Orta Doðu büyük bir iç savaþý yaþýyor. Post-Osmanlý sonrasýnda zaman zaman düþük yoðunluklu süren bu savaþ ve çatýþmalar artýk çok farklý boyutlara ulaþýyor. Önce isyan hareketleri, milis kuvvetler ve büyük terör yapýlarýyla baþladý. Þimdi artýk devletler aþamasýna taþýndý. Ýran, bunun öncülüðünü yapýyor. Önce Suriye'de rejim karþýtlarýnýn yoðun yaþadýðý bölgeyi bombaladý, sonra Irak Bölge Yönetimine bombalar yaðdýrdý, arkasýndan da Pakistan'ýn belli bir bölgesinde devam etti. Ýran devrim ruhu, tamamen savaþçý Fars-Þii ruhuna dönmüþ durumda. Pakistan hemen cevap verdi.
Orta Doðu'da, Ýsrail her gün bebek, kadýn, yaþlý ve sivil demeden onlarca insan katlederken Ýran bunlarý yapýyor. Yýllarca Ýsrail'e karþý savaþmýþ Hizbullah'ý destekleyen bir siyaset yapýyor bunu. Devrim lideri Humeyni, Müslümanlar topluca tükürse Ýsrail altýnda boðulur diyen bir diyar böyle davranýyor. ABD de çýplak ve aç bedenleriyle Ýsrail'e karþý çýkma onurunu gösteren Yemen'i bombalýyor. Ýlginç bir biçimde Ýsrail Siyonizmi katiller sürüsüyle vahþetler icra ederken, Ýran ve ABD öbür yandan Orta Doðu'yu bombalýyor.
Orta Doðu, gün geçtikçe daha fazla savaþa doðru sürükleniyor. Temelde bunun iki nedeni var. Birincisi, post-Osmanlý Orta Doðu dýþ müdahalelere karþý açýk hale geldi. Emperyalizmlere karþý koyacak kolektif bir kudrete ve iradeye sahip deðil. Parçalý ve birbirine silahlarýný doðrultmuþ yarý ulus devlet yapýlarýndan oluþuyor. Ýkincisi ise yarý ulus devlet iradeleriyle tamamen "ulusal çýkar" konseptine mahkûm olmuþ olmalarý. Her devlet, kendi ulusal çýkarlarýna karþý mutlaka birisini tehdit görüyor. Petrol ve doðal gaz paralarýný Rusya, Çin veya Batý'ya vererek silahlanýyor ve böylece güvende olacaðýný düþünüyor. Tamamen bir yanýlsama. Abartýlmýþ güvenlikçi siyasetlerin ve güvenlik politikalarýn içine giriyorlar. Çünkü küçük isyanlara karþý bile mücadele kabiliyetleri yetersiz kalýyor. Bu nedenle emperyalistlerden destek alýyorlar. Elbette bunun da büyük bedelleri var. Ýsyan ve muhalefeti bastýr, emperyalizmlere de daha fazla baðýmlý ol! Suriye'de bunu net biçimde görüyoruz. Irakta da öyle oldu.
Bu iç siyaset, ulusal çýkarlarý koruma yanýlgýsý ve küresel emperyalizmlerle baðýmlýlýk iliþkisi Orta Doðu'ya huzur getirmiyor ve de getirmeyecek. Nitekim bunu ilk fark eden ve büyük adýmlar atanlardan biri Kral Faysaldý. Orta Doðu ve Müslüman ülkeleri ortak ve merkezi bir kudrete ulaþtýrmak için bir dizi kurum inþa etti. Bugün bu kurumlar tamamen iþlevsiz. Ne Ýslam Konferansý Teþkilatý çalýþýyor ne de Ýslam Kalkýnma Bankasý. Ýsrail'e karþý mücadele etme motivasyonuyla ortaya çýkan bu yapýlar, bugün Ýsrail'in katliamlarýna tek söz etmiyor.
Orta Doðu'da savaþýn tek müsebbibi Ýsrail olmadýðý bugün daha fazla anlaþýlýyor. Devletlerin salt ulusal çýkarlar konsepti de yetmiyor. Bunun üstüne çýkmalarý gerekir. Ulusal çýkarlar bölgesel çýkarlarla çok içli dýþlý hale gelmiþtir artýk. Türkiye terör sorununu halletmek için Ýran, Suriye, Irak devletleriyle de çalýþmasý gerekir. Suriye'nin sorunlarýný aþmasý için Türkiye'yi dikkate almak zorunda. Arabistan Türkiye olmadan ve Ýran olmadan Orta Doðu'da barýþýný koruyamaz.
Orta Doðu'nun Müslüman devletleri, "Orta Doðu çýkarlarý" etrafýnda bir üst kudret ve merkez oluþturmak zorundalar. Emperyalizme hepsi de maruz kalýyor. Orta Doðu'nun zenginliði, hepsine de yeter. Topraklarý, iþgüçleri ve ruhsal kapasiteleri de var. Bundan dolayý ulusal çýkarlarý Orta Doðu çýkarlarýyla uzlaþtýracak yeni siyasetleri keþfetmeleri gerekir. Aksi halde bu darbeler, isyanlar ve savaþlar hep devam edecek. Toplumlar savaþ durumunda yaþayacaklar her zaman. Savaþ toplumundan medeni topluma geçemeyecekler. Göçler, terörizm, isyanlar, fakirlik ve zenginliðin trajik diyalektiði sürecek.
Orta Doðu devleti Ýran, emperyalist ABD ve Orta Doðu isyancýlarý Husiler. Savaþýn yeni ruhunu gösteren ne kadar ilginç bir tablo!