Katar krizi patlak verir vermez Ýran Dýþiþleri Bakaný Cevad Zarif'inuçaða atlayýp Türkiye'ye gelmesi önemli bir hadiseydi. Eðer anlamý þu ise:
- Bu coðrafyada Ýran ile Türkiye iletiþim halinde bulunmazsa herkes büyük felaketlerle karþý karþýya kalabilir.
Ak Parti'nin ilk iktidar yýllarýnda önemli bir mesai alanýnýn dýþ politika olduðunda kuþku yok. Bir yandan Batý (Amerika - Avrupa) ile iyi iliþkiler geliþtirilirken, diðer yandan da Ýslam dünyasý ile iliþkiler gibi hayati bir baþlýk vardý.
Sonuçta Refah çizgisinden gelen bir siyasi kadro vardý ve bu kadronun önceliðinin Ýslam dünyasý ile iliþkiler olmasý tabii idi. Ama Ak Parti liderliði, “Denge”yi önemsedi ve Batý ile iliþki meselesini Refah'tan farklý gördü.
Ak Parti'nin Ýslam dünyasý ile iliþki alaný da daha az bir hassasiyeti gerektirmiyordu.
Homojen bir Ýslam dünyasý yoktu, hatta ciddi farklýlaþmalar yaþayan bir Ýslam dünyasý gerçeði söz konusu idi. Ýdeolojik - mezhebi - kavmi farklýlýklar, çýkar farklýlýklarý, sýnýr gerilimleri gibi oldukça hareketli fay hatlarý mevcuttu.
Bu noktada soyut bir “Ýslam kardeþliði” temasý bir “Ýslam dünyasý” inþasýna yeterli deðildi.
Merhum Erbakan'ýn “D-8 projesi”ni devreye sokmaya çalýþtýðý günlerde Ýran ile Suudlar'ýn ve Mýsýr'ýn diplomatik iliþkisi yoktu.
Ak Parti'nin dýþ politikasýnda bu problemler görüldü ve daha tedrici bir yaklaþýmla, özellikle Ýran - Suudi Arabistan - Mýsýr iliþkilerinin yumuþama imkanlarý araþtýrýldý. Türkiye herkesle iyi idi ve herkesin birbiri ile iyi olmasý herkes için olumlu sonuçlar doðururdu. Ama bunun teorik ispatý herkesin herkesle iyi olmasýný saðlayacak mýydý?
Türkiye bu dönemde Ýran'a yönelik tecridi aþma noktasýnda çaba gösterdi. Ýslam dünyasýnda demokratik sürecin dýþardan dayatmalarla deðil iç taleplerle geliþmesini saðlamak için Ýslam Ýþbirliði Teþkilatý gibi zeminleri deðerlendirdi.
“Kürt sorunu”gibi, bölgenin tamamýný (Türkiye, Ýran, Irak, Suriye gibi en az dört ülkeyi) destabilize edecek bir meseleyi çözmek üzere içerden adýmlar attý.
“Komþularla sýfýr sorun” Türkiye eksenli bir barýþ adasý oluþturma çabasý idi.
100 yýldýr dünyanýn en sancýlý coðrafyasýný oluþturuyordu Ýslam dünyasý.
Ýslam baþlý baþýna bir “Barýþ davasý” idi ama onun coðrafyasýnda yaþayan toplumlar kan banyosu yapýyordu.
Ýslam dünyasýnda barýþýn inþasý, dünya barýþý için de hayati deðerdeydi.
Buna gidiþte bir engel, bu coðrafyanýn böyle olmasýnda çýkarý bulunan emperyalist odaklarýn politikalarý olabilirdi, bir baþka engel de, Ýslam dünyasýnýn potansiyel fay hatlarý olabilirdi.
En kötü denklem, emperyalist odaklarýn fay hatlarýný diri tutmalarýnda odaklaþýrdý.
Ve bu kötü denklem devreye sokuldu.
Bunun sebeplerini analiz etmek önemli ama ayrý bir yazýnýn konusu, burada devreye sokulan yöntemin aldýðý sonuçlara bakmak ve bugünü deðerlendirmek öne çýkýyor.
Bizde çözüm sürecini akamete uðrattýlar, PKK - HDP çizgisinde odaklaþan Kürt siyasetinin aklýný çelmek suretiyle.
Irak'ta “Þiiler'e iktidar vererek” Þii hilalini büyütme havucu ile Ýran'ýn aklýný çeldiler.
Ýran Irak'ta, Suriye'de, Yemen'de, Körfez bölgelerinde hamleler yapýnca, bu defa Suudlar'da, zaten pusuda bekleyen “Ýran karþýtlýðý” alevlendi. Irak'taki, Suriye'deki Ýran ataklarý, Türkiye'nin “Dostluk” duygularýný tarumar etti.
Arap baharý ile gelen demokratikleþme süreci,“Siyasal Ýslam'ýn krallýklarý tehdidi” gibi sunularak, baþta Suudlar olmak üzere Körfez'de kýyameti kopardý.
Ve bizim “Ýslam dünyasýnýn Ýslam dünyasý olabilme mücadelesi” dediðimiz þey, bugün derin acýlarla boðuþulan bir noktaya geldi.
Bakar mýsýnýz, kendisini Hadimü'l Haremeyni' þ -þerifeyn diye tanýmlayan bir ülke, fýkýh alimlerinin boynuna terörist yaftasý yapýþtýrýyor, hayýr kurumlarýný terörist ilan ediyor.
Halbuki, kýsa süre önce ABD, “11 Eylül'ü yapanlar senin ülkenden çýktý” diyerek Suud'un 750 milyar dolarýna el koymak istemekteydi. Þimdi o, Amerikan - Ýsrail misyonunun icracýsý olmaya talip oluyor.
Yazýya Cevad Zarif'in Türkiye'nin kapýsýný çalmasýndan bahsederek girdim. Dilerim bu, Ýran'da jetonun düþtüðünün iþareti olsun. Bir musibet bin nasihattan evladýr, meselesi.