Irak’a seyirci kalmamýzýn bedeli

Pek çok yazar gibi ben de 2003’teki Irak Tezkeresine karþýydým... Hem ABD iþgaline, hem de Türkiye’yi bölgeye aktif manada taþýyacak tezkereye karþýydýk... “Irak’ta dökülecek kana ortak olmayalým” diyorduk. 

Sivil toplumcu dil, devlet aklý ve pratiði ile çoðu zaman kesiþmez. Sonuçta tezkere geçmemiþti. Ama bu Irak’ta kan dökülmesine engel olamadý, olamazdý, ABD öncülüðündeki iþgal koordinasyonu yapacaðýný yaptý. Irak iþgalinde 1 buçuk milyon insan hayatýný kaybetti. Kaçýrýlan 4 bin kadýndan ölü veya diri hala haber yok... Türkiye ise sivil yardýmlar dýþýnda Saddam sonrasý Irak için etkisiz hale gelmiþti desek yalan olmaz.

Türkiye’nin Irak hakkýnda etkisizleþtirilmesine bir ölçüde destek olmuþtu bizim o günkü insancýl barýþçýl frenlerimiz... Bugünden bakýnca, keþke Türkiye daha etkin manada yer alabilseydi Irak’ýn mukadderatýna diyor insan derin bir vicdan azabýyla...  

Türkiye’nin etkisiz bir seyirci halinde engellenmesi, bölgeyi ABD/Ýran iþbirliðine terkediyordu oysa... Irak’ýn bölünmesi ve yönetiminin Ýran destekli Þii politikaya tevdi edilmesi, Irak’taki iki topluma yönelik yüksek basýnç alaný anlamýndaydý; Kuzey’deki Irak Kürtleri ile Irak’ýn sünni nüfusu, ABD/Ýran destekli Irak merkezi hükümetinin, saldýrgan tutumuyla bugüne kadar geldiler...

Bu arada ABD ve Ýran’ýn laboratuvar þartlarýnda dünyaya getirttiði DEAÞ maymuncuðu doðmuþtu...

Uygun gördükleri her kapýyý o maymuncukla açýyorlardý. DEAÞ bahanesiyle halký sünni mahaller önce ablukaya alýnýyor, ardýndan da DEAÞ’tan kurtarýlma bahanesiyle kuþatýlýp imha ediliyordu... Halen de böyledir, Halep diye bir þehir kalmadý mesela. Þimdi sýra, öyle gözüküyor ki Musul’da...

Önce DEAÞ’ý donat, þehirlere sal, kuþatmaya seyirci kal... Ardýndan da DEAÞ’tan kurtarýyorum diye, ayný þehirleri bombardýmana tabi tut. Ýhtiyar oluk çocuk, hastane, okul demeden yerle bir et... Yerli nüfusu imha et. Arýndýr insandan. Temizle. Sonra da anahtar teslim, PKK/PYD’ye servis et. Veya Þii bezirganlara peþkeþ çek...

Irak’ta ve Suriye’de seyrettiðimiz trajedi budur...

***

Türkiye bu insanlýk trajedisini daha fazla seyredemezdi... Zira gözümüzün önünde katliam ve zorunlu göçlerle hallaç pamuðu gibi atýlan coðrafya, hemen güneyimizde Türkiye’yi tehdit eden bir PYD/PKK koridoru (düpedüz devletleþen) açýyordu... Güneyimizde kurulan yeni devletten bize ne diyenlere, bu oluþumlarýn apaçýk iltisaklý uzantýsý HDP’nin ülkemizde öncülüðünü yaptýðý hendekçilik, serhildancýlýk iþlevlerini parmak ucuyla göstermemiz bile kafi...

Dolayýsýyla Türkiye Musul civarlarýnda ne arýyor diye soranlara ‘’Türkiye kendi güvenliðini saðlamak için Musul yolunda’’ demek kafi... Havaalanlarý, tren istasyonlarý patlamasýn diye... Yasin Börü’ler parça parça edilerek yakýlmasýnlar diye, polisleri yatakta uyurken beyninden kurþunlamasýnlar diye, insanlarý hendeklerle kazýlmýþ mahallelerde abluka altýna almasýnlar diye, askerlerimizi, öðretmenlerimizi, doktorlarýmýzý haince tuzaklanmýþ bombalarla patlatmasýnlar diye... Büyük Osmanlý rüyasý için falan deðil, çok acil ve hayat memat için Musul diyor Türkiye...

***

ABD’de görülmekta olan Furkan Doðan/ Ýsrail’e karþý içerikli davanýn düþtüðü haberi geldi geçen gün. 17 Yaþýnda lise öðrencisi olan Furkan Doðan Mavi Marmara Gemisinde uluslararasý sularda, Ýsrail askerlerince, bitiþik mesafeden þehit edilmiþti. Davayý arkadaþým Av. Gülden Sönmez aracýlýðýyla yakýndan takip ediyordum, sizlerle paylaþýyordum. Mavi Marmara, Gazze ve mahsusen þehit Furkan Doðan ile ilgili hassasiyetlerimi yýllardýr samimiyetle ifade eden bir yazarým. Davanýn düþtüðü haberi beni ziyadesiyle müteessir etti. Kalbim yandý. Türkiye’nin içinden geçtiði çetin þartlarýn elbette farkýndayým. Diplomasi ve reel politika gereklerinin bizim sivil, tekil vicdani duruþlarýmýzla çoðu zaman çakýþmayacaðýný da artýk biliyorum, nitekim Irak Tezkeresinde yaþamýþtýk bunu...

Politikacýlar kadar hýzlý intibak edemiyorum yeni durumlara, ben bir anneyim... Öte yandan Furkan’ýn düþen davasý üzerinden Türkiye ve Erdoðan’ý yýpratma lobilerinin iþini kolaylaþtýrmayý ise asla düþünemeyiz...  

Ama hiç olmazsa davanýn düþtüðüne çok üzüldüðümü, söylemek isterim...