Gökyüzüne baktýðýmýzda kutup yýldýzý olanca ihtiþamýyla parlar, gözlerimizi alamayýz. Gecenin karanlýðýnda nereden bakarsak bakalým yönümüzü bulmaya yardýmcý olur, yolumuzu aydýnlatýr; sabittir, kaymaz ve kaydýrmaz. Doðru olduðuna inandýðýmýz aldatmacalar ise kayan yýldýzlara benzerler; mal, mülk, para, þehvet, iktidar, makam, mevki gibi. Ýnsan hayatýndan akýp giderler, koca bir aldatmaca ve yol kesici olarak yoldan çýkararak...
Haktan gelip Hakka gideceðimiz bu ilahi yolculukta üzerimizdeki fazlalýklardan kurtulmaya, arýnmaya geldik. Yýldýzlara bakýp elimizden kayýp gidecek aldatmacalara dilek tutmak ve bunlarý Rab edinmek yerine Kutup yýldýzý gibi bizi doðru yola yöneltecek; Allah’ýn ilahi vahyi Kuran-ý Kerim ve onun güzel örnekliði Hz. Muhammet SAV önderliðinde ve örnekliðinde, ahlak ve faziletle, bu yolda yürümemiz gerekmektedir. Para, paranýn belirlediði toplumsal yaþamýn çürümüþlüðü, bireylere ve aileye yansýyan yaný, savaþ, vurgun, insaný hiçe sayan ekonomik iliþkiler ve bankalar, toplumsal çözülmeye hizmet eden siyaset, birbirine güven duymayan bireylerin sistemden gelen güçlerini birbirine karþý kullanmalarý hep bu kayan yýldýzlara dilek tutmalar deðil mi?
Bu uðurda oynanan oyunlar bazen öyle bir hal alýyor ki; “Bunca oyun bunca tuzak nafile ALLAHIN kurduðu oyunla hiç kimse baþa çýkamaz diye baðýrasým geliyor.” Nitekim baðýrýyorum da!
Bunlarý tek tek yazmak deðil amacým ama evli ve namuslu bir kadýný üstelik bu devletin bakanýný ve baþbakanýmýzý kasýtlý olarak kesilmiþ bir fotoðraf karesiyle yaftalamaya çalýþmak özellikle dini aðýzlarýna pelesenk etmiþ insanlara yakýþtý mý? Sen okuduðunu anlamamýþsan, hal edinememiþsen bunda Ýslam’ýn suçu ne? Veya yaptýðýn hile seni amacýna ulaþtýrabildi mi?
Deðerini yeterince bilemediðimiz Nasrettin Hocadan, kayan yýldýzlara dilek tutanlara güzel bir fýkra; Hoca, yarýna þunlarý yapacaðým, edeceðim, diye plan yaparmýþ. Plan yaparmýþ yapmasýna da her þeyin nasip kýsmet iþi olduðunu iyi bilen hanýmý onu uyarmaktan geri kalmazmýþ: “Hoca, inþallah de!”, “Hoca, insanlýk hâli!” “Hoca, kader kýsmet var!” Hoca bu, hanýmýnýn her sözüne itibar etmediði gibi bu sözlerine de itibar etmezmiþ. Günlerden bir gün, akþam yatmadan önce bizim Hoca karýsýna: Hatun, demiþ, yarýn güneþ açarsa tarlaya, hava yaðmurlu olursa da oduna gideceðim. Hanýmý yine: “Ýnþallah de Hoca.” diye uyarmýþ ama uyarmasýyla cevabýný almasý da bir olmuþ.
- Be kadýn, bunun inþallah maþallahý mý var, yarýn hava ya kapalý olacak ya da açýk. Ben de ya tarlaya gideceðim ya oduna!
Sabah uyanmýþ ki hava kapalý. Eþeðe bindiði gibi daðýn yolunu tutmuþ, odun toplamýþ, tam eþeðe yükletecekken, bir grup haydut etrafýný çevirip:
- Babalýk, demiþler, filan köyü biliyor musun?
- Biliyorum, demiþ Hoca, ne olacak?
- O zaman düþ önümüze bizi oraya götür.
Hoca yalvarmýþ yakarmýþ ama iþ bildiðiniz gibi deðil, üstelik filan köy dedikleri çeyrek günlük yol. Kaçsa arkadan vuracaklar, yere yatsa üstünü çiðneyecekler, bu melanet heriflerden kurtulmanýn çaresi yok. Önlerine düþüp o köyü bulmuþ ama gün de batmak üzere. Yayan yapýldak onca yolu yürüyüp sabaha karþý evin kapýsýný çalmýþ. Hanýmý içeriden seslenmiþ:
- Kim o?
Hoca yorgunluk akan bir sesle cevap vermiþ: Aç haným aç, inþaALLAH ben geldim!