TAHRAN
Farisi komþumuz, mâlum, þu ara altýn-petrol takasý meselesi ile gündemimizde. Ama beni buraya bambaþka bir rüzgar getirdi. Ýslami Standart ve Kalite Federasyonu’nun düzenlediði bir konferansta “Ýslam, Serbet Ticaret ve Küreselleþme” üzerine konuþmaya davet edildim. Daha önce hiç Ýran’ý görmek hiç kýsmet olmadýðý için de severek icabet ettim.
Ýran Devlet Televizyonu’nun binasýnda düzenlenen, beþ yüz kadar izleyicinin katýldýðý konferansýn organizatörleri, Ýran’ýn iktisadi liberalleri. Ýçine kapalý, dünyaya kuþkuyla bakan Ýran’ý dünyaya açmak istiyorlar. Ýstedikleri, rahmetli Özal’ýn bizde gerçekleþtirdiði türden bir dönüþüm.
Nitekim bugünün Ýran’ý, tam da Özal öncesi Türkiye’ye benziyor. Ortalama yaþam kalitesi bizimkinden otuz yýl geride.
Devlet, ekonominin yüzde 70’ine sahip. Çok hantal bir bürokrasi var. “Þirket kurmanýn kolaylýðý”na dair yapýlan küresel listede Ýran 187 ülke içinde 152. sýrada. (Listenin bir numarasý ise Hong Kong.)
Dahasý Ýran dünyadan kopuk. Turizm çok sýnýrlý. Ýnternet aðýr sansür altýnda. Twitter, Facebook, Youtube tümden yasak. Kredi kartlarýnýz hiçbir yerde geçmiyor.
Peki Ýran bu kapalýlýðý aþabilir, “dört tarafý düþmanlarla çevrili ülke” olmaktan çýkýp açýlabilir mi?
Dediðim gibi, Ýran’ýn liberalleri bunu umuyor. Yeni Cumhurbaþkaný Ruhani’den de umutlular. Eðer Batý, bilhassa ABD, Ýran’daki bu açýlým gayretini hoyratça tepmezse, geliþme olabilir. Bu da sadece Ýran’a deðil hepimize yarar.
Suriye teorileri
Peki ama ya Ýran’ýn Suriye politikasý? Kanlý Esad rejimine verdiði koþulsuz destek?
Beni rahatsýz eden bu konuyu, gündem o olmasa da, konuþtuðum Ýranlýlara sordum. Algýlarýnýn epey farklý olduðunu gördüm. Onlar, Ýran televizyonundaki yayýnlarýn da gösterdiði gibi, sadece muhalefet kanadýndaki þiddeti görüyor, Esad rejimini meþru müdafaada sayýyorlar.
Kendi þehir efsanelerini de üretmiþler. Konuþtuðum birisi, “Türkiye’nin Suriye’yi tarumar etmek istediðini, çünkü Halep’teki tekstil tezgahlarýnýn parçalanmasýnýn Türk tekstiline yaradýðýný” öne sürdü, ciddi ciddi. Anladým ki, bölgemizde her siyasi aktör gibi, onlarýn da kendilerinin mutlak haklýlýðýný ve rakiplerinin mutlak kötülüðünü vurgulayan komplo teorileri var.
Açýkçasý, Ýran’ýn Suriye’de tarihin yanlýþ tarafýnda durduðuna ve vebal altýnda olduðuna kaniyim ben. Ancak bu talihsiz ülkede oluk oluk akan kaný durdurmak için tüm aktörlerle konuþmak, ateþkes ve barýþ için her yolu denemek gerektiðine de inanýyorum. Bu açýdan Türkiye ile Ýran’ýn son aylarda yeniden geliþen diyaloðu bir hayra vesile olabilir. Ýnþallah olur.
Kadýn ve toplum
Gelelim tüm Ýslam dünyasýnda tartýþýlan bir meseleye: Kadýnýn toplumdaki yerine...
Bu açýdan, Ýran, “Ýslami” olma iddiasýndaki bir diðer devlet olan Suudi Arabistan’la karþýlaþtýrýlýnca çok daha özgür duruyor. Kadýnlar, toplumun her noktasýnda varlar, erkeklerden daha sessiz ve önemsiz deðiller. Türkiye’den dahi geri kalýr yanlarý yok.
Kadýnlar üzerindeki en görünür baský ise tesettür zorunluluðu. Baþlarýný örtmeleri, yasal mecburiyet.
Ama Tahran’da gördüm gibi, kadýnlarýn bazýsý saçlarýný sýkýya öterken diðerleri de epey gevþek bir eþarpla yetiniyor. Belli ki birinciler inanarak ve isteyerek, ikincilerin çoðunluðu ise mecburen örtünüyor.
Bu ikinci gruptaki kadýnlardan birinden kayda deðer bir Türkiye övgüsü iþittim. “Sizin ülke ne iyi” dedi. “Müslüman bir toplum, ama insanlarýn da istedikleri gibi yaþama hakký var.”
Bu hakký korumak ve geniþletmek ise, biz Türklerin, hem kendimiz hem de Müslüman dünya için yapabileceði iyi þeylerden biri.