İnsan ilişkilerinde geçimli veya geçimsiz olmak hem gündelik hayatın bir sorunu hem de insan ilişkileri bağlamında psikiyatri/psikolojinin konusu. Bazı insanlar geçimli, iyi huylu, uyumlu, dengeli, olgun olarak tanımlanırken; bazı insanlar ise geçimsiz, huysuz, uyumsuz, dengesiz ve olgun değil şeklinde adlandırılırlar.
Gündelik hayatta bir insanın iyi veya kötü huylu olması hayati bir mesele olarak tanımlanır. Hatta geleneksel evlilik tavsiyelerinde “yüzü güzel olacağına huyu güzel olsun” diye bir söz vardır.
Gündelik hayatta insan ilişkilerinde problemli vasıflar; yalancılık, aldatma, bencillik, gaddarlık, merhametsizlik, özensizlik, sorumsuzluk, adaletsizlik ön plana çıkarılır. Bu liste daha çok ahlaki bakış açısını gösterir ve birinin başkasına zarar verip vermemesi üzerinden işler.
Psikiyatri/psikolojinin mesele edindiği negatif insan özellikleri ise; aşırı öfke, şiddet eğilimi, duygusal dengesizlik, dürtüsellik, bağımlılık, çekingenlik, kendine güvensizlik olmuştur. Bu liste daha fonksiyonel bakış açısını gösterir ve daha çok kişisel gelişim üzerinden işler.
İnsanların doğal mizaç özellikleri ile ahlaki açıdan sorunlu özelliklerini ayırt etmekte fayda var. Yapısal olarak çekinik olmak, içe dönük olmak bir mizaç özelliği iken; yalan söyleyip söylememek, başkalarına zarar verip vermemek ahlaki bir problemdir.
İçe dönük olmak ve çekingen olmayı bir huysuzluk veya geçimlilik / geçimsizlik meselesi olarak görmememiz ve mümkün olduğunca toleranslı olmamız gerekirken; zalim olmayı veya merhametsizliği kötü huy olarak görüp aksine karşı olmamız gerekir.
Bazı özelliklerimiz soyumuzdan gelir. Örneğin cimrilik eğilimi yapısal bir özellik olabilir. Fakat bu yatkınlık bizi cimri davranmaya mecbur kılacak düzeyde belirleyici olmaz. Cömert davranmak bazı insanlar için daha kolay iken bu kişiler için biraz daha zorlu olabilir. Ama bu kişilerin birine yardım etmesi onun için daha büyük sevap anlamına gelebilir.
Bazı özelliklerimiz çocukluk yaşantılarımızdan gelir. Örneğin kendisine merhamet edilmemiş zülme uğramış biri, öfkeli olmayı ve kaba kuvvetle istediğini almayı öğrenmiş olabilir. Kendisine davranıldığı gibi davranmayı alışkanlık haline getirip, bu davranışını hayatı boyunca karşılaştığı tüm insanlara uygulama eğiliminde olabilir. Bu hal de zorunlu bir durum değildir. Kişi merhametsizliği öğrendiği kadar merhameti, şefkati ve kibarlığı da öğrenebilir.
Bazı özelliklerimiz erişkin iken yaşadığımız hayat deneyimleri üzerinden belirginleşir. Örneğin aldatılmış isek, bize yalan söylenmişse “oyunun kuralları böyle”, “dünya böyle işliyor” deyip, aldatmayı ve yalan söylemeyi zihnimizde meşru hale getirmiş olabiliriz.
Bazen de hayat içindeki güçlü arzu ve duyguları denetlemeyip peşine takıldığımızda kötü vasıflar kazanabiliriz. Örneğin kıskanabiliriz. Kıskançlık duygusu yaşamak insani bir hal. Bu duyguyu yaşamak kişiyi iyi veya kötü yapmaz. Ama kıskanç olarak davranıp davranmamak kişiyi iyi veya kötü, iyi huylu veya huysuz yapar.
Bazen de bir dürtünün peşine takılmak veya onu denetlemek bizi iyi huylu veya huysuz yapar. Örneğin öfke hissedebiliriz. Ama öfkemizi denetlemeden davranmak bizi huysuz yapar. Cinsel dürtülerin peşine denetimsiz takılmak bizi ahlaki problemlerle baş başa bırakabilir.
Sonuç olarak insan ilişkilerinde huylu veya huysuz, geçimli veya geçimsiz, iyi veya kötü olmanın çoklu anlamı ve nedenleri var. Çözüm de ancak bu çoklu anlam ve nedenselliği anlayıp, duruma özgü müdahaleler yapıldığında mümkün.