ABD, iki aşamalı İran yaptırımlarının ilkini devreye soktu. Buna göre İran ile değerli madenler, metaller ile otomotiv ve uçak teçhizatı, halı, fıstık alım satımı yapanların ABD ile iş yapması mümkün değil.
Sıralanan maddelere bakılırsa, İran cezalandırılırken aslında İran’la ticaret ve yatırım ilişkisi bulunan Avrupa firmaları ve Avrupa devletleri daha fazla cezalandırılmış durumda. Bu nedenle AB yaptırımlara uymama kararı aldı. ABD, İran ile ilişkisi olan Avrupa devletlerine de yaptırım uygularsa, esas ticaret savaşlarını Çin ile değil Avrupa ile sürdürme kararlılığında olduğu ileri sürülebilir. Ya da tüm dünya sonunda içinde ABD’nin olmadığı bir başka finans ve ödemeler sistemine geçecek; dolara ve tahvil piyasasına değmeden alternatif mekanizmalar bulacaklar.
İkinci aşama, Kasım ayında başlayacak ve o da petrol dışsatımı ile ilgili. Kabaca ifade etmek gerekirse ABD, İran’dan petrol alanla iş yapmayacak. Bu durumda tüm devletlerin ABD ile iş yapmayı tercih edeceği, İran yüzünden riske girmek istemeyeceği ve İran’ın da petrolünü satamayacağı varsayılıyor olabilir.
Gerçekler ise pek böyle işlemeyebilir. Belki içinde Türkiye’nin de bulunduğu bazı ülkeler yasal yollardan petrol ticareti yapamayacak olmanın sıkıntısını yaşayabilirler. Ancak petrolün alışverişi her zaman yasal yollardan olmuyor; ayrıca ABD’nin yaptırımlarından katiyen etkilenmeyeceğini düşünen Çin gibi ülkeler pekala İran petrolünü satın alabilirler, üstelik bunu uluslararası bankacılık sistemine dahil olmayan bir sistemle de gerçekleştirebilirler.
ABD, Çin’e ticaret savaşı açmışken petrolü İran’dan “ucuza kapatmasına” yol açacak, bu ne kadar hesaplandı bilinemiyor. Ancak İran’ın öyle ya da böyle elindeki petrolü piyasadan daha ucuza satarak gelir kabına uğraması istendiğinden meselenin kime yarayacağı ikinci derecede önemli görülmüş olabilir.
Yapılan açıklamalardan anlaşıldığına göre, zaten içeride sorunlar yaşayan İran’ı ekonomik olarak çökertmenin esas hedefi yönetim değişikliği sağlamak.
Bu durum, çocuğun harçlığını kesip söz dinlemesini sağlamaya çalışmak gibi. Çocuk zaten asi ise harçlığı kesilse de söz dinlemez, üstelik gidip o parayı uygunsuz yerlerden edinir. Muhtemelen İran da öyle yapacak.
Oysa Trump, “Dünya barışı” istediği için yaptırım uyguladığını söyledi. Keşke daha az güzellik yarışması izleseydi; tüm adayların istediği ama kazanının barışa ne katkı sağladığının bilinemediği yarışmalardan etkilenmiş olmalı. İran halkı yoksulluğa sürüklenip, İran ile iş yapanlar da cezalandırılınca dünyaya barış geliyorsa, barış o kadar da zor bir durum değilmiş diyesi geliyor insanın.
İran’ın nükleer çalışmalarını ve bölgesel faaliyetlerini sonlandırması amacıyla uygulanan yaptırımlar, benzer işleri yapan diğer devletlere uygulanmayınca meselenin barış değil, stratejik mücadelede olduğu anlaşılıyor.
İran ya, yaptırımlara dayanamayarak ABD’nin beklediği kıvama gelecek ya da daha saldırganlaşacak. İran daha saldırganlaşırsa, ona askeri müdahale yapılması da haklı gerekçelere dayanacak. Böylece İsrail ve Suudi Arabistan’a epeyce alan açılacak; ABD de bu iki oyuncu üzerinden, kendisi fazla maliyete katlanmadan bölgedeki varlığını pekiştirecek.
Senaryo bu olabilir; ancak ABD sistemin güçlü oyucusu olsa da tek güçlü oyuncusu değil. Dolayısıyla kurgunun işlemesi için diğer oyuncuların buna razı olmaları gerekir. Bugün ise, durum pek öyle gözükmüyor.