İran’ın Fars milliyetçiliği politikaları

İran’ın devlet politikalarının; Fars milliyetçiliğine dayalı olması, asırlardır İslam coğrafyasında Haçlı ittifakının işine yarayan ortamı pekiştirmeye yardım etti. İslam devriminden sonra büyük anlamda İslam coğrafyasında İran Devleti’nin Pers ırkçılığına dayanan tavrından vazgeçeceğini bekleyen ve neredeyse umudunu İran’ın âlemi İslam liderliğine bağlayanlar, bu gün İran politikalarındaki değişmez Fars-i çıkarlara dayalı zihniyetten hayal kırıklığı yaşadıkları aşikârdır. Bir zamanlar Türkiye'deki Müslüman toplum; İran devrimi sonrası, oraya destek verilmesi gerektiğini defalarca dile getirmişler. Türkiye'deki Müslüman âlimler, mezhep farkına bakmaksızın, İran’ın “İslam bayrağına” duydukları saygıdan, geçmişte kalan tüm olumsuzlukları unutuverdiler. Neden mi?

Türkiye'deki; İslam mefkûresinin gerekliliği olan, birleştirici ve hoşgörülü bakış açısının mevcudiyetinden elbet! Türkiye'nin; İran’a bakış açısı ve İslam devrimi sonrası halk nezdindeki yeri, hep olumlu olmuştur. Esasında arzu edilen ortam da budur bugün! Lakin İran, İslam inkılabının muazzam sancağını taşımaya kalksa da, maalesef tüm politikalarının bu sancağın felsefesine aykırı olduğunu görebiliyoruz. Nedeni çok basit! İran; İslam sancağını, Pers milliyetçiliği için kalkan olarak idrak etmektedir.

Sade bir örnekle anladığım budur! İran topraklarında, Azerbaycan vilayeti var. Orada 30 milyondan fazla Türk yaşıyor. Onların büyük çoğunluğu Şii’dir. Bir de komşusu Azerbaycan Cumhuriyeti var. Orada da 9 milyon Müslüman yaşıyor. Hem de belli bir kısmı Şii’dir. Bu Azerbaycan’ın, kadim toprakları olan Karabağ işgal altında! Bunu yapan da Ermenistan... Ve İran; dostluk ve destek tercihini, hiç tereddütsüz Müslüman olan taraftan değil, Haçlı ittifakın maşası olan Ermenistan’dan yana ve taraf belirlemektedir. Evet, belki bu basit görülecek örnek, İran’ın tutumundaki “