İran’ın endişesi

Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra bütün büyük devletler gibi İran’ın da bölgeye yönelmiş planları ortaya çıkmış oldu. Rusya ile İran arasındaki Türkmençay ve Gülistan anlaşmaları coğrafyadaki menfaatlerini paylaşmanın ispatıdır tarihte.

Ama o da bellidir ki İran için özellikle Azerbaycan faktörü rahatsızlık kaynağıdır. Gerçi İran gibi güçlü ve kindar devlet Azerbaycan için ciddi tehlike kaynağı olmuştur ve bugün de bu tehlike devam etmektedir. İran nüfusunun önemli sayılacak kadar ciddi oranını teşkil eden türklerin varlığı endişe kaynağıdır. İran’daki türklerin hepsi aynı düşünceyi paylaşmıyor ve İran devletinin birliği beraberliği için gayretler içerisinde olan önemli oranda gücün bu felsefeye hizmet ettiğinin de bilinen gerçeklerden olması bile İran’ı rahatlatmıyor.

Ama İran’daki türklerin Azerbaycan devletine duyduğu sevgi ve hassasiyet Türkiye’ye duyduğu aidiyet hisleri İran için tehlikeli her an patlatılacak mayın algısı yaratmaktadır.

***

Diğer yandan ABD’nin uzun yıllar etnik kimliklere yönelmiş gerçekleri görmezden gelmesine son verilmesi ve artık İran’daki etnik kimlik konusunun uluslararası konu olarak  gündeme getirilmeye başlamasını anlamak zor değildir. ABD bunu neden şimdi etmeye başladı ve neden İsrail bu konuda bayağı hevesli.

Bir kaç sene önce İsrail’de Şimon Peres’le röportaja gitmiştim. Peres’in 99 senesinde İran’daki Azerbaycanlıların durumunu benimle paylaşması ve bunu söylerken bu konuda İsrail’in hep Azerbaycanlıları destekleyeceğini söylemesini o zaman şaşkınlıkla karşılamıştım. İran’daki türklerin haklarını siyasete getiren merhum Elçibey’in söylemlerinin doğru olmadığını siyasetçiler devlet adamları bu tür beyanlarda bulunmaz gibi telkinlerin moda olduğu zaman ve ülkeden giden bir gazeteci için Peres’in böyle açıktan konuşması hem şaşırtmıştı hem de çok sevdiğim Elçibey’in söylemlerinin doğruluğunun ispatını işitmek beni ayrıca mutlu etmiştir. Ama burada önemli olan şey İran meselesi gündeme geleceğini planlayanların içerisinde türklerin hak ve özgürlükleri konusunda gerçeklerin ortaya çıkmasında yine de Batının ve elbette ki İsrail’in çabalarını görmek bir hayli düşündürmelidir.

Uzun yıllar İran’daki türk, müslüman soydaşımın hakları konusunda rahmetli Elçibey’den esinlenerek seve seve yayınlar yapan programlar gerçekleştiren bu konuda görsel medyada bayağı yayınlar yapmış biri olarak hep devlet resmilerinden ikazlar aldığımı biliyorum. Şimdi ise bu konuda artık konuşanlar değil konuşmayanları parmakla saymak mümkündür.

Bu neyin işaretidir.

Konjonktür mü değişti İran’ın hep Azerbaycan aleyhinde propaganda yapıp istihbarat birimlerinin harekette olması mı çok sertleşti?

Azerbaycan’ın içerisine dönük plan ve eylemleri mi açıktan görünmeye başladı, Azerbaycan siyasetini etkileyecek güç mü oldu?

İran’dan artık siyasetçilerden çıkan sesler içerisinde Azerbaycan’ı İran’a birleştirme gibi hayallerin olması bu konunun hem hassaslığını hem de riskini ortaya koymaktadır.

Azerbaycan’ı tedirgin eden İran faktörü Rusya kadar karanlık bir faktördür. Düşünsenize bir tarafta Ermenistan’ı Demokles kılıcı gibi başımızın üstünde tutan Rusya, bir tarafta Ermenistan’a hayat vermekte pek istekli olan Müslüman bir devlet olan İran. Pek sevimli manzara değildir ne yazık ki.

Bu sene Azerbaycan’da cumhurbaşkanlığı seçimleri gerçekleşecektir.

Bu durum İran faktörünü bayağı harekete geçirdi gibi görüntü söz konusudur. Güney Kafkasya’nın geleceği risk altındadır. Özellikle tek müslüman devleti olan ve petrolü olan Azerbaycan için bu tedirginliğin ne anlama geldiğini anlamak zor değildir.

İran Türkiye’nin bölgesel güç olmasını bayağı zor hazmetmiştir. Suriye’deki tutumu da buna işarettir. İsrail’le bazen aynı düşünmesini de artık yadırgamamak gerekiyor. Siam ikizleri gibi birbirine benzeyen iki devletin bazen menfaatleri bazen hedefleri üst üste düşebiliyor. Korkarım ki anlaşmalı dövüşlerde Azerbaycan kaybetsin. Bu durumda Azerbaycan’ın Türkiye merkezli politikalar üretmesi şart olmuştur. İran’daki türklerin durumunu onların varlığını masaya koymak için Azerbaycan tek başına bir ifade etmeyecektir. Birileri galiba Azerbaycan’ı bunun böyle olmadığına inandırmıştır. Oysa görünen odur ki hassas konularımız bile İran’ı tedirgin etmek onu vurmak için istifade edilmektedir. İran ciddi bir devlettir. Hafife alınmayacak kadar ciddi devlet. Amma fars milliyetçiliği ve şianın fars milliyetçiliği için kullanıldığını dikkate alarak bu kadar da mahalli bir devlet olarak göründüğü aşikardır. Büyük devlette oynanan stratejiler hem cehaletin getirdiği tehlike hem de kaygı verici ırkçılık sendromuyla korkunç olabiliyor.

***

İran meselesi herkesi tedirgin ediyor. Bu tablo Türkiye ve Azerbaycan için  daha da ciddiyet arz ediyor. Bu durumu iyice incelemek ve cahillerin eline bırakılmayacak kadar hayati anlam taşıyor. İster Türkiye’de isterse de Azerbaycan’da oradaki bu konuyu başkalarının kontrolü altına sokacak nitelikte faaliyetler zuhur etmektedir. Elbette ciddi bilim adamları fikir babaları bugün de vardır ama maalesef tek başınalar ve ciddi destekleri yok gibi.

Çünkü Sözde milliyetçilik söylemleri ile durumu gündemde tutmaya gayret edenlerin çoğu konuyla ilgili sloganlar atarak reaksiyon vermekten ileri gidememişler. Oysa durum hayli ciddidir. Ve maalesef konuyu götürecek Ebülfez Elçibey gibi bir şahsiyet yoktur tabloda. Bu tür konularda devletler zarar görmemelidir hatta akil insanlar Bahettin Özkişi’nin Köse Kadı eserindeki Kadı gibi akillerin meydana çıkması şarttır.

Tarihi fırsatları kullanamayan başkasının inisiyatifine bırakacak kadar safiyane duruşlar konuyu ve durumu çıkmaza sokma riskini taşımaktadır. Söylenen her söz yapılan her amel geleceğimizi etkileyecektir.

Evet kendi geleceğini düşünenden kahraman olmaz, Lakin bu tür tarihi konularda kendinin geleceğini değil, milletinin, devletinin geleceğini düşünerek kahramana çevrilenlere ihtiyacımız vardır.