Bazýlarýmýz Atatürk döneminde dahi yolsuzluk iddialarý olduðunu kabul etmekte zorlanacaktýr; ne var ki, bu dönemde de bu türden söylentiler ayyuka çýkmýþtý.
cumhurbaþkaný olduðunda ilk yaptýðý iþlerden biri de, kendisinin baþbakanlýk görevinden alýndýðý tarihten itibaren gerçekleþtiði ileri sürülen yolsuzluk iddialarýnýn üzerine gitmek oldu. Bu, bir anlamda Ýnönü’nün geçmiþ yönetimden hesap sorma dönemidir. Hatýrlanacaðý gibi, Ýnönü’den sonra Celâl Bayar baþbakan olmuþtu ve Ýnönü, Bayar hükûmetinin yaptýklarýndan hesap sorarken, ister istemez Atatürk’ün son yýlýný gözler önüne seriyordu.
Tayyare kaçakçýlýðý meselesi
1939 yýlýnýn hemen baþýnda gündeme gelen bir kaçakçýlýk davasý, yeni dönemin alâmeti fârikasý olarak görülebilir. Millî savunma bakanlýðý ile dýþiþleri bakanlýðýnýn imza ve mühürleri taklit edilerek Türkiye adýna Kanada’dan uçak sipariþ edilmiþti. Ancak amaç uçaklarý o sýrada devam etmekte olan Ýspanya iç savaþýnda cumhuriyetçilere satmaktý. Elbette bu kârlý bir alýþ veriþti ve kaçakçýlar epey para kazanacaklardý. Kaçakçýlýðýn baþýndaki kiþinin adý hemen ifþa edilmiþti: König.
Ekrem Hamdi Bakan (König) kimdir?
König, onun lakabýydý; daha birinci dünya savaþý yýllarýnda birlikte çalýþtýðý Almanlar tarafýndan ona lâyýk görülmüþtü ve Almanca ‘kral’ anlamýna geliyordu. Muhtemelen Bakan, MÝT’in büyükbabasý sayýlacak MAH’ta çalýþan önemli bir görevliydi. Cumhuriyet döneminde de önemli görevler almýþtý. Asým Us, Yahya Kemal Beyatlý’nýn onun için ‘Abdülhamit devrinin Fehim Paþasý’ dediðini aktarmaktadýr. Baþýna buyruk ve gözdeydi. Muhtemelen doðrudan devlet baþkanýna baðlý olarak çalýþýyordu. O kadar ki, yine Beyatlý’ya göre, 1938 yýlýnýn sonbaharýna kadar gizli tahsisattan kendisine ödemede bulunulmuþtu.
Dedikodular, dedikodular
Kýsa bir sürede geniþleyen soruþturma, König’in uluslararasý bir silâh kaçakçýlýðý iþine karýþtýðýný ve bu iþten yüklü bir komisyon almakta olduðunu ortaya çýkarmýþtý. Ama König bu iþte yalnýz deðildi; dýþiþleri bakanlýðýnda çalýþan Ruhi Bozcalý da onun suç ortaðýydý. Kaçakçýlar, sipariþi muhtemelen 1938 yýlýnýn ilkbaharýnda vermiþti. Skandal da yine ayný yýlýn yaz aylarýnda ortaya çýkmýþtý. Bizzat Franco’nun temsilcileri durumdan Ankara’yý haberdar etmiþlerdi. Diplomatik yazýþmalar sahteciliði ortaya çýkarmýþtý. Basýndaysa kaçakçýlýða bazý bakanlarýn, milletvekillerinin ve diplomatlarýn da karýþtýðýna iliþkin imalar ve söylentiler yayýnlanýyordu.
Tabiî bir ihtimal de König’in Türkiye’nin gizli bir iþini yürütüyor olmasýdýr ki, skandal ortaya çýktýktan sonra artýk hiç kimse böyle bir ihtimali söz konusu etmeyecektir. Bu bakýmdan König skandalýnýn gerçeði bugün bile bilinmemektedir. König, acaba sadece basit bir kaçakçýlýk iþine mi karýþmýþtý; yoksa gizli bir görevle mi bu iþe kalkýþmýþtý? Bu sorularýn yanýtý hiçbir zaman tam olarak verilemedi. Ne olursa olsun herhalde kendisine önemli bir miktar komisyon gelecekti; nitekim yaþantý tarzý zenginliðini belli ediyordu. Skandal ortaya çýktýðýnda König çoktan yurt dýþýna çýkmýþtý bile! Yine söylentilere göre, kendisine yüksek görevlilerce yurt dýþýna kaçmasý gerektiði söylenmiþti. Çok mu tanýdýk geldi bunlar? Her neyse König Fransa’da bir trafik kazasýnda yaralandýðýnda, gerçek kimliði ortaya çýkmýþ olmasýna raðmen, polisce serbest býrakýlmýþtý. Söylentilere göre, Türkiye’nin bir talebi olmadýðýndan Fransýz polisi onu serbest býrakmýþtý. Bir baþka iddiaya göre, Ankara birkaç kez yakalanmasý için giriþimde bulunmuþtu, ama yine de König serbest dolaþabiliyordu. Yine mi çok tanýdýk geldi size?
