İnsanlığın zaferi

Aklını rab edinmiş kişiler, çoğu zaman hayatın kendi kurdukları denklemlerle yaşandığına inanırlar. Çıkmazlar da burada başlar. Çünkü hayat, onların kurdukları denklemlerle değil ALLAH CC. kurduğu düzen üzere gider. Bu düzen, insan aklının sığacağı bir düzen değil “EDEP” lütfen. Aklını rab edenlerin yanılgısı da burada başlar. Akılla bir yere kadar yol alınabilir, ya gönül? Her sorunun cevabı akılda gizli değilki? Bilmediğimiz bir konu hakkında fikir yürüteceksek suizanda bulunmak yerine hüsnüzanda bulunmak daha doğru değil midir? Merhum Mehmet Oruç hocamızın da dediği gibi “Her baktığın gördüğün değil, her gördüğün anladığın değil, her anladığın HAKİKAT değil.”

Sevmenin tarifi çoğu zaman doğru anlatılmamış; öğretilmemiş, öğrenilmemiş veya yaşanmamıştır. Onca kızgınlığın altında yatan çoğu zamanda sevgisizlik değil midir? Sevgiyi koruyanla, nefrete dönüştürenin olaylar karşısında tutum ve davranışları o kadar farklı ki. Sevgisini veya hayranlığını nefrete dönüştüren; yıkıp dökmeyi tercih eder, belki de başka bir yol bilmiyordur... Anlaşılmadığını düşünenler aslında anlamayanın kendileri olduğunun farkında bile değillerdir. Kavgaları kendileriyledir, kimbilir neler yaşamışlar, nelere şahit olmuşlardır. Korkarlar, aslında korktukları kendi korkularıdır, geçmişte yaşadıkları gelir aklına ve acabalar birikir. Geçmişten bugüne taşınan bu acabalar bizi birbirimize ne kadar ürkek ne kadar güvensiz bırakmıştır. Oyun tam da bunun üzerine kurulmuştur aslında “acabalar oluşsun” diye...

Sevgisini koruyup, merhamet ve vicdanıyla hareket edenler; kırıp yıkmak yerine onarmayı, kişinin kendisiyle yüzleşmesini sabırla beklerler, zor olanda budur. Zarar görmesine rağmen zarar vermemek, merhametle yaklaşıp sabretmek... İki farklı yol; birinin sevgiden anladığı yakıp yıkmak kavgasının kendiyle olduğunu bile bilmeden, diğerinin ise merhamet ve sevgiyle “yaradılanı yaradandan ötürü seven bir gönül ile ayna misali kişinin kendini görmesini sabırla beklemek.” Tüm bu denklemlerin veya kavgaların altında yatan hep sevgi değil midir? İnsanımızın ve insanlığın ihtiyaç duyduğu “sevgi, saygı, samimiyet ve güven.”

Sorunların kaynağına inmek gerek. Yaşadığımız yüzyılın yüzleşmesi gereken en büyük sorun bu. Gelecek nesillerin refah ve mutluluğunu düşünüyorsak kişileri belli bir yere hazırlamadan önce mutluluğun kaynağının öncelikle insan olmaktan geçtiğini anlamalarını ve bunu hal edinmelerini sağlamak gerek. Ki daha sonra bu kişiler geleceğin inşasında Hakka hizmetkar olsunlar. Mutlu toplumlar, mutlu bireylerden oluşur. Bu nedenle insanlara mutluluğun sırrının mal, mülk, para, şan, şöhret veya iktidar değil, insan olmak olduğunu, bunun ancak insani değerlerle mümkün olabileceğini anlatmak gerekir. Bölünerek değil birlik ve beraberlik ile güçlü yarınlara hazır bir hale gelebiliriz.

