The Rover bir gelecek tasviri ama günümüz insanýnýn ruhunu yansýtýyor. Baþroldeki Guy Pearce birçok filmde baþarýlý performans göstermiþtir ama bu filmde bir baþka. Hani Oscar için yarýþsa, benim oyum onun olur.
Günümüzde çok sayýda iyi yönetmen var. Ama bazen birisi çýkýyor ve daha ilk filminde neler vaat ettiði belli oluyor. David Michod ilk filmi Animal Kingdom ile dikkatleri üzerine çekmiþti. Dramatik ve gerçekçi filmler yapacaðý belliydi. Yeni filmi Takip ise yönetmenin baþarýlý kariyerini müjdeliyor.
Öykü belirsiz bir gelecekte geçiyor. Sistem büyük bir çöküþ yaþamýþ. Hikaye bu çöküþün 10 yýl sonrasýnda yaþanýyor. Bir çatýþmadan çýkan üç adam kaçmaktadýr. Henry yaralanmýþ, üstelik kardeþi de vurulmuþtur. Her ne kadar Henry kardeþinin ölmediðini, dönmeleri gerektiðini söylese de diðer iki kiþiye düþüncesini kabul ettiremez. Tam o sýrada araba kontrolden çýkar ve kaza yapar. Þanslarýna baþka bir araba yolda park etmiþtir ve o arabayý çalarak yollarýna devam ederler. Ýþte çalýnan arabanýn sahibi Eric (Guy Pearce) de bunu kabul etmeyecektir. Peþlerine düþer. Ayrýca öldüðü düþünülerek arkada býraktýklarý kardeþ Rey’de (Robert Pattinso, aðýr yaralý bir þekilde kurtulduktan sonra kardeþinin peþine düþer. Eric ile Rey’in yollarý, bu kovalamacada kesiþir. Eric, Rey’in saf hatta biraz zeka engelli olduðunu fark eder. Hayata küsmüþ olan Eric, bu saf çocuðun iyi niyetinden ve ona ihtiyacý olan birini bulmasýndan etkilenir. Fakat kovalamaca, hikayenin ruhuna uygun olarak hiç de iyi bitmeyecektir...
HALA MUTLULUK PEÞÝNDEYSEK...
Sinemada beni en etkileyen þeylerden biri bu: Bilindik bir hikaye öyle anlatýlýr ki bambaþka mesajlar içerir aslýnda alt metin. Bu filme gelecekte geçtiði için bilimkurgu da diyebilirsiniz, çatýþma ve aksiyon olduðu için bir suç filmi de ama en doðrusu trajedi demek herhalde! Film gelecekteki sahneleri, tam da günümüzün insanlýðýnýn düþtüðü halini, fakirliðini ve ruhunun tükenmiþlik durumunu ifade ediyor. Etrafýmýzdaki bu kadar savaþa, katliama, açlýktan ölen insanlara raðmen mutlu olmak için çaba sarf ediyorsak aslýnda insanlýðýmýzdan bir þeyleri de kaybediyoruz demektir. Filmin baþrolündeki Guy Pearce’ýn canlandýrdýðý Eric karakteri hayata karþý bütün inancýný kaybetmiþ. Aslýnda hayat derken insanlarý kast ediyoruz. Eric’in bütün bu kovalamacaya karýþmasýnýn sebebi, eski püskü arabasýnýn çalýnmasý. Peki araba Eric için niye o kadar önemli? Sorunun cevabý, filmin finalinde veriliyor. Ve o finali seyrettiðiniz de göreceksiniz ki neyi kaybederseniz kaybedin, sevgiye verdiðiniz deðer asla azalmýyor. Sevgi kimden gelirse gelsin. Ýnsanlýðý tasvir ederken birçok þey söylenir: konuþabilmesi, düþünebilmesi, sosyal bir yaþamý olmasý, bilim ve ilim üretmesi ama bence en büyük farklýlýðý bilinçli olarak sevebiliyor olmasý ve buna duyduðu ihtiyaç, insanlýðýn en belirleyici unsuru. Bütün yozlaþmýþlýðýmýza raðmen bu ihtiyacýmýz kaybolursa, yani sevgiye önem vermezsek iþte o zaman biteriz. Guy Pearce birçok filmde baþarýlý performanslar göstermiþ ama bu filmde bir baþka. Hani Oscar için yarýþsa benim Oscar’ým onun olur. Öyküde saf Rey’I canlandýran Pattinson ise beni çok zorladý. Genel itibarýyla performansý beðenilecektir ama ayný Leonardo DiCaprio’da hissettiðim þeyi onda da hissediyorum. Kendini iyi oyuncu olmak için o kadar zorluyor ki performansý hep bir sunilik taþýyor. Ne yazýk ki oynadýðý hep belli oluyor. Bu konuda Pearce ile Pattinson’u filmde karþýlaþtýrmalý olarak izleyin. Doðal bir yetenek ile zorlama baþarýnýn arasýndaki farký göreceksiniz. Yine de Pattinson’un da en performanslarýndan birini sergilediðini söylemeliyim The Rover filminde Cannes’da yarýþma dýþý olarak gösterilen filmi kaçýrmamanýzý öneririm. Biraz zorlayýcý bir film ama bu kadar zorlanmaya da ihtiyacýmýz var. Yoksa farkýndalýðý nasýl saðlayacaðýz?
FÝLMÝN KÜNYESÝ
Orijinal adý: The Rover
Yönetmen: David Michod
Senarist: Frank Cottrell Boyce
Oyuncular: Guy Pearce, Robert Pattinson, Scoot McNairy, David Field
Yapým: 2014, Ýngiltere, Avusturalya, 116 dakika.