İnsan kimindir?

Her toplumda olduğu gibi bizde soy sop mühim. Bizim insanımız da tabiatıyla atasıyla övünür gurur duyar.

Epeydir sorduğum bir soru bu yazının başlığı oldu. İnsan aslında kime aittir?

İnsan bu dünyadan göçünce onun maddi ve manevi mirası gündeme gelir. Maddi mirası biyolojik evladına ve yakınlarına intikal eder. Manevi mirası ise bir tartışma konusu...

Modern dönemde siyasi liderlerimizin, mütefekkirlerimizin ve sanatçılarımızın ardından bu mesele bir tartışma konusu haline geldi.

Maddi mirası ile manevi mirasın birbirine girdiği zamanlardayız.

Bir yanda bu dünyadan ebedi aleme göçen dava adamının hapishane arkadaşları, talebeleri, çilekeş takipçileri var öte yanda yaşarken çok az görüşebildiği ve belki de davası uğruna ihmal ettiği çocukları var. Feyz kimdedir, ruh hangisindedir, misyon nerededir?

Bu soruyu uzun zamandır farklı meclislerde gündeme getiriyorum. Münir Nurettin Selçuk, musikimizin yüz akı, büyük ses sanatkârı ve bestekâr. Oğlu Selim Selçuk da bir müzisyen. Uzun yıllar ABD'de yaşadıktan sonra yurda döndü. Selim Bey bir süredir babasının şarkılarını söyleyen herkesi takip ediyor ve telif hakkı istiyor. İnternet mecralarında, televizyon programlarında Münir Bey'in şarkılarını söyleyen ses sanatçısı bulmak artık neredeyse imkânsız.

Bu yazıyı yazarken Kutalmış Türkeş'in babası merhum Alparslan Türkeş'i rehber edinmiş Ülkü Ocaklarına ve MHP'ye dönük olumsuz, hatta edepsiz sözleri haber ajanslarında dikkatimi çekti.

Sahi insan kimindir?

Soyadına sahip olmak o lidere ve ideale ömrünü vermiş insanları, darbe günlerinde çile çeken gençleri yok sayma hakkını verir mi?

Genç yaşta davasına gönül vermiş, bir sobanın etrafında toplanarak 9 Işık'ı öğrenmiş gençleri merhum Türkeş'in manevi mirasından uzak görmek günü birlik hırslara ve politik hamlelere teslim olmak o davanın esasına uzak kalmak değil de nedir?

Merhum Erbakan'ın mirası da onun ideallerini benimseyerek bugüne uyarlayanlarındır. Türkiye'nin kalkınma hikayesine yön veren ve ideallerini gerçekleştirmek için mücadele eden Erbakan Hoca'nın misyonu yalnızca oğlu Fatih Erbakan'da olabilir mi?

Bu mevzuda onlarca meşhur ismin manevi mirasından misal verebilirim. Ailelerin büyük bir kısmı ne yazık ki manevi mirası kendilerine yontmaya meyyaldir. Başkası sevmesin, anmasın, konuşmasın diye çırpınıp dururlar.

Liderlerin, dava adamlarının çocuklarını yok sayamayız ancak büyük kitlelere yön vermiş, milyonlarca insanı peşinden sürükleyen büyük adamları biyolojik evladıyla sınırlandırmak onların bu ülkeye olan aşkını anlamamaktır. Onlara düşen vazife soyadlarının kıymetini bilerek babalarının mirasını ucuz politik atmosfere, dünyevi çıkarlara teslim etmemektir.

Ömrünü bu ülkenin geleceğine adamış bir siyasetçinin, mütefekkirin, dava adamının, sanatçının hayat yolculuğunda yanında olanlar, derdiyle dertlenenler ve misyonlarını yaşatanlar elbette daha kıymetlidir. Onların isimlerini bilmezsiniz. Belki unvanları, mevkileri yoktur ancak onların sabrı ve sadakati geleneği yaşatır.

Büyük adamlar idealleri, hayalleri ve rüyaları için çoğu zaman ailelerini ihmal ettiler ve bu ülkenin geleceğini inşa etmek için yaşadılar. Onların yollarını benimsersiniz benimsemezsiniz ama manevi mirasını pay etmek o kadar kolay değil.

Sahi, insan kimindir?