Ýnsanlýðýn Alman Devleti sorunu ve iþbirlikçileri

Almanya Cumhurbaþkaný’nýn, hem Cumhurbaþkaný ile ortak basýn toplantýsýnda hem de ODTÜ’de yaptýðý, diplomatik temayüllere de pek uygun olmayan, konuþmasýný Joachim Gauck’un siyasi kimliðine, yetiþtiði ideolojik ortama bakýnca kendi subjektif görüþleri olduðunu sanabilirsiniz; ancak bu, kesinlikle doðru deðil. Gauck’un çok kolay benimsediði ve diplomatik nezaketi de çiðnemeyi göze alan skandal sözleri, Alman devletinin, önceden planlayarak Gauck’a söylettiði siyasi çýkýþtýr. Böylece Almanya, Merkel’i de aþarak Türkiye’nin yeni yoluna ve bu yola baðlý dýþ politikasýna, her ortamda karþý çýkacaðýný resmen, hükümetler üstü olarak belirtmiþ oldu. Yani Alman devleti -aklý sýra- Gauck’a dayanarak þu mesajý verdi: “Biz, Türkiye’de bile her türlü diplomatik nezaketi çiðnemeyi göze alarak bunlarý söylüyorsak, diðer uluslararasý platformlarda, bundan böyle, neler söyleyeceðimizi düþünün.” Yani Almanya, Türkiye ile ipleri koparýyor; daha doðrusu Erdoðan’ýn siyasetin tepesinde olduðu bir Türkiye ile iplerini koparýyor. Böylece örtülü olarak ama resmen Erdoðan’ýn Cumhurbaþkanlýðýný onaylamadýðýný da söylüyor.

Düþünün Rusya’nýn Kýrým’ý ilhak ettiði ve soðuk savaþtan bu yana Rusya ile Batý’nýn sýcak bir çatýþmaya bu kadar yakýn olduðu bir konjonktürde NATO üyesi Almanya, sýcak çatýþma bölgesinin tam ortasýnda ve en stratejik konumda yer alan NATO üyesi Türkiye’ye bu çýkýþý yapabiliyor. Üstelik Türkiye’nin orta vadede gerçekleþtireceði, Uzak Asya ve Kafkasya coðrafyasýndan Batý’ya doðru olan enerji ve ticari transit geçiþlerin öneminin doruk yaptýðý bir zamanda da oluyor bu geliþme. Ýþte bunun üzerinde, Türkiye’deki geliþmelerle birlikte, durmalýyýz ve bunun nedenini deþifre etmeliyiz. Evet baþlayalým:

HDP neyi reddetti?

Geçen gün, Yeþiller ve Sol Partisi üzerinden HDP içinde yer alan Ufuk Uras, Özgür Gündem Gazetesi’nde ilginç ancak dikkat edilirse önemli ipuçlarýný içinde saklayan bir yazý yazdý; bir cümle þöyle: ‘Seçimlerde AGÝT’e þikayetçi olmaktan, Ukrayna ile aramýzda benzerlikler kurmaya deðin baþka mahfillerde piþirilen yaklaþýmlara hep uzak durduk.’ Bu cümlenin açýlýmý þu; “Bize, (HDP’ye) Avrupa Güvenlik ve Ýþbirliði Teþkilatý’na (AGÝT) Türkiye’yi þikayet ediyoruz, bu þikayet sonucunda Türkiye, Helsinki Nihai Senedi’nin insan haklarý ihlali ve temel özgürlüklerin kýsýtlanmasýný ile ilgili bölüm ve maddeleri uyarýnca haksýz bulunursa, seçimler meþru olmaz. Ayný anda Türkiye’nin dört bir yanýnda, Kürtler’in de katýldýðý gösteriler baþlarsa, Türkiye’de Erdoðan hükümeti, týpký Ukrayna’daki gibi düþer, buraya destek verin ki, hükümet düþsün...” Demek ki, birileri HDP’ye ya da HDP’ye yakýn çevrelere böyle bir -doðrudan ya da dolaylý- öneride bulundu ve bu, HDP -tabii BDP- tarafýndan geri çevrildi ya da HDP, Uras’ýn dediði gibi, bu çevrelerden ve ne yapmak istediklerinden haberdardý ve uzak durdu. Þimdi yine Özgür Gündem’de, Ufuk Uras gibi, Yeþiller ve Sol Partisi yönetiminden gelerek yer alan Erol Katýrcýoðlu’nun dünkü yazýsýna bakalým; þöyle baþlýyor Katýrcýoðlu: ‘Eðer duyduklarým doðruysa sol cenahýn içinden bir kesim cumhurbaþkanlýðý seçimine müdahil olmak istiyormuþ. Bunu da, iþin içine CHP’yi, Kürtler’in ve dindarlarýn bir kýsmýný (bu bir ‘kýsým’ ‘dindarlar’ büyük ihtimalle CHP’ye ‘paralel’ kesim -C.E.’nin notu-) hatta belki de MHP’yi de katarak yapmak istiyormuþ.  Erol Katýrcýoðlu, kurulmakta olan bu ‘acayip’ platformun HDP’ye soðuk olduðunu da yazýsýnda belirtiyor. Acaba bu HDP’ye olan soðukluk, þu AGÝT þikayeti meselesinde, Ufuk Uras’ýn dediði gibi, HDP’nin bu çevreleri pek kaale almamasý kaynaklý olabilir mi? Bence þüphesiz ki böyle...

