İnsanlığın öldüğü yerde gezi ruhu da öldü

Türkiye kendi demokrasisine kastedenleri bundan sonra gerekirse en ağır biçimde cezalandıracaktır. Çünkü artık gösteriler demokratik bir hak olma boyutunu aşmış, demokratik yollarla seçilmiş bir hükümete karşı kalkışmaya dönmüştür. Dolayısıyla sandıkta seçilmiş bir hükümeti devirmeye yönelik eylemlerde yer alacak herkes şiddete sığınamayacaktır.

Demokrasiye karşı devrim yapmayı planlayanlar; akabilecek kanın da sorumlusu olmaya hazır olmalıdırlar. Almanya'da, İngiltere'de, İsviçre'de demokratik yollardan sandıkta seçilmiş bir hükümeti devirmeye yönelik çabalar nasıl karşılık bulurdu. Bu gösteriler kuşkusuz en kanlı biçimde bastırılmaktan asla kaçınılmazdı.

Batılı ülkeler ve ABD, demokrasi karşısında darbeye açıkça destek vererek, kendi değerlerini ayaklar altına almışlar ve gerçek yüzlerini göstermişlerdir. Bu ülkeler için geçerli olanın çıkarları istikametinde diktatörlükler, darbeciler kim olursa olsun fark etmediği, demokrasi taleplerinin çıkarlarına göre şekillendiği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Mısır'da demokrasiye karşı açıkça darbeye destek veren ülkelerin Türkiye'nin demokratik kazanımlarını tehdit eden eylemleri bastırmaya yönelik tavrını eleştirme hakkı kalmamıştır. Türkiye gelişen demokrasisine, istikrarına ve güvenliğine yönelik her türlü tehditleri bertaraf etme hakkına sahiptir. Açık açık halkı isyana teşvik edenlere karşı devlet gerekli her gücünü kullanacaktır. Hiç kimse güzel ve güçlenen ülkemizi dış tehditlere karşı açık ve zayıf düşüremez. Kimse demokratik bir ülkede sandıktan kendi tercihlerinin dışında çıkan bir hükümete karşı kalkışmaya giremez. Yegane meydanlar sandık meydanlarıdır. Sandıktan çıkan iradeye karşı saygı duyacak, demokratik olgunluğu kabul edecek, yasadışı yol ve yöntemlere heves etmeyeceksiniz.

FİTNEYE KARŞI BİRLİK OLUNMALI

Kalkışmalara ve isyanlara karşı bu ülkeyi korumak elbette sadece hükümetin görevi değildir. Ülkemizi güçsüz düşürecek, dış güçleri sevindirecek ve onlara hizmet edecek, kardeş kavgası başlatacak, ülkemizin istikrarını ve demokratik kazanımlarını bütünüyle yok edecek; her türlü eylem, isyan ve kalkışmaya karşı tüm yurtseverler seslerini yükseltmelidir. Tepkilerini ve demokratik haklarını sonuna kadar kullanmalıdırlar. Bu ülkeyi ele geçirmeye çalışan dış bağlantılı küçük bir azınlığın çıkardığı büyük seslere karşı gerekirse organize olunmalı ve çoğunluğa hükmetmelerine izin verilmemelidir. Demokrasimizi korumak bir yurttaşlık görevidir. Kardeşliğimizi yok etmeye çalışanlara, halkımız arasına nifak sokanlara, fitneye karşı birlik olma zamanıdır.

İllegal yapıların örgütlediği, hukuk dışı bu tuzaklara kimse düşmesin, kendisini kullandırmasın. Bu tuzakları kuranlar ve tuzaklarda yer alanlar da kolluk kuvvetlerinin hukuk içinde meşru sert önlemlerine karşı hazır olmalıdır. Zira hiçbir devlet yasadışı, hukuk dışı eylemlere isyanlara ve kalkışmalara izin vermez.

