşı dimdik ayakta durmuş, hem kendi hem de yönettiği gazetesi itibar suikastlarına maruz kalırken, taviz vermemişti.

“Abi çok sertsin” diyenlere “az bile yapıyorum” cevabını verebilmişti.

“Gazeteciler!” Genelkurmay’ın ışıklarından “haber” üretirken, O “312 general”in hışmına uğramış, yine de geri durmamıştı. 2 trilyonluk dava kıskacında inim inim inletmişlerdi. Sırf gazetesinde “Onbaşı bile olamayacakların general olduğu ülke” denildiği için.

Dili sert miydi? Sertti. Kalemi keskindi miydi? Keskindi. Ama bu sertlik, bu keskinlik dostlarına değil düşmanlarınaydı. Düşmandan kastı da şahsına değil, davasına, dinine, ülkesine düşmanlık edenlerdi.

Ne deseydi yani? 28 Şubat’ın gazını arkasına alıp başörtülülere, burada yazamayacağım en ağır küfrü eden şahsiyetsize anladığı dilden cevap vermese miydi?  

O küfrü edeni baş tacı edenler Hasan abiyi karşılık verdiği için kınarken, O zerre umursamamış, içimizdeki eziklere, kompleks sahiplerine de adeta ders vermişti.

Hülasa o cüssesi küçük ama kalbi büyük adam artık aramızda yok.

Güzel bir ölümle ayrıldı aramızdan.

Başta ailesine Allah sabır versin, hem onların hem de Akit Gazetesi’ndeki çalışma arkadaşlarının başı sağ olsun.

Hasan ağabey... Mekanın cennet olsun.

İnna lillah ve inna ileyhi raciun.