İnönü’den selam Çerkez Ethem’den baki selam!

Çerkez Ethem hain miydi değil miydi tartışması onlarca yıldır sürüp gidiyor. Her yeni belgeyi okuduğunuzda, her yeni kitabı karıştırdığınızda ortaya çıkan gerçeklerden en önemlisi İsmet İnönü’nün çok kurnaz bir siyasetçi olduğu Ethem Bey’inse siyasetin “s”sinden anlamadığı gerçeği.

TBMM’de  İsmet Bey ve arkadaşlarının “üstün ikna kaabiliyetleri” nedeniyle 31 Aralık 1920’de çıkan bir kararla Ethem Bey, düzenli orduya katılmayı red ettiği gerekçesiyle ve de iki oy farkla “hain” ilan edilir. Mustafa Kemal mecliste değildir ama İsmet Bey’ciler 29 Aralık tarihli bir telgraftan söz ederler. Bu telgrafı Ethem Bey’in çektiğini, sövgülerle dolu olduğunu söylerler. Kürsüye birbiri ardına gelen bu vekiller Ethem Bey’in meclise ağır hakaretler yağdırdığını anlatırlar... Anlatırlar da kimse ne telgrafı gösterir ne de telgrafı okur!  Onun için telgrafta ne yazıldığı açıklanmaz! Dahası Ethem Bey’in neden böyle bir telgraf çektiğini de! Derken 1955’de Yunus Nadi “Çerkez Ethem Kuvvetlerinin İhaneti”  diye bir broşür bastırdı. Bu broşüre göre söz konusu telgrafta tarih yoktu! Telgrafa, Ethem Bey, Batı Cephesi ve TBMM’yi kastederek “bu israflar ve ihtiraslarla dolu şartlar altında milletin ve memleketin harbe tahammülü kalmamıştır...” diye başlıyor İstanbul’dan gelen barış heyetiyle masaya oturulmasını öneriyor, milletvekillerinin kendilerine yılda 3 bin lira tahsisat ayırmalarını şiddetle eleştiriyordu. İşte bu “telgraftan” sonra, Kütahya’da bulunan Çerkez Ethem Kuvvetlerine karşı harekat kararı alınıyordu.

İsmet Bey 31 Aralık’da Ethem Bey’e çektiği son telgrafta, “ordunun size kurşun atmayacağı ve bazı kıtaların size katılacağı hakkında aldığınız teminata güvenmeyiniz. Gücünüz belli. Söylentiye göre beş bin kişilik bir kuvvete sahipsiniz ama ben on bin olduğu kanısındayım... Size hiç kimse bu kadar kardeşlik yapmadı. TBMM’nin kararları doğrultusunda Kuva-yı Seyyare’nin başından çekilmenizi hem şerefiniz hem de Kuva-yı Milliye mensupları için faydalı görüyorum. Bu gün başka çare kalmamıştır... Son selam Garp Cephesi Kumandanı İsmet.”

Telgrafı alan Ethem Bey 2 Ocak 1921’de TBMM’de okunan şu cevabı yazdı: “Mustafa Kemal Paşa’nın aracılığıyla TBMM’nin affına çok sevindim. TBMM’nin aldığı karar var idiyse, hak ve gerçekten uzak bir nankörlüktür. Meclisin tamamını bilmekteyim ama hükümetin aleyhime düzenlediği tuzakların bilincine vardıktan sonra her türlü ömlemi aldım.

...Madem beni vuracak gücünüz var, neden birlikte Uşak’ı düşmandan kurtarmak için saldırma önerimi geri çevirdiniz? Siz kıskanç bir insansınız; şahsi ihtiraslarınız uğruna değil beni bütün memleketi feda edebilirsiniz! Bana kalsaydı ve de kardeşim Reşit Bey’i dinlemeseydim sen benim idamıma ferman koyabilir miydin sanıyorsun! ‘Kardeşlerin en akıllısısın’ diye diye Reşit Bey’i pek güzel kandırdınız...Bana Osmanlı-Rus Savaşından bu yana katılıp da kazandığınız bir tek savaş söyleyebilir misiniz! Biçare Millet Meclisi sizin sahte askeri şöhretinizin bilincinde değil! Tarih bana az, size çok lanet edecektir! Baki ilk selam! Umum Kuva-yı Seyyare Kumandanı Ethem.”

Bu, taraflar arasında son telgraftır. Ethem Bey’in emrinde o sıra 4 bin 650 asker vardı, İsmet Bey’in üzerine yolladığı kuvvetlerin toplamıysa 15 bin 300 askerdi. Ethem Bey, Türk askerine kurşun sıkmamak için, kendi kuvvetlerini dağıttı; büyük bir çoğunluğu düzenli orduya katıldı, Ethem Bey’in terhis ettiği  159. Alayın askerleriyse ya dağa çıktı ya evlerine döndü ya da ordu saflarında savaşmayı sürdürdü. Ethem Bey 64 adamıyla Yunanlılara teslim olduğunda çok hastaydı; 27 Ocak’ta İzmir’de hastaneye yatırıldı. Sık sık kanayan ülseri, vücudunda 17 kurşun yarasının yanısıra, kırk kaburgalarının ciğerine saplanması sonucu kemik veremine yakalanmıştı. Ethem Bey ve kardeşleri haydut, hırsız, soyguncu ilan edilip gıyaplarında idama mahkum edildiler!

Bu öykünün anlamı nedir şimdi? Tarihi kazananların yazdığı! Ethem Bey konusuna gene döneceğim, çünkü anlatacak daha çok şey var...