Nihayet kabak millî savunma bakanýnýn baþýnda patlayacaktýr; Kâzým Özalp, olaydan sorumlu tutulur ve CHP meclis grubunda da çok sert þekilde eleþtirilir. Özellikle Emin Sazak, hakkýnda þaibeler olduðundan bakanýn çekilmesini istemiþtir. Ýnönü’nün hatýra defterinde de geliþmeler kaydedilmiþ. Buna göre, Özalp Ýnönü’nün çekilme önerisini reddetmiþ, fakat parti içindeki eleþtiriler üzerine “tamamen demoralize” olduðundan, kendi isteðiyle ayrýlmýþ. Ýnönü’den himaye edilmesini de istemiþ. Tek parti döneminde bakanlarýn çekilmeleri ekseriyetle sýhhî nedenlerle açýklanýrken, bu kez ayrýlýðýn skandalla ilgili olduðu yazýlabiliyordu. Basýnda Maliye Bakaný Fuat Aðralý’nýn istifasýndan da söz ediliyordu, ama kendisi yerinde kalacaktýr. Asým Us da günlüðünde; bu yayýnlarýn Kozanoðlu’nun düðününe benzediðini yazacaktýr; “rezalet kabaðýnýn kimin baþýnda patlayacaðý henüz belli deðil”dir. Bu meselede “asýl hazin cihet, herkesin bildiði ve hiçbir kimsenin açýkça söyleyemediði þeylerdir” diye yazar Us günlüðünde, bundan neredeyse yetmiþ yýl önce. Tanýdýk geldi mi?
Elbette sahtekârlýðýn vuku bulduðu tarihte baþbakan olan Celâl Bayar ve hükûmeti kamuoyunun gözü önünde adeta bir basýn kampanyasý ve propagandasýyla zor duruma düþmüþ, düþürülmüþtü. König, Bayar’ý da, hükûmetini de, Atatürk döneminin son karelerini de geniþ kitleler önünde sorgulanýr kýlmýþtý. Bunun özellikle yapýldýðý açýktý; çünkü o zamana kadar basýnda yöneticilerin karýþtýðý hiçbir yolsuzluk haberi yayýnlanmamýþtý; kýsa bir süre sonra yine hiç yayýnlanmayacaðý gibi.
Ýþ mahkeme safhasýna gelince
König kaçak olduðundan sadece Bozcalý yargýlanýr ve duruþmada Ýçiþleri Bakaný Þükrü Kaya ile büyükelçi Agâh Aksel’in durumdan haberdar olduklarýný ileri sürerse de, iddialarýný kanýtlayacak imkândan yoksundur. Zaten hâkim kendisini bu iddialarý üzerine susturmuþtur bile. Üç ay hapis ve üç ay da memuriyetten men cezasý alýr. Zaten on aydýr tutuklu olduðundan serbest kalýr. Davanýn temyizde bozulmasý üzerine mahkeme yeniden baþlayacak ve bu kez Bozcalý iki yýl hapse mahkûm edilecektir. Sonraki hayatý hakkýnda elimizde bilgi bulunmamaktadýr.
König de yakalandý, ama birkaç yýl sonra
Dava unutulmuþ iken, birden König’in yakalandýðý haberi ulaþýr. 1942 yýlýnýn sonbahlarýnda König Paris’te tutuklanmýþtýr; o sýrada Alman iþgali altýnda bulunan Fransa’da. Bir yýl kadar sonra da Türkiye’ye iade edilir. Duruþmaya çýkarýlan König, 1920-1921 yýllarýnda Ankara’da dýþiþleri bakanlýðýnda çalýþtýðý bilgisini verir. Kendisinin sahtekârlýktan haberi yoktur. Ancak ayný dönemde Ankara’da Matbuat Genel Müdürü olan Fuat Baban’la birlikte çalýþmalarýndan söz eder ve Kâzým Özalp’in Baban’ýn “hâmisi” olduðunu ileri sürer. Millî savunma bakanlýðýnýn kapýlarý iddiasýna göre Baban’a her zaman açýk olmuþtur. Hatta Özalp, geçmiþte Almanya’ya verilen bir sipariþle ilgili olarak Baban aracýlýðýyla yirmi bin lira komisyon bile almýþtýr. König, sahtekârlýk iþinde Özalp’ýn payýný vurgular ve onun bu iþte “methaldar” olduðunu belirtir. Sahte belgeleri Baban hazýrlamýþtýr ve buna karþýlýk da 175 bin dolar komisyon almýþtýr. König’in bu suçlamalarý ve iddialarý, duruþma yargýcý tarafýndan sert uyarýlarla karþýlanýr; zaten König bu iddialarýný kanýtlayacak hiçbir þeye sahip deðildir. Son olarak sahte belgeleri de Baban’dan aldýðýný söylerse de, Baban bütün bu iddialarý yalanlayacaktýr. König, Baban’ýn Fransýz casusu olduðunu ileri sürüyor ve dahasý Celâl Bayar’ýn da Baban’ý koruduðu için yurda dönememiþ olduðunu belirtiyordu. König, dört yýl hapis ve dört yýl da kamu hizmetlerinden mahrumiyet cezasý alacaktýr. König’in hayatýnýn bundan sonraki kýsmý da tamamen karanlýktýr. Adeta karanlýklar prensidir kendisi.