ALLAH CC. insanlığı eğitmek ve beşerin insan olması için belli bir düzen içinde ve belli zamanlarda ilahi kurallarını indirmiş. Bu ilahi vahiyler, toplumların durumuna ve zamana göre devamlılık arz etmiştir. Zamanla değişikliğe uğratılmasındaki ana neden ise beşerin ilahi vahiy yerine kendi kurallarını yerleştirerek, insanların birbiriyle kavga etmelerini sağlamak olmuştur. Bu durum İslamiyete kadar sürmüştür. Günümüze kadar, tek bir kelimesi bile değiştirilmeden gelen tek kitap, yüce kitabımız Kuran’ı Kerim’dir. Dolayısıyla diğer dinlerde tahrif edilmiş veya edilmemiş hususları öğrenebilmek için Kuran’ı Kerimi kılavuz edinmemiz gerekir. Hiç bir kutsal kitapta, ALLAH CC. Kuran’ı Kerimde belirttiği gibi “insan olmaya ve insanlığa” zarar veren bir husus istememiştir. Farklılıklarımız zenginliğimiz, hangi inançtan olunursa olunsun hepimizin ortak noktası ‘İnsan olmak’. Kişilerin, ALLAH’IN huzurunda nasıl yaşadığına bakmak gerekir. ALLAH CC. hiç bir dinde yalanı, iftirayı, tuzaklar kurmayı, insanlığa haksızlık edip zarar vermeyi kabul etmemiş, yasaklamıştır. Eğer kişiler bu tür işlerle amaçlarına ulaşacaklarını zannediyorlarsa aldanmalarının yanı sıra dini alet etmenin vebalini de üzerlerinde taşırlar.

Bu nedenle toplumumuzda kadının yeri, önemi, görevi ve sorumluluğu çok büyüktür. Bu bilinçteki kadınlarımıza, yarınlarımızın inşasında büyük görevler düşmektedir. Bu bilinçle kadınlarımızı; ailenin, eşlerin ve çocukların yetiştirilmesinde yarınlara hazırlamalıyız. Bizlerin bitip tükenmeyen umutları var yarınlarımızın inşası için güzel bir nesil geliyor. İnsanlık yani İslam olmak, İSLAM her zaman kazanacak inşaALLAH. Hak yolunda her zaman umuda, mutluluğa, barışa ve sonsuz huzuradır yolumuz. Hem birey olarak hem insan olarak hem millet olarak hem de tüm kainat... Rabbimiz ALLAH CC, peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), dinimiz İslam, kitabımız Kuran, müslümanız Elhamdülillah...

Artık tüm dünyada bir değişim ve geçmişte yaşananlardan ders alma; farklı, değişen ve gelişen bir dünyaya uyanma isteği ve coşkusu var. Bu coşku, Türkiye’miz ve insanlarımız için de aynı. İnsanlar artık uyanık ve agâh. Karanlıklar artık çok geride, bunu görmek lâzım. Değişim ve gelişim 2023 yılına doğru aydınlığa, Hakk’a ilerliyor. Türkiyemiz; ALLAH CC’nun ilahi muradı doğrultusunda, Hz. Muhammed (SAV)’in manevî önderliğinde ve örnekliğinde, peygamber efendimizin kutlu sancağı altında; ecdadımızın, Mustafa Kemâl Atatürk ve silâh arkadaşlarının bizlere açtığı yolda bilime, ilime, sanata ve felsefeye önem veren, maneviyatı kuvvetli, dini doğru anlayan, anlatan ve yaşayan, huzur ve mutluluk dolu insanlarla dolacak. Çağdaş, demokratik, lâik, gelişmiş, zengin ve uygar bir ülke olacak inşaALLAH. Hem de gümbür gümbür...

Zaman kıymetli bir hazine ve “an” mübarek. Bizim yönümüz Hakka doğru, iyiliklere ve güzelliklere doğru. Ne şerle ne de şerle uğraşanla işimiz olmaz. Her zaman uyanık ve agâh olmak, elleri duaya kaldırmak; sevmek, sevmeyi bilmek ve öğrenmeye gayret etmek gerek. Hayatında huzur, mutluluk ve barış istiyorsan farklılıklarımızın zenginliğimiz olduğu bilinciyle birbirimizi sadece dinlememeli anlamaya çalışmalı ve kendimizi diğerinin yerine koymalıyız. Öyle bir nokta var ki artık kızamıyorsunuz bile. Hz.Ali kv. dediği gibi “Müslüman olmayan, din kardeşim değilse bile insanlık kardeşimdir” bilinci ve saygısıyla, moda tabiriyle empati kurmak, sevdiğim tabir ile halden anlamak gerek.