İnternet var, bir de internet var...

Gazeteleri okurken gözüm ‘internet’ sözcüğü geçen haberlere fazlaca takılmaya başladı; özellikle de yabancı gazeteleri okurken... Keşke yasayı hazırlayanlar ve uygulamacılar dünyada olup bitenleri yakından izleseler...

Yarın önemli bir gelişme bekleniyor: Almanya Başbakanı Angela Merkel’in çıkacağı Fransa gezisinde Cumhurbaşkanı François Hollande ile görüşeceği konuların ilk sırasında ‘internet’ yer alıyor çünkü. Merkel, “İnternet trafiği ABD üzerinden geçtiği için bütün haberleşmelerimiz meraklı gözlere açık; bunu engelleyelim” görüşüyle hazırladığı teklifle Paris’e gidiyor...

Cep telefonu Amerikan istihbaratınca dinlenmişti Merkel’in; meraklanmış, internet üzerinden yaptığı bütün yazışmaların da ABD’ye mutlaka uğradığını öğrenmiş... Şimdi bu yanlışlığı ortadan kaldırmak istiyor ve bunun için Fransa’yı yanına alıp bir ‘Avrupa iletişim ağı’ kurma girişiminde bulunuyor.

Edward Snowden adlı CIA çalışanı gizli belgeleri çalıp medyaya verince ABD’nin herkesi dinlediği ortaya çıkmıştı; Avrupa ülkeleri o gün bugündür alarm halinde.

Geçen hafta Avrupa Komisyonu internet üzerindeki ABD tekelini ortadan kaldırmak için harekete geçti. Yayınlanan bildiri okunduğunda, Avrupa’nın ABD’ye güvensizliğinin her satıra sindiği görülüyor.

İnternet, malum, Amerikalılar tarafından askeri amaçlarla geliştirildi ve Pentagon’un gözetimi altında. Hâlâ böyle bu. Avrupalılar Pentagon ile ona iş yapan silâh sanayiinin, tekel durumunu, kendi çıkarları için kullandığını düşünüyor. Merkel-Hollande görüşmesinden çıkacak sonuç Komisyon’un tekelle mücadele sınırlarını da belirleyecek...

Sınır aslında belli gibi: Rusya ve Çin’in “Trafiğin yönetimini BM’ye verelim” teklifi benimsenmiyor; buna karşılık sitelere ad sağlayan ve kaydını tutan sistemde sözün geçmesi isteniyor... Kaydı Kaliforniya’daki ICANN kısa adlı enstitü tutmaktaymış. Bu vesileyle ICANN’ın son ofisini İstanbul’da açtığını öğreniyoruz.

Acaba Türkiye bu tartışmanın hangi tarafında? Yoksa biz tartışma dışı mıyız?

Washington Post, önceki gün, İran’ın da internet çağıyla buluşmaya karar aşamasında olduğunu yazdı. Sevindim.

Komşu ülkeye gidenler bilir: İnternet kaplumbağa hızındadır. Son gidişlerimden birinde beş yıldızlı otellerinde internete bağlanamama sıkıntısı yaşadığımı gören bir görevli, beni, birkaç mahalle ötedeki bir özel firmaya yönlendirmişti. Firmadan bağlanabildim, ama burada saniye sürmeyen bir yazıyı göndermem orada dakikalarımı almıştı.

Netindex.com ölçümüne göre, İran internet hızında dünya sıralamasında 168. sırada yer alıyor (1. sırada Hong Kong var; Bulgaristan 18, ABD 33, Moğolistan 52, Kazakistan 56, Vietnam 57, Tacikistan 63, Makedonya 68, Türkiye ise 72. sırada)... Gelecek ay hız bir misline çıktığında da İran ancak 135. sıraya yükselebilecek...

O kadar yavaş bir internetleri var... Yavaşlığın sebebi, rejimin internete ters bakması kuşkusuz... Çok yönlü filtreler uygulanmasına rağmen ters bakılıyor ve bu sebeple de hızlandırılmıyor gibi... Hem de evlerin yarısı internete bağlı olduğu halde...

Yeni seçilen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani “Artık bu değişiyor, Allah’ın izniyle değişmeye de devam edecek” açıklamasını yapmış...

Başka?

Tabii Suudi Arabistan’da durumun ne olduğunu merak etmesem olmaz. Hız sıralamasında bizden sonra (76.). Ancak internetin orada sürekli gözetim altında olduğu anlaşılıyor. Siyasi mesajlara erişim konusunda çok hassas rejim. Hani bizde Tayyip Bey kullandığı için yaygın dört parmaklı ‘Rabia’ işareti var ya, o işareti taşıyan bir sayfaya girenin başına dert açılabiliyormuş...

Yasa-dışı ilân edildiği için... 

İnterneti kullanarak yasak propaganda yapanlar, Suriye’deki savaşta yanlış tarafı tutanlar, ya da çatışma bölgelerine Suudluları savaşmak üzere davet edenlere müsamaha yok. Bir bakanın görevinden alınmasını ve insan hakları ihlâli sebebiyle yargılanmasını talep eden sosyal medya mesajı yazan hapse atılmış...

Umarım, Türkiye, Avrupa ile ABD arasındaki ihtilâfta doğru yerde saf tutar...