İnsanlar ve böcekler üzerine...

Gregor Samsa, bir sabah, hiç de hoş olmayan rüyasından uyandığında, kendisini böceğe dönüşmüş olarak buldu” diye başlar Franz Kafka’nın 1915’te kaleme aldığı ‘Dönüşüm’ romanı... Koskoca adam böceğe dönüşünce iyi şeyler olacak değil ya; Gregor Samsa’nın başına gelenler de Kafka gibi dünyası karanlık birine ‘roman’ konusu olur...

Şimdilerde ben de, bazısını iyi tanıdığım, bazısını yazdıkları veya yaptıklarıyla uzaktan izlediğim kişilerin ne zaman ‘böceğe’ dönüşerek uyanacaklarını merak ediyorum. Her sabah, biraz da heyecanla, “Bugün yatağımdan böceğe dönüşmüş olarak kalktım” cümlesini okuma beklentisiyle açıyorum gazeteleri; ya da konuştuklarını işitince yüzümü döndürdüğüm TV ekranlarında onları ‘böcek’ olarak göreceğimi sanıyorum...

Gregor Samsa’nın dönüşümünü yaşadığını bizde itiraf eden şimdiye kadar çıkmadı.

Oysa çıkması gerekirdi. Yaşadıkları hayat böceğe dönüşmeden önceki hayatına benziyor Samsa’nın; şimdilerde sürdürdükleri hayat da, bir çok yönden, ‘böcek’ halindeki Samsa’nın yaşadıklarını andırıyor...

Kocaman bir böcek düşünün, vaktiyle insan olan ya da öyle sayılan... Gregor o halde uyanır... Kendisinin böceğe dönüştüğünün farkında değildir elbette; hâlâ ‘insan muamelesi’ görmeyi umar... Oysa ne çıkardığı ses insan sesine benzemektedir, ne de hareketleri insan hareketine... Kapısı kapalı olduğu için hane halkı onu görmez ve neden kahvaltıya gelmediğini, neden işe gitmediğini merak eder... O ise yatağında böcek olarak keyif yapmaktadır...

Duvara tırmanmayı dener bir ara Gregor Samsa; a o da ne, cambazlık en kolay yaptığı iştir... Duvarda 40’larında kürklü bir kadın resmi vardır; ona takar bir süre, hayaller kurar...

Böceğe dönüşmüş halini henüz kimseler görmediğinde, odasının dışında onu merak edenler, Gregor’u hâlâ ‘insan’ sanmaktadır. İşin tuhafı, ağzından çıkan tek bir sözcük başkaları tarafından anlaşılmadığı halde, o da kendisini hâlâ eski Gregor sanmaktadır... O odasında, hane halkı ve kendisini tanıyanlar kapının öbür tarafında durduğu müddetçe herhangi bir sorun yaşanmaz yine de; ancak kendisini hâlâ ‘insan’ sanan Gregor ağzıyla kapı kolunu çevirince...

Annesi düşer bayılır... Babası, kızkardeşi, işyerinden neden geciktiğini öğrenmeye gelmiş âmiri ise ne yapacaklarını şaşırır...

Yazılarını “Bu sabah böceğe dönüşmüş olarak kalktım” cümlesini görme merakıyla okuduğum tipler böyle bir dönüşüme uğradıklarını belli ettiklerinde nasıl bir tepkiyle karşılaşacaklardır acaba? Gregor Samsa’nın babası ‘böcekleşmiş’ oğlunu meyve fırlatarak yaralar tepki olarak... Samsa ailesinin yanında pansiyoner olarak kalan birkaç genç vardır; kahvaltı sırasında âniden karşılarına çıkan koca böcek onları rahatsız eder ve “O varsa biz yokuz” tepkisi verirler...

İnsan böceğe döner mi? Dönmez elbette... Peki Franz Kafka, yani ‘Dönüşüm’ romanı yazarı bunu bilmez mi? Herhalde bilir... Öyleyse böylesine fantastik bir metni neden kaleme almış olabilir Kafka?

Metni ilk okuduğumda, yani bayağı gençken, bu soruları kendime sorduğumu hatırlıyorum. Edebiyat eleştirmenlerinin de aynı sorulara cevap aradıklarını biliyorum. Cevabı ancak bu yaşımda verebilecek durumdayım: Aslında ‘böcek’ dönüşümünü yaşamış kişiler her dönemde var; onların dönüşümünü ancak Kafka gibi hassas edipler anlayabiliyorlar...

Çoğu ‘böcekleşmiş tip’ aramızda ‘insan’ imiş gibi dolaşıyor, konuşuyor, yazıyor...

Romanın sonunda kendisini tanıyanların bütünü tarafından dışlanan Gregor Samsa’yı öldürür Kafka... Daha doğrusu, böcekleştiği halde kol kanat germeyi sürdüren yakınının da artık kendisinden tiksindiğini anlayınca, Gregor, ölmeyi seçer... Herkesin “Yok olsa da kurtulsak” noktasına geldiğini görür ve odasına çekilir... Odaya girenler ölü bir böcekle karşılaşırlar...

Hayat romanlardakinden farklı seyrediyor elbette; günümüzde ‘böcekleşmiş tipler’ durumlarını anlamakta zorlanıyor, anlasalar bile böcek olarak yaşamayı da göze alabiliyor...

Zamane böcekleri...