Hedef: CHP-MHP tadýnda bir teknokrat hükümet

Hele hele Öcalan’ýn son açýklamasýnda yer alan ‘Türkiye’nin derinlikli, dýþa açýlýmcý, demokratik hamlesine barýþ süreci en önemli katkýyý sunacak yetkinliktedir. Katký bu temelde olmalý’ cümlesi, Türkiye’yi AGÝT’e þikayet ederek, meþruiyet sorunu oluþturduktan sonra, Ukrayna benzeri ayaklanmalarýn meþruluðuna oynayacak ve hükümeti düþürerek teknokrat hükümet darbesi peþinde olan çevrelerin, BDP-HDP ve Kürtler’den, Erol Katýrcýoðlu’nun tespit ettiði gibi, iyice ‘soðumalarýna’ neden olmuþ olabilir. CHP-MHP koalisyonunu, 12 Eylül öncesi Milliyetçi Cepheleri andýrýr þekilde örmeye ve Türkiye’yi darbeye götürmeye çalýþan ‘sol’ görünümlü Nasyonel-Sosyalist çevrelerin halk nezdinde bir karþýlýðý yok; ancak Almanya ile finanstan, sigortaya kadar ortaklýðý olan þu malum ‘D’ (‘D’ derken Deutschland, yanlýþ anlaþýlmasýn) medya grubu, bu gibi yapýlarýn destekçisi. Hatta þu sýra ‘Türkiye’de Erdoðan cumhurbaþkaný olmaya kalkarsa ayaklanmalar olur’ diyen ve bunu da bilimsel (!) araþtýrmalara dayandýrdýðýný iddia eden araþtýrma kurumunun da D ile organik iliþkisi var mý yok mu bakalým...

Bir ‘demokrasi savunucusu’ olarak AGÝT

Þimdi gelelim AGÝT meselesine ve Almanya’nýn, ‘eski’ bir Nasyonel-Sosyalist devlet olarak, Türkiye’nin bu ‘yeni’ Nasyonel-Sosyalistlerini neden kullanmak istediðine...

AGÝT, 1970’lerin, kriz ve soðuk savaþla örülü dünyasýnýn ürünü bir yapýlanma. Bu açýdan buradan geliþtirilen’demokrasi’ söyleminin, aslýnda, anti Sovyet hatta faþizme varan bir anti-komünizm hamuru vardýr, týpký þimdiki Alman Cumhurbaþkaný Joachim Gauck’un siyasi kiþiliði gibi... Gauck, Doðu Alman kökenli bir rahiptir ama rahip olmayý, Doðu Almanya’da anti-komünist, faþist yüzünü gizlemek için seçmiþtir. AGÝT Örgütü’nün de demokrasi ve insan haklarý karnesi, 1970-80 yýllarý arasýnda Varþova Paktý karþýsýnda gösterdiði performans ile sýnýrlýdýr. Mesela AGÝT, Hocalý Katliamý’nýn nedenleri arasýnda olan Daðlýk Karabað sorunu baþta olmak üzere, Yugoslavya’nýn iç savaþla parçalanmasý ve Doðu Avrupa’nýn Balkan’laþtýrýlmasý karþýsýnda ve özellikle Bosna-Hersek’te yapýlan katliamlarda pek ortalýkta gözükmemiþtir. Çünkü zaten bütün bunlarýn gizli faili, temsilen Doðu Almanyalý Gauck’un baþýnda olduðu 4. Reich peþindeki Alman devletidir.

Bu Almanya’yý bilelim!

Almanya, 2. Dünya Savaþý öncesi sömürgesi olan, Britanya ve diðer Avrupa devletleri gibi deðildi; pazara ve enerjiye ulaþma güçlüðü çekiyordu. Bunun için Almanya, geç kalmýþ bir ulus devlet olarak, bu kaynaklara ulaþmak, rakiplerini geçmek için faþizme baþvurdu. Bugün de Almanya, Rusya, Kafkasya ve Ortadoðu kaynaklý enerjiyi denetlemek istemekte, bunun için, geçmiþte olduðu gibi, Rusya’ya saldýrarak deðil, onunla örtülü bir iþbirliði yaparak bunu saðlamaya çalýþmaktadýr. Öte yandan Almanya’nýn bugün enerjide ve pazarda karþýsýndaki en büyük engel Türkiye’dir; 2. Dünya Savaþý öncesi bu engel Sovyet Rusya idi ve Hitler, Polonya’ya iþgalle iþe baþlayarak Rusya’nýn hedef olduðunu göstermiþti. Þimdiki Almanya ise þu andaki pazar ve enerji engeli olan Türkiye’ye içerden medya ve nasyonel-sosyalistleri satýn alarak saldýrýyor.

Türkiye’nin, Ortadoðu, Kafkasya ve Akdeniz’deki bütün enerji hamleleri Almanya’nýn hedefidir, Ortadoðu, Afrika ve Asya’da Türkiye’nin ulaþmak istediði bütün pazarlar, ayný zamanda, Almanya’nýn hedefidir.

Ýþte böyle, bunlarý bilelim...

Yarýn 1 Mayýs, çalýþanlarýn bayramý kutlu olsun...

Ýþçiler, kendilerinden görünen bu nasyonal sosyalistleri bilsinler...