İnsan patronuna yandaş der mi?

Biri (bir Hürriyet gazetesi yazarı), “Hükümet akil değil, yandaş arıyor” diye yazmış...

Ben görmedim, bir okuyucum kopyalayıp yollamış, “Ne diyorsun?” diye soruyor.

Ne diyeyim?

Hırs ve kötülük, insanı kepaze durumlara düşürebilir.

Kötüyseniz, kötüsünüzdür.

Herhangi bir listede yer almamanın, herhangi bir uçak seyahatine davet edilmemenin, herhangi bir “etkinliğe” çağrılmamanın acısını bu şekilde çıkarırsınız.

Hükümetin “akil” değil, “yandaş” aradığını yazarsınız.

Rezil olursunuz.

Mesela, olmadık bir anda, aynı gazetede yazdığınız biri “akil insanlar” listesine girmiştir... Bir akademisyendir, bir yazardır, “Kürt meselesi” konusunda ezber bozan tespitler yapmıştır, müthiş istatistikler yayınlamıştır ama onun da ötesinde bir Hürriyet gazetesi yazarıdır...

Şişersiniz...

Bu işlerden çok anlıyormuş ve müthiş kulis bilgilerine sahipmiş ayaklarına yatıp, “kötülük” potansiyeli yüksek yargılarda bulunursunuz

Küt...

Bir bakmışsınız listede Hürriyet gazetesinin patronu var.

İsmi Arzuhan Doğan Yalçındağ’dır...

Hükümet akil yerine yandaş aradığına göre, bu durumda Hürriyet gazetesi patronu Arzuhan Doğan Yalçındağ ve Hürriyet gazetesi yazarı Hüseyin Yayman “yandaş” oluyorlar.

Ne söylenebilir ki?

Ek olarak şu söylenebilir belki:

Her tarafa bulaşıyorsun, her pisliği yapıyorsun, teklifsiz bir terbiyesizlikle önüne çıkana “yandaş” diye şarlıyorsun, “maksat kötülük olsun” düsturuyla elinden gelen her melaneti sergiliyorsun, aferin çok iyi ediyorsun da, insan patronuna “yandaş” der mi?

Ne ayıp!

Ne çirkin!

Bu fasılı geçelim ve işimize bakalım.

Listede başka kimler olmalıydı?

Daha doğrusu, “akil insanlar” listesi tatmin edici miydi?

Bana göre öncelikli konu, sınır dışına çekilme ameliyesine nezaret edecek ve bu işi namusuyla yapacak bir listenin teşekkül etmesiydi.

Bir liste teşekkül etmiştir.

İyi olmuştur.

Eksik bulunabilir. Farklı toplumsal kesimden insanların da işe dahil edilmesi gerektiği söylenebilir. “Niçin PKK’lı kimliğiyle temayüz etmiş bir kişi yok?” denilebilir. Bazı isimler hafif ağır bulunabilir.

Mesele, listede yer kapmak yahut işi “listeye adam sokma” yarışına döndürmek olmamalı.

Kadir İnanır’ından Arzuhan Doğan Yalçındağ’ına, Orhan Gencebay’ından Hülya Koçyiğit’ine, Baskın Oran’ından İzzettin Doğan’ına, Etyen Mahçupyan’ından Yıldıray Oğur’una, Vedat Bilgin’inden Muhsin Kızılkaya’sına, Lale Mansur’undan Fuat Keyman’ına, Murat Belge’sinden Erol Göka’sına, Ahmet Taşgetiren’inden Oral Çalışlar’ına, Fadime Özkan’ından Mustafa Armağan’ına farklı kesimlere ait ve çoğunlukla toplumda kabul görmüş isimler “çözüm sürecine” katkıda bulunacaklar...

Bir fasıl da burada kapanacak.

Daha ne?

HAMİŞ:

Ciddi bir yazarsınız, kendi çapınızda “akil insansınız”, belki öfkelisiniz, belki ziyadesiyle neşelisiniz, bilemiyorum... “Akil insanlar” mavrası yapabilirsiniz, alternatif listeler hazırlayıp dalganızı geçebilirsiniz. Hakkınızdır... Ama yüzüme karşı söylemediğiniz, söyleyemediğiniz lafları şurda burda gezdirmek de ne oluyor?

Bu yaptığınız delikanlılık mıdır?

Dahası, insanlık mıdır?