Ýran-Batý anlaþmasý ve Türkiye...

Haftanýn son günü Ýran’ýn Batý ile baþlayan anlaþma sürecinin çok önemli bir adýmýnýn atýldýðý haberi geldi. Ýran tarafý, nükleer anlaþmanýn uygulanmasý için önlerindeki bütün teknik ve siyasi anlaþmazlýklarýn çözüldüðünü ve nihai anlaþma için sonuçlarýn baþkentlere yollandýðýný açýkladý. Hiç þüphesiz, gelinen aþama bize önemli bir dönemin baþýnda olduðumuzu söylüyor.

Geçen yýlýn sonunda varýlan anlaþmanýn ardýndan Ýsrail Baþbakaný Netanyahu, ‘Ýran’la varýlan anlaþma tarihi hata’ diyerek Ýran’la yapýlan anlaþmaya kategorik olarak karþý çýkmýþtý. Yani þu andaki Ýsrail yönetimini anlaþmanýn içeriði hiç ilgilendirmiyor. Netanyahu yönetimi, Ýran’ýn sisteme entegre olmasýna kategorik olarak karþý çýkýyor. Bu tavrýn, ýrkçýlýða varan bir insanlýk suçu olup olmayacaðýný bir kenara koyalým; bu tavrýn ekonomik ve siyasi olarak tek bir açýklamasý var; o da tam þöyle: ‘Ýran bu haliyle olmazsa biz de bu halimizle olamayýz, daha doðrusu Likud gibi faþist bir parti olamaz, o zaman Ýran bu haliyle devam etsin.’ Þimdi Ýran’daki ‘devrim’ sürecini, rejimi eleþtirebilirsiniz, diktatörlük olarak niteleyebilirsiniz, ama konjoktürel siyasi bir tahlil yapmaksýzýn bir ülkeyi kategorik olarak ‘düþman’ ilan ederseniz, orada bir sorun var demektir. Hemen ilave edeyim, ayný þekilde, kategorik bir Ýsrail düþmanlýðý da -antisemitizm- kabul edilemez.

Faþizm: Kategorik düþmanlaþtýrma...

Þimdi Türkiye’de ‘bazý’ çevreler, týpký Ýsrail’ýn ýrkçýlarý gibi, kategorik bir Ýran düþmanlýðý hatta Þii ve Pers ýrkçýlýðý yapýyorlar. Tabii bu çevrelerin, politik dünya görüþü olarak Müslüman kimliðini öne çýkarmalarý da ayrý bir sorun. Þundan çok eminim, bu çevreler, en az Netanyahu yönetimi kadar -bakýn Ýsrail demiyorum- Ýran’la Batý’nýn nihai bir anlaþma yapmasýna ve Ýran’ýn sisteme dahil olmaya baþlamasýna, demokratikleþme adýmlarý atmasýna karþý çýkacaklar. Buna ‘Pers cambazlýðý’ falan diyecekler. Tabii ki bu düþmanlýðýn -bütün siyasi düþmanlýklar gibi- ekonomi-politik bir temeli var.

ABD’nin stratejileri

ABD’de, etkinliklerini ve devlet içindeki güçlerini seksenlerde perçinlemeye baþlayan askeri-sinai yapýlarýn ve onun siyasi anlatýmý olan neocon cephesinin, dolayýsýyla ABD’nin savaþa dayalý politikalarýnýn temel alaný Ortadoðu coðrafyasýydý. Ortadoðu, yalnýz petrol için önemli deðildi, dinlerin, mezheplerin, yeni uyanan uluslarýn ortaya çýktýðý müthiþ bir savaþ alaný idi. ABD, burada üç temel dini denetlemeli ve buradan siyasi sonuçlar çýkarmalýydý. Ýsrail ellerindeydi zaten, önemli olan Ýslam’ý denetlemek hatta yönlendirmekti.

Bunun için iki temel strateji geliþtirildi. Birinci strateji þöyleydi: Sýcak ve dondurulmuþ çatýþma alanlarý belirlendi. Örneðin sýcak çatýþma alanlarý olan Filistin, Lübnan gibi bölgelerde, kendiliðinden oluþmuþ ya da oluþturulmuþ Ýslam referanslý yapýlarýn içlerine girilerek ‘radikal Ýslam’ denen ama giderek Ýslam’ýn özünden uzaklaþarak teröre ve ABD politikalarýna hizmet eden örgütler devþirildi. El-Kaide bu sürecin sonunda ortaya çýktý ve bu yapý tamamiyle ABD’nin frankeþtayný idi.

