SETA Uzmanı Can Acun: İran Şii maskesiyle Neo-Pers arayışta

BU HIRSIN VE VAHŞETİN SEBEBİ NEDİR?

90’larınbaşında Avrupa’nın ortasında Bosna’da yaşanandan daha ağır bir tablo var Suriye’de. Esed rejimi ve müttefikleri sivillerin katlinden sistematik tecavüzlere kadar insanlık dışı pek çok suçu dünyanın gözü önünde işliyor. Türkiye sesini yükselterek, imkan yaratarak bu vahşeti durdurmaya çalışıyor. En son Rusya’yı ikna edip Doğu Halep’te sıkışıp kalan yüzbinlerce insanın tahliyesi için uğraşıyor. Lakin İran ve Esed ateşkesi defalarca ihlal etti, konvoylara saldırdı. BM bile katliamlardan şikayet etti. Bu hırsın, vahşetin ve hiç değere sahip olmama halinin sebebi nedir? Zaten askeri olarak kazanılmış bir şehirde katliamla ne amaçlanmış olabilir? SETA Ortadoğu uzmanı Can Acun ile konuştuk, ilginç noktalar ortaya çıktı.

ACUN:İran’ın jeo-politik ihtirasları Pers İmparatorluğunu yeniden kurmaya varıyor. Şiiliği 1500 yıl öncesinin intikamını almak ister gibi teo-politik bir maske olarak kullanıyor. Sonuçta DEAŞ’ı var eden sosyolojik zemini İran yarattı.

Sondan başlayalım. Halep hafta başı Rejimin eline geçti. Sivillerin tahliyesi için uğraşan Türkiye, Rusya’nın işbirliğiyle ateşkesi sağladı. Lakin Esed ve İran uymadı, öldürmeyi sürdürdü. Şehir düştüğü halde bunu neden yaptı?

Rusya çıkarları için Suriye’de savaşıyor, bu bölgeyi jeo-politik açından önemsiyor, sıcak denizlere inme arzusu, yeni Avrasyacılık strajesi vesaire. Çıkarları savaşı gerektirirse acımsızca savaşıyor, barışı gerektirirse de Halep’te olduğu gibi anlaşıyor. Ama İran ve emrindeki Şii milis ordusu öyle değil. Evet İran da bir yönüyle İslam öncesi sınırlarına geri dönmek, büyük Pers İmparatorluğu’nu kurma peşinde. Onun da jeo-politik hedefleri, ihtirasları var. Ama beş yıldır süren Suriye savaşında defalarca görüldüğü şekliyle adeta binbeş yüz yıl öncesinin intikamını almanın da peşinde.

İslam’a askeri ve siyasi olarak yenilmiş ve bir daha da belini doğrultamamış Sasani aklı Şiilik görüntüsü altına yeniden tezahür ederek meydan okuyor. Irak’tan Suriye’ye, Lübnan’dan Yemen’e buralar benim diyor. Şiilik bir nevi teo-politik bir maske. Kitleleri mobilize etmek için bir araç. “Ya Ali ya Hüseyin” diyerek katliam yaptırma aracı. Şimdi gözler Halep’te olduğundan bu katliamlar daha fazla dikkat çekti ama Irak’ta yıllardır aynı zulüm yaşanıyor. Nihayetinde Şii milisler simbiyotik kardeşleri DEAŞ’ı var edecek sosyolojik bir atmosfer yarattılar Irak’ta.

SAVAŞLARIN ANASI

Muhalifler birlik oldular ama sonucu değiştiremediler. Bu saatten sonra da değişmez herhalde?

Evet, Halep kentinin kaderini askeri anlamda değiştirebilmek artık mümkün değil, aslında savaş bir süre önce kaybedilmişti. Yaklaşık iki ay kadar önce Suriye’de İdlip ve Batı Halep’teydim, o dönemde Doğu Halep rejim, Rusya, İran ve Şii milislerin muhasarası altındaydı. Muhaliflerse kuşatmayı kırabilmek için ordu kuruyorlardı. Ancak “Tüm Savaşların Anası” adıyla 28 Ekim’de başlatılan saldırıda umutlar tükendi. Doğu Halep’te zor şartlar altında direnmeye çalışan muhaliflerin savunma hatları 6 km’lik alana kadar düştü.

Rejimin durumu nasıldı?

Rejim ve müttefikleri diğer cephelerde tehlikeye düşme pahasına neredeyse tüm düzenli birliklerini Halep cephesine getirdiler ve muhaliflerin direnemeyeceği bir güç oluşturmaya başardılar. Bunun sonuçları da oldu,  DEAŞ birkaç günde Palmira kentini rejimden aldı. İran ve Rusya gibi iki büyük güç tüm ağırlıklarıyla savaşa dahil olurlarken muhalifleri destekleyen ülkelerin savaşa doğrudan dahil olmaması bu sonucu doğurdu.

