Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Selahaddin E. ÇAKIRGİL
Tüm Yazıları

İran’ın edebiyatının büyük değerlerinden Asgar Ferdî’nin dünyaya vedâı münasebetiyle

(Pazartesi günü ele aldığım ‘cemaat tartışmaları’ konusuna bugünkü yazımda devam edeceğimi belirtmiştim. Ama, araya giren bir vefat dolayısiyle o konuyu yarına erteliyorum, inşaallah..)

Şahlık rejimi aleyhindeki büyük gösterilere Tebriz’de henüz 15-16 yaşında katılmış ve İnkılab-ı İslâmî Hareketi’nin o rejimi çökerttiğini yaşamıştı. Ama, meydana gelen sosyal otorite boşluğunun kaçınılmaz sonucu olarak ortaya yığınla mahallî, etnik veyaideolojik gruplar çıkmış ve bu grupların herbirisi silâhlanmaya bile başlamıştı. İslâm adına kurulacak yeni rejimin nasıl olacağı üzerinde henüz beyinlerde ortak bir model olmadığı gibi, birbirinden çok keskin sınırlarla ayrılmış farklı görüşler etrafında oluşan örgütler arasında silahlı mücadeleler bile başlamıştı. 

Dostum, o günleri ve karşıtlarının eline düşmekten damdan dama atlayarak nasıl kurtulduğunu heyecanla anlatırdı. 

*** 

Benim onu tanıyışım 30 küsur yıl öncelerde, radyo ve TV’lerde sunduğu güzel programlar aracılığıyla başlamıştı. Sesi mikrofona çok elverişli idi. Farsça ve azerî türkçesiyle çok güzel şiirler okuyordu. Sonra şahsen de tanıştık ve aramızda kısa zamanda derin bir dostluk oluştu. 

Tebriz’de yaşayan ve son çağ İran edebiyatının farsça ve azerî türkçesiyle yazan en büyük şairlerinden olan Muhammed Huseyn Şehriyar’ın vefatına kadar onun hizmetinde olmuştu. Hattâ, o kadar ki, 1980-88 arasındaki İran- Irak Savaşı yıllarında, yüzbinler cephelere gönderilirken, o, Şehriyar’ın -o dönemde İran Cumhurbaşkanı olan S. Ali Khameneî’den ricası üzerine-, askerliğini Şehriyar’ın hizmetinde yapmak gibi bir istisnaî uygulama görmüştü. 

*** 

Farsça, azerî ve de -İranlıların deyimiyle-İstanbul türkçesi’yle yazdığı şiirleri kadar, nesirleriyle ve musıkî alanındaki deriin vukûfiyetiyle, edebiyat ve san’at çevrelerinin dikkatini çeken dostum, aynı zamanda İran Dışişleri Bakanlığı’nın Kafkasya ve Balkanlar konusundaki uzmanlarından idi. 

Bu arada, Celâleddin Rûmî, Yûnus Emre, Fuzûli ve Hâfız-ı Şirazî ve Şehriyar üzerine İstanbul ve Ankara’da tertiplenen bazı toplantılara davet olunuyor ve bazı TV programlarına da katılıyor ve giderek mükemmelleşen ‘İstanbul türkçesi’yle ve Osmanlı döneminin edebî eserlerine derin ilgi ve vukûfiyetiyle de dikkati çekiyordu. 

*** 

Evet, bu aziz dostum, Asgar Ferdî, evvelki gece bir kalp sektesiyle dünyamıza vedâ etti ve 6 Ağustos günü Tebriz’de toprağa iade olundu. 

Halbuki, hayatını, âşıkı olduğu İstanbul’da devam ettirmek düşüncesindeydi. 20 yıllık bir fizikî ayrılıktan sonra geçen sene İstanbul’a gelmiş ve hasret gidermiştik. 

***

Ferdî, bu arada Tayyip Erdoğan hayranıydı da.. Kendi ideallerinin ülkesinde, hayallere dönüştüğünü görmenin hüsran duygularına karşı, Tayyip Bey’in cihanşumûl çapta sergilediği çabalardan teselli buluyordu. O kadar ki, onun hakkında azerî türkçesiye yazdığı 28 kıt’adan oluşan uzuun bir şiirini göndermişti,24 Haziran Seçimleri öncesinde.. Sütunumda yer vermemi arzu ediyordu. Ancak çok uzun ve de çok övgü dolu olduğu için, mümkün değildi. 

Bir kıt’asını buraya alayım: 

‘Dilimden duymadı kimse medihi, birce insânın,

Fakat yazdım medâyih her zaman, hakkında Mevlâ’nın,

Bugün fahr ile vasf ettim, ‘Receb Tayyib’ beyin şânın..

Onunla türk olan, müslim olan her kimse fahr eyler,

Onun yaptıkların, her adl’u insafı olan söyler..’

*** 

Bu aziz dostuma Allah’u Tealâ’dan rahmetler; başta refikası, Neyyir hemşiremle çocuklarının ve bütün dostlarının acılarını paylaşıyor, başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Umarım, merhûm Ferdî’nin son derece zengin olan ve evindeki bütün duvarları kaplayan kitapları en güzel şekilde değerlendirilir.