Ýkinci strateji ise; özünde laik ama Ýslam referanslý diktatörlükler ve yapýlardý. Baas rejimleri tam budur. Saddam’ýn kanýyla Kuran yazmaya kalktýðýný, Kaddafi’nin, kendine özgü bir kabile ‘sosyalizmini’ Ýslami çýkarýmlarla (!) birleþtiren ‘Yeþil Kitabý’ný unutmayalým. Bu projenin detaylandýrýlmýþ hali de, týpký Cizvit misyonerliðine benzeyen ve böyle yayýlan denetlenebilir ‘yeþil’ yapýlar oluþturmak ve  bunlarla hem sivil hem de devlet alanlarýný ele geçirmekti... Mýsýr’da Ýhvan’ý bu yolla ‘ehlileþtirmek’ istediler... Ancak baþarýlý olmadýlar.  Ýhvan’da baþarýlý olunamamasý iki temel nedene baðlýdýr, Ýhvan, devlet içinde, dikey örgütlenmeyi redddetti ve doðrudan kirli, kuþatýlmýþ bir þey yapamayacaðý, kullanýlacaðý bir iktidara hiç bir zaman talip olmadý. Yatay, sivil bir Ýslami örgütlenme içinde oldu. Ýkincisi, hiç bir zaman ticarileþmedi. Bunun için küresel neocon yapýlar, Mýsýr’da ancak geleneksel ordu örgütlenmesinde kaldý. Ve bundan dolayý da son çere olarak, orduya darbe yaptýrdý. 

Türkiye’de baþardýlar mý?

Ancak Türkiye’de baþarýlý olduklarýný görüyoruz. Bunun kanýtý da þudur; tam þimdi ABD’de, Ýsrail’de dünyanýn neresinde olursa olsun; bu küresel yapýnýn bütün ideolojik yayýn organlarýna bakýn; örneðin The Economist denilen dergiye ya da bazý ünlü ve yaygýn haber ajanslarýna... Þunu görürsünüz, dünya dengesini neocon denilen ekonomik ve siyasi aðýn aleyhine deðiþtirecek her geliþmeye, ayný þekilde, kategorik olarak karþý çýkarlar; örneðin-yukarýda anlattým- Ýran’ýn sisteme dahil olmasýna, demokratikleþmesine, ayný þekilde, karþýdýrlar. Bu karþý çýkýþ, þu sýralar, bir ýrkçýlýða -anti þii ve pers- varmýþ durumda. Yine, ayný þekilde, kesif bir Türkiye düþmanlýðý vardýr. Bu, Türkiye düþmanlýðý The Economist gibi dergilerde açýktan yapýlyor. Örneðin dergi son sayýsýnda, ‘Türk ekonomisinin meskesi düþtü’ baþlýðý ile akýl almaz yalanlarla dolu bir haber yaptý. Türkiye’nin söz dinlemezse -mesela faizleri hýzla artýrarak eskiye dönmezse- terörist devlet olmaya doðru gidebileceði imalarý bile yer alýyor bu haberlerde.

Ülkemizde bu Türkiye düþmanlýðý, ‘iktidara muhalefet’ örtüsü ile Erdoðan üzerinden yapýlýyor. Ancak biraz kazýyýnca görüyoruz ki, The Economist, Türkiye ekonomisi hakkýnda ne düþünüyorsa, bunlar da ayný argümanlarla ekonomiyi eleþtiriyorlar. Örneðin, hiç bir zaman, neoliberal para ve faiz politikalarýný eleþtirmezler. Riba yasaðý, faiz yasaðý, Ýslam ekonomisi mi dediniz, geçin... Bunlarý anlatmaya baþlayýnca size, kibirle, gülerler...

ABD’de de ayný mücadele var!

Peki ne olacak, bu yapý Türkiye’yi, bu saatten sonra, teslim alabilir mi; Mýsýr’da askerlere yaptýrýlan, yargýya, bazý sermaye güçlerine yaptýrýlýp teknokrat hükümet darbesi olur mu?  Geliþmeler, þu ana kadar, baþarýsýz olduklarýný gösteriyor. ABD tarafýnda da müthiþ bir mücadele var. Amerikan Merkez Bankasý (Fed) içindeki mücadele, Türkiye’deki mücadeleden ayrý deðildir. Türkiye’de 17 Aralýk derbesini yapanlarla, Fed içinde, ‘tahvil alýmlarýný hýzla keselim hatta faizleri yükseltip sýký para politikasýna dönelim, krizi Türkiye gibi geliþmekte olan ülkelere yýkýp eskiye dönelim’ diyen neoconlar ayný adamlardýr. Ýran’la anlaþmayalým, orasýný terör ülkesi ilan edelim, hatta Erdoðan böyle devam ederse Türkiye’yi de terör devleti ilan edelim diyenlerle de aynýdýr; Türkiye’de 7 Þubat’ý ve 17 Aralýk’ý destekleyen sermaye... Ama Ýran anlaþmasý oluyor, Türkiye’de siyaset yine toparlanýyor, ekonomi de toparlanacak... Baþaramadýlar...