HALEP’İN ANLAMI

Halep’in düşmesi ne anlam ifade ediyor?

Halep’in  barındırdığı nüfus ve meskûn mahallerin savunulması adına tutulması gereken piyade gücünün çokluğu bu kenti askeri açından çok önemli kılıyordu ama Rejim ve müttefikleri Halep’i ele geçirerek muhaliflerin savaşa devam etme iradesini kırabilecekleri fikriyle hareket ettiler. Halep’i ele geçirmek, sonra İdlip, Şam’ın banliyöleri ve Güney Suriye’de küçük adacıklara sıkışan muhalifleri askeri olarak elimine ederek muhalifleri teslim alma ya da rejimin şartlarının kabul edileceği bir siyasal zemine zorlamak niyetindeler.

Halep’in ele geçirilmiş olması elbette rejim ve müttefikleri adına büyük bir kazanç olacaktır ancak rejimin Halep’e odaklandığı sırada DEAŞ’ın Humus’ta Palmira (Tedmur)’ya yönelik saldırılarda bir kaç gün içinde kent merkezini, bölgedeki petrol ve doğalgaz yataklarını, askeri havalimanlarını alabilmesi rejim ve müttefiklerinin aynı anda iki sıcak cepheyi idere edemediğini göstermesi açından da önemlidir. Nihayetinde rejimin müttefiklerinin desteğine rağmen muhalifleri tamamen yenilgiye uğratarak ülkeyi tekrardan denetimi altına alabilme ihtimalinin çok zayıf olduğunu gösteriyor.

DÖNÜŞ MÜMKÜN MÜ?

Halep’in düşmesi muhalifleri nasıl etkileyecek?

Askeri ve manevi açından önemli bir kenti kaybetmek muhalifleri etkileyecektir. Suriye’deki güç dengeleri şuan için muhaliflerin aleyhine seyretmekte. Muhalifler içine girdikleri sarmaldan kurtulabilmek için birleşme seçeneğini daha fazla gündeme getirebilirler, ancak örgütsel taassupları, ideolojik farklılıkları ve uluslararası angajmanları birleşebilmelerinin önünde engeldir. Muhaliflerin kış boyu savunmada kalarak zaman kazanmaya çalışmaları da olası. Nihayetinde bir yıpratma savaşına dönen Suriye iç savaşında daha fazla direnç gösteren ayakta kalacak ve savaşın galibi olacak. Muhaliflerin aleyhine olan uluslararası konjoktür de değişebilir, Trump yönetiminde ABD İran’ı hedef alabilir, birçok oyun değiştirici gelişme yaşanabilir.

İNSANLIK SUÇU İŞLENDİ

Halep’teki insani dram dünyayı yerin dibine sokacak denli fena, biliyoruz ama kayıtlara geçsin anlatın lütfen…

Halep’te tam anlamıyla bir vahşet yaşandı, yaşanıyor. Suriye’nin en büyük kentlerinden biri Halep, milyonlarca insanın yaşadığı bir tarih mirası. Ama ne yazık ki rejim ve müttefikleri uluslararası konjonktürden, dünyanın Suriyeli muhalifleri yalnız bırakmasından yararlanarak kenti adım adım kuşattılar, scorched earth denilen “yakıp yıkma” stratejisiyle muhaliflerin kontrol ettiği bölgeleri varil bombalarıyla, ağır silahlarla insansızlaştırmaya çalıştılar. Hastaneler, okullar, pazar yerleri, camiler, fırınlar, sivil savunma merkezleri hedef alındı. Yaşama dair her şey yok edilmeye çalışıldı. İnsanlar açlıkla, susuzlukla yok edilmek istendi. Çoğu çocuk ve kadın on binlerce insan hayatını kaybetti. Birçok kez klor gazı ve kimyasal silahların kullanıldığına dair güçlü emareler ortaya çıktı. Hepimizin gözü önünde Halep’te savaş suçları, insanlığa karşı suçlar işlendi. Bazı Haleplilerin ailelerinin kirletilmesini önleyebilmek için alimlerden ölüm fetvası istemesi şok ediciydi. Suriye sathında rejim ve destekçilerinin halkı yıldırabilmek için tecavüzü silaha dönüştürdüklerine yönelik birçok rapor
bulunmakta.

FIRAT KALKANI BAŞARIYLA YÜRÜYOR

“Rejimve müttefiklerinin Halep’i ele geçirmesinin Fırat Kalkanı Harekatına dolaylı etkileri olabilir. Nihayetinde muhalifleri düşman gören rejimin güçlenmesi Fırat Kalkanı kapsamında Türkiye’nin desteğiyle bölgede tahkimat yapan muhalifleri de tehdit eder. Rejim ve müttefikleri Halep’te boşa çıkacak askerlerin bir kısmını kuzeye doğru nakledebilir, bu önemli bir baskı unsuru olacaktır. Ancak yeni güvenlik doktrini kapsamında Türkiye kendi ulusal güvenliği açısından sınır hattındaki gelişmelere doğrudan müdahil olma kararı aldı, Harekat böyle başladı. Türkiye’nin DEAŞ ve PKK unsurları bölgeden temizlenmeden harekatı bitirmeme kararlılığı var. Şu ana dek harekat görece başarıyla sürüyor. Bab kuşatılmış durumda. Arından Menbic hedefte. Fırat Kalkanı hedefleri realize olacaktır”.

TÜRKİYE PKK’YI KAZIMAK ZORUNDA

Suriye’de her şey hızlı değişiyor ama yine de mevcut durumu Türkiye açısından değerlendirir misiniz?

Suriye’de bölgesel ve küresel aktörlerin vekalet savaşlarının yaşandığı kaotik bir tablo var. Türkiye’nin karşısında bir yanda ABD-PKK angajmanı, öte yanda Rusya-Rejim-İran ittifakı var ancak Halep’te yaşanan ateşkes, bu ittifaklar içinde ciddi kırılganlıklar olduğunu da gösterdi. Nihayetinde Türkiye Rusya ile son dönemde ilişkileri normalleştirmiş olmasından yararlanarak bu büyük meydan okumalara karşı kendisine manevra alanı açma çabasında. Bir yandan muhaliflerin askeri açından tamamen yenilmesini engellemeye çalışırken diğer yandan DEAŞ ve PKK’yı sınırlarından elimine etmeye çalışıyor.

ABD, PKK’ya o ağır silahlarıneden verdi?

Obama’nın Suriye siyaseti tamamen iflas etti. Devrimin başında muhaliflere destek veren ABD şimdi hem Rejim ve Rusya ile flört ediyor hem tüm yatırımını PKK’nın Suriye örgütlenmesi PYD-YPG’ye yapıyor. 2014 ortalarında DEAŞ ile mücadele görüntüsü altında başlattığı askeri angajman sonunda PKK’ya silah ve mühimmat, askeri eğitim ve istihbarat desteği sağlıyor. Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen adeta aptala yatarak PKK PYD eşitliğini görmezden gelmeye çalışıyor.

PKK bu silahları Türkiye’ye karşı kullanırsa sonuçları ne olur?

PKK uzun süredir PYD-YPG verilen silahları Türkiye’ye karşı kullanıyor. Afrin-Amanos, Kamışlı-Suruç hattından ve diğer bazı bölgelerden silah-mühimmat geçişi sağlayarak Türkiye içindeki terör faaliyetlerinde kullanıyor. Türkiye terörü minimize etmek için PYD-YPG’yi sınır hattından söküp atmak zorunda.

YÜZYILLIK STATÜKO KIRILDI

Ortaoğu’da ne oluyor?

Ortadoğu, I. Dünya Savaşı sonrası gibi tarihin çok hızlı aktığı bir dönemden geçiyor. Tunus’ta başlayıp Ortadoğuya yayılan halk isyanları, beş yıl gibi kısa bir sürede bölgenin 100 yıllık statükosunda kırılmalara yol açtı.

ABD işgalinin yarattığı bu zeminde en fazla Irak ve Suriye etkilendi, devlet otoriteleri aşındı, devlet dışı aktörler yükseldi. Bu kaotik dönemde yerel, bölgesel ve küresel aktörler ise bölgesel çıkarlarını maksimize edebilecek şekilde, Irak-Suriye hattında büyük
bir mücadeleye girişti.

TÜRKİYE’YE RAĞMEN OLMAZ

Ortadoğuyu parçalayanlar Türkiye’yi de bölmek mi istiyor?

Ortadoğu’daki mücadelede Türkiye’nin denklem dışına itilmeye çalışıldığını görüyoruz. Ben 15 Temmuz’u ve PKK terörünü de bu çerçevede okuyorum. Sınırlar ve nüfuz alanları Ortadoğu’da yeniden belirlenirken bizi kendi içimizde izole etmeye çalışıyorlar. Türkiye’nin de 15 Temmuz’a en önemli cevabı Fırat Kalkanı Harekatı ile verdiğinin altını çizmek gerek. Onlar bizi denklem dışına itmek istedikçe biz hem Suriye’de hem Irak’ta “bana rağmen buralarda oyun kuramazsınız” diyoruz.

RÖPORTAJIN TAMAMI İÇİN TIKLAYINIZ!