İnsanların inanç ve yaşam tercihlerinin öncelikli olduğu, her türlü özgürlüklerin, insan haklarının, din, inanç, düşünce özgürlüğünün ve demokratik hakların kullanımından yanayım. Ancak başkalarının din, inanç, düşünce özgürlüğünü tehdit eden;  hukukun dışına çıkan, yasadışı eylemlere de göz yumulamaz.

Küçük azınlıkların haklarının korunduğu ama bu küçük azınlıkların büyük kitlelere hükmetme ve büyük çoğunluğun iradesini yok saymaya yönelik tehditlerinin karşısındayım. Çoğunluğun iradesine yönelik tehditlere devletin meşru olan en ağır biçimde cevap verme hakkını kullanmasını kimse yadırgamamalıdır. Hukukun gereği; hukuk ve demokrasi dışı taleplere yönelik eylemlere tevessül edenlere gereken cevabı vererek, 70 milyonun hukukunu korumaktır.

Bundan sonra yapılacak olan eylemlerin gösteri ve ifade özgürlüğü ile bir bağlantısı kalmamıştır. Barışçıl olmayan, şiddete dayanan, kamplaşma oluşturan ve ülkemize zarar verecek boyutlara ulaşacak eylemlere hiçbir şekilde hoşgörü ile yaklaşılamaz. Bu eylemler artık seçilmiş hükümete karşı darbe girişimi ve terör-şiddet kapsamında değerlendirilmelidir.  

Eğer gerçekten gezi ruhu denen bir şey varsa; bir ağaç için ayağa kalkıp sokaklara çıkan insanlar şimdi nerede? Mısır'da darbe sonrası binlerce insanın şehit edildiği ve insanlığın öldürüldüğü bir olayda ortalıklarda yoklarsa; kılları kıpırdamıyor, bir cılız sesleri bile çıkmıyorsa, ne çevreden ne insanlıktan ne de demokrasi ve özgürlüklerden söz etsinler. Türkiye kendine özgürlükçü, kendine demokrat sahte maskeli insanları istemiyor. Tahrirde toplanıp darbe isteyenler ve vahşete, katliama seyirci kalanlarla, Taksimde toplananlar aynı zihniyeti temsil ediyor.  

BİR AĞAÇ İÇİN BAĞIRANLAR BİNLERCE İNSANIN YOK EDİLMESİNE SUSTULAR

İzmir'de Cumhuriyet, Gündoğdu, İstanbul Taksim'de, Ankara Kızılay'da ve diğer illerde meydanlarda gördüğüm o kalabalıkların insanlık adına ayağa kalkmalarını beklerdim. Ama bir kez daha gördüm ki o kalabalıkların insanlık diye bir dertleri yok.  Sözde bir ağaç için ayağa kalkanlar, katledilen bin insan için ayağa kalkmadılar. Bir ağaç için bağıranlar, binlerce insanın ölümüne sustular. Binlerce insan katledilirken onlar sadece seyrettiler.

BATI;  İSLAM VE DEMOKRASİ ÇATIŞMASI TEZİ OLUŞTURUYOR

Bir gerçek daha var ki Batı medeniyet çatışması oyununu sahneye koymuştur. Batı; dünyaya İslam ve demokrasinin yan yana gelemeyeceği oyununu oynuyor. Demokrasi ve İslam çatışması tezini ortaya koymak istiyor. Türkiye'de, Mısır'da Tunus'ta işte bu oyun oynanıyor. İslam ve demokrasinin olmayacağı tezi ile İslam dünyasının yeniden radikalleştirilmesi isteniyor. Bu şekilde İslam bir şiddet ve terörizm kaynağı ve bir tehdit algısı olarak sunulmak isteniyor. Medeniyetler çatışmasında potaya İslam yerleştirilmeye çalışılıyor. Oyuncu ve figüranların yerli veya yabancı olması bu gerçekleri değiştirmiyor.