İran: Tehlikeli tırmanış

İran’ın altı gün süren askeri tatbikatı bugün bitiyor. Hürmüz Boğazı’nda kendi karasularında ve açık denizde yapılan Velayet 91 adlı bu savaş oyunu, İran’ın donanma gücünü sergilemesine vesile oldu.

2011 Haziranı’nda ve 2012’nin Ocak ayının ilk haftasında aynı bölgede iki uzun menzilli füze denemesi yapan İran, bir ay sonra da büyük bir tatbikat gerçekleştirmişti. Bu tatbikatların hepsi on gün sürdü, hepsinde yeni geliştirilen füze ve savunma sistemleri denendi ve hepsinin başarıyla tamamlandığı ilan edildi. Rastlantı olsa gerek,  Suriye’de halk Mart 2011’de sokağa dökülmeye başlamıştı. Şimdi Suriye’de iç savaş yaşanıyor, İran da tatbikatlarının boyutlarını ve şiddetini artırıyor.

Kuzey Hint Okyanusu ve Umman Denizi’ni kapsayan tatbikat alanında savaş gemileri, denizaltılar, destroyerler ki ilk yerli destroyer olan Cameran da bunların arasındaydı ve savaş uçakları kullanıldı. Ayrıca yeni fırlatma sistemleri, orta menzilli füzeleri havada imha eden Raad adlı yeni bir füze denendi. Çeşitli türdeki insansız hava araçları ile elektronik savaş donanımları da test edildi.

Hürmüz üzerinden tehdit

ABD, Avrupa ülkeleri ve Çin’e giden Ortadoğu petrollerinin yarısı Hürmüz Boğazı’ndan geçiyor. Basra Körfezi ile Umman Denizi’ni birleştiren bu boğazın petrol ve LPG ticaretinde alternatifi bulunmuyor ve Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın açıklamasında olduğu gibi İran için Hürnüz’ü kapatmak, bir bardak su içmek kadar kolay.

İran, 1988’de ‘Mantis’ operasyonunda ABD donanması karşısında epeyce perişan olmuştu ve o günden beri de silahlanma ve savaş teknolojileri konusunda ısrarlı bir çabaya girdi. Bugün ulaştığı aşamayı, Hürmüz Boğazı üzerinden büyük bir tehdit olarak sergiliyor, dünyayı petrolsüz bırakabileceğini ve bu yönde kendisini engellemeye kalkan olursa onlarla savaşmaya hazır olduğunu söylemiş oluyor.

Ancak bu seferki tatbikatın diğerlerine oranla biraz daha farklı olduğu söylenmeli. Zira Deniz Kuvvetleri Komutanlığı, tatbikatın amacını ‘bölgeyi muhtemel taarruzlardan korumak’ olarak açıkladı. Yani İran sadece ‘Batı’ dünyasını Hürmüz Boğazı yoluyla tehdit etmediğini, aynı zamanda bölgeye yapılması muhtemel her saldırıyı da üsteleneceğini söylüyor.

Suriye üzerinden tehdit

Bölge açısından en kritik yerin Suriye olduğuna kuşku bulunmuyor. Bu ülkede kimyasal silahlar var, iç savaş bitmiyor, Esad yerinden edilse bile kurmaylarının ne olacağı bilinemiyor, yeni rejimin kimler tarafından kurulacağı da açık değil. Özetle, Esad gider ayak bir ‘altın vuruş’ yapmak isteyebilir ya da yeni iktidar kavgaları sırasında bu silahlar kullanılabilir.

Türkiye’ye yerleşen Petriot füzeleri, bu silahların kullanımını caydırma amacı taşıyor; ancak mesele kimyasal silahları kullanılmadan yok etmekte. Bu da ancak yerinde yok edilmeleriyle mümkün.

Suriye’deki kimyasal silahların belirli noktalara toplandığı biliniyor, yani yok edileceklerse hedefler belli hale geldi. Mesele bu imha işlemini kimin yapacağı. Türkiye, arkasından NATO’yu da sürükleyerek böyle bir harekata girmez, en azından girmek istemez. Ancak Filistin konusunda üzerine düşeni yapmamakta ısrar eden İsrail’in, kefaletini ödeyebileceği ve bu işte görev alabileceği düşünülebilir. Gayet tabi ABD donanmasının deniz desteği ile.

İsrail’in Suriye’deki silah merkezlerini vurması halinde, İran füzelerinin kırmızı ışıkları yanabilir; tabi Türkiye’deki Patriotlar da hareketlenir. İran, bu büyük tatbikatıyla İsrail’i ve diğer ülkeleri Suriye’ye müdahaleden caydırmaya çalışıyor; ama bunu yaparken tam da daha büyük bir çatışmanın ortamını hazırlıyor.