Sadun Tanju’nun kaleminden König
“Üst tabaka yöneticilerle senli benli görüþen, bazý hükûmet üyelerinin evlerinde misafir kalacak kadar yakýn arkadaþ olan bir eski Osmanlý zabiti idi. Garip bir adamdý. Adamýn hali tavrý, birkaç yabancý dili rahatça konuþmasý, iliþkileri filan doðal olarak kiþiliðini etkin hale getiriyordu. Ýyi giyiniyor, güzel konuþuyor, yaþayýþýyla varlýk bir insan havasý yaratýyordu. Atatürk’ün özel kalem müdürünün hem akrabasý, hem de yakýn arkadaþý olarak biliniyordu. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda her yere giriþ çýkýþý, yýðýnla önemli dostu bulunuþu, Avrupa ile Ankara arasýnda mekik dokuyuþu, herkeste onun gizli ve önemli bir takým yüksek hizmetler yaptýðý intýbaýný [izlenimini] uyandýrýrdý. Adam öyle sevimli, girgin, iþbilir davranýr, güzel sanatlardan, antikacýlýktan, mimari ve dekorasyondan öyle anlar görünürdü ki, zengin çevrelerde sadece bu yönüyle bile müthiþ bir süksesi vardý. Kadýnlarla pek çabuk senli benli olur, el þakalarý yapar, baþkalarý için ‘sululuk’ denebilecek davranýþlarý bile kendisine yakýþtýrýrdý. Hiç beklenmedik zamanlarda da yýrtýcý, hýrçýn, edepsiz oluverirdi. Beyoðlu sinemalarýnýn birinin önünde sinirine dokunan bir cikletçi çocuða tokat atmýþ, çocuðun haline acýyan Ýngiliz asýllý bir madam da, ‘Utanmýyor musun el kadar çocuðu tokatlamaya’ deyince, zavallý kadýný Türklüðe hakaret etti diye karakollarda süründürmüþtü. Koyu Türkçe ve milliyetçi görünmeye özel bir dikkat gösterdiði anlaþýlýyordu.” (Sadun Tanju’nun “Ali Naci Karacan” isimli kitabýndan alýnmýþtýr).
OKUMA METÝNLERÝ
König’in sahtekârlýðýný ilk kez “Türkiye’de Millî Þef Dönemi (1938-1945” adlý doktora tezimde yazmýþtým; o zamana kadar König olayý çoktan unutulmuþ ve tozlu sayfalar arasýnda yeri almýþtý bile. Kitabýmda olayý Ýsmet Ýnönü’nün siyasal davalarý kapsamýnda ele alýnmasý gerektiðini de vurgulamýþtým. Kýsa bir süre sonra Tarih ve Toplum dergisinde (sayý: 60/1988) önce Sinan Kuneralp bir yazý yazdý ve kaçakçýlýðýn ne yöne yapýldýðýný uzun uzun tartýþtý. Ardýndan da Mete Tunçay ayný dergide (sayý: 60/1988) bu yazýyý deðerlendirdi. Kitabýmýn yeni baskýsýnda bu tartýþmalarý da ele alma fýrsatýný buldum. Nihayet aradan geçen yýllardan sonra konuyu ABD Dýþiþleri Bakanlýðý arþivinde bulduðum belgelerle bir kez daha ele aldým. “Geçmiþiniz Ýtinayla Temizlenir” adlý kitabýmda da bütün bu yazýlarýmý bir araya getirdim. Sahtekârlýkla ilgili bütün ayrýntýlý bilgiler bu iki kitabýmdadýr. König olayý, sahtekârlýk ve yolsuzluk tarihinden muaf tutulmuþ bir döneme yeniden ýþýk tutulmasý bakýmýndan kanýmca önem taþýmaktadýr.