‘İnsani diplomasi’nin zirvesindeki adam: Bülent Yıldırım

Herhalde burada öleceğim” diye düşünüyordu kadın. “Bir an evvel ölsem de bu işkencenin dayanılmaz acısından ve şu kâfirin iğrenç küfründen kurtulsam. Yalvarırım Yâ Rabbî, al artık canımı!”

İşkencecisi pis pis sırıtıyordu. “Haydi, Allah seni kurtarsın elimden” diyordu. “Rabbinin Esed olduğunu kabul etseydin bunlar gelmezdi başına. Çare yok, böyle acı içinde inleye inleye öleceksin burada. Ama yavaş öleceksin. Yok öyle bir çırpıda gitmek. Daha çok yakacağım canını. Suriye’nin tanrısı öyle istiyor!”

Derken bir adam girdi işkence odasına. Telaşlıydı. “Hemen bırak onu” dedi. “Kadın gardiyanlar bekliyor, ona banyo yaptıracaklar, temiz elbiseler giydirecekler...”

Kadını derleyip toparlayıp zindanın demir kapısına getirdiler. Kapı gürültüyle açıldı. Kadın dışarı çıkarıldı. Şaşkındı. Kapının önünde gülümseyerek bekleyen bir adam vardı. “Siz kimsiniz? Neler oluyor?” diye soran gözlerle baktı ona. “Benim ismim Bülent Yıldırım. İHH’nın başkanıyım. Artık özgürsünüz” dedi adam.

Kadın sonradan öğrenecekti ki, o gün 2 bin 129 kişi daha salıverilmişti diktatörlüğün zindanlarından. İHH’nın başlatıp bitirdiği, süreçte Türkiye devletinin ve biraz da Katar’ın katkıda bulunduğu bir takas anlaşmasının neticesinde. Devrimcilerin elindeki 48 İran vatandaşına (çoğu devrim muhafızı kimliği taşıyan kimselere) karşılık olarak.

***

Tarihin en büyük “insani diplomasi” başarılarından birisiyle karşı karşıyayız.

Sürecin yakın tanıklarındanım. Sevgili Bülent Yıldırım’ın bu süreci nasıl ince eleyip sık dokuyarak yönettiğini, Suriyeli devrimcilerle İranlı yetkililerin arasını bulmaya çalışırken ne kadar büyük engeller aştığını, bu yolda ne kadar müthiş bir diplomatik dehâ sergilediğini gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim.

İnanılmaz bir profesyonellik, ama her şeyden evvel o profesyonelliği anlamlı ve değerli kılan bir hakperestlik, İslam asaleti, vicdan.

***

İHH İnsani Yardım Vakfı, Bülent Yıldırım’ın rehberliğinde, yüzbinlerce aç ve bî ilaç insanın imdadına yetişti, yetişiyor.

Gazze başta olmak üzere mazlum İslam beldelerini zulümden kurtarmak için türlü çeşit hizmetlerde bulundu, bulunuyor.

Bu konularda Türkiye ve bütün İslam dünyasındaki sivil toplum kuruluşları arasında eşsiz bir konuma geldi İHH.

Son zamanlarda bunlara ilaveten giriştiği “insani diplomasi”de de şimdiden ‘otorite’ oldu.

Sadece bu sene içinde önce Suriyeli devrimcilerin elindeki 12 İranlıyı serbest bıraktırdı, ardından Esed rejiminin hapsettiği Adem Özköse ve Hamit Coşkun’u kurtardı (Cüneyt Ünal’ın kurtarılmasında da stratejik rol oynadı), o süreçte 6 İranlı’yı daha hürriyete kavuşturdu, sonra 7 Suriyeli’yi daha zindandan çıkarttırdı ve nihayet 48 İranlı’ya karşılık Suriye zindanlarındaki 2 bin 130 kişinin vesile-i hürriyeti oldu, Allah Azze ve Celle’nin inayetiyle.

Sevgili Bülent Yıldırım, sevgili İzzet Şahin, sevgili Hüseyin Oruç ve bütün İHH camiası; siz bu ümmete ve dahî insanlığa Rahman’ın bir rahmetisiniz. Allah hepinizden razı olsun. Allah ecirlerinizi arttırsın. Allah bu güzel işlerinizde daima yar ve yardımcınız olsun ve sizi cennetlik kullarından eylesin.

Sizin arkadaşınız ve yoldaşınız olmak ne güzel.