Ýpek Yolu’ndan Kalkýnma Akademesi’ne derin bir yolculuk

Son bir haftada,  Ankara’nýn belirsiz ve güven bunalýmý yaþayan siyasi ortamýndan uzaklaþmak, Doðu’ya açýlmak iyi geldi. 

Önce Erbil’de 5 gün geçirdim, Erbil’den döndüðüm günde Urfa’ya uçtum.

Mevzu Kalkýnma mevzusu. Urfalý gençlerin kurduðu Kalkýnma Akademisi hoþ bir buluþmaya ön ayak oldu, baþka illerden gelen çok sayýda gençle beraber ekonomiden girdik çözüm sürecinden çýktýk. Bu kadar genç insaný bir arada bulmuþken normal olarak 20 dakika olmasý gereken konuþmamý 1 saate tamamlamýþým..

Akademi sözcüðü malumunuz felsefe, bilgi, kültür gibi kavramlarla kullanýlýr. Urfalý genç akademisyen adaylarý, genç giriþimciler akademiyi kalkýnmaya birlikte ele almýþlar ve Kalkýnma Akademisini kurmuþlar. Düzenlenen panel Akademinin ilk paneliymiþ. GAP Ýdaresi Baþkaný Sadrettin KARAHOCAGÝL, Harran Üniversitesi Ýktisadi ve Ýdari bilimler Dekaný Abuzer PINAR ve ben panelde birer konuþma yaptýk. Akþam yemeðinde Milletvekili Zeynep KARAHAN USLU ve Büyükþehir Belediye Baþkaný Celalettin GÜVENÇ ile birlikte olduk. 6-7 Ekim olaylarý doðal olarak Urfa’yý da etkilemiþ. Turistik turlarýn bir kýsmýnýn iptal edildiði söyleniyordu. Urfa, zaten Kobani’deki geliþmeler nedeniyle hep gündem olan bir þehrimiz, ama 6-7 Ekim olaylarý farklý bir boyuta taþýmýþ her þeyi...

GAP’ýn bölgedeki siyasi sosyal süreçleri ne adar çok etkilediðini daha öncede, Urfa’ya yaptýðým ziyaretler sonarsýnda yazmýþ ve hatta durumu þu net cümleyle anlatmaya çalýþtým: “GAP olmasaydý Türkiye bölünürdü.” Kalkýnma Akademisinin müteþebbis genç kadrosu GAP’ýn öneminin farkýnda. Akademinin Baþkanlýðýný yürüten Mahmut BARUT akademinin amacýný, “GAP’ýn geleceðine ilgisiz kalmamak,  bu geleceði bürokratik mekanizmalarýn hantal iþleyiþinden olabileceði kadar korumak ve hak ettiði deðeri bulabilmesi için GAP sonrasý sosyal, siyasal hatta kültürel ortamýn ve  deðiþimin  güçlü katýlýmcýsý olmak.” 

Son yýllarda bu bölgenin “makus talihini” kýrabilmesi için önemli ekonomik  yatýrýmlara imza atýldý. Bunun geniþ halk kitleleri içinde memnuniyetle karþýlandýðý ve iþsizliði ve yoksulluðu azalttýðý bir gerçek fakat her þey sanýldýðý gibi kolayca olmuyor tabi . Çözüm süreci baðlamýnda sýk sýk gündeme gelmeye baþlayan kamu düzenini sarsan olaylar ve kamu düzenini sarsmaya yönelik bir takým tercihler bugün bölgenin ekonomik kalkýnmasý önünde ciddi riskler oluþturuyor. Egemen Kürt siyaseti, devletin ekonomik model ve kalkýnma projelerine sanki bir mecburiyetmiþ gibi adý, “alternatif demokratik ekonomi” gibi anlaþýlmasý zor arayýþlar içerinde bulunuyor.

Ortada bir felaket tablosu yok þüphesiz, ama bölgeye ciddi katkýsý olabilecek iþ adamlarýnýn belki 1990’lý yýllarda bile düþünmedikleri ölçülerde bölgeyi ve iþ alanlarýný terk etmeye doðru bir eðilim ve tercih içinde olduklarý biliniyor. Haraç-mezat satýþa gidecek mal mülklerin, miktarýnýn her geçen gün biraz daha arttýðý yolunda çok þey duydum. Ýþ adamlarý oysa, çözüm sürecinin geleceðinden umutlu olmak istiyorlar. Sizinle karþýlaþtýklarý her platformda çözüm sürecinin baþarýya ulaþýp ulaþmayacaðýn soruyorlar. Cevabýnýz olumlu ise biraz moral buluyorlar, kendim payýma hep olumlu cevaplar verdiðini ve biraz daha sabýrlý olmalarýný istediðimi ifade etmek isterim.

Geçmiþte devlet Kürt vatandaþlarýyla iliþkilerini þu iki temel esasla yürüttü ve Kürt toplumunun refah düzeyinin yükselmesini ve siyasi tercihler yapacak siyasi bir topluma dönüþmesini istemedi:

-Kürtler yoksul kalksýn ve

-Kütler siyasetten her ne pahasýna olursa olsun uzak tutulsun

Devletin ve tabi ki bugün ülkeyi yöneten hükümetin bu iki fikir ve icraattan ne kadar uzak durduðunu söylemeye gerek yok, ama bu defada baþka bir problem doðduðunu görüyoruz.

Kürtleri yönetme iddiasý içinde olan egemen Kürt siyaseti zengin ve refah düzeyi yükselen bir toplumu sanki dilediði gibi yönetemeyeceðini düþünmeye baþlamýþ ve zenginleþmenin siyasi kimliði arka plana iten bir sonuç yaratabileceðine hükmetmiþ gibi görünüyor.

Öngörülen model, Kobani ve Diyarbakýr arasýnda ne siyasi ne sosyal ne ekonomik bir fark görmeyen bir modele benziyor.

Bu meseleleri tartýþýrken gençlere Ýpek yolunun 3 bin yýllýk muazzam öyküsünü anlamadan bugünü anlayamacaðýmýzý söyledim.

Geçen yüzyýlýn baþýnda sýnýrlar yeniden belirlenirken Ýpek yolunun güzergahlarýna dikenli tel çekildi.

Mayýn döþendi.

Yüzlerce kilometrelik alanlara sýnýrý korumak için asker dikildi.

3 bin yýldýr bütün dünyayý birbirine baðlayan ticareti yapanlar bir gecede kaçakçý oldular.

Ol hikaye birazda budur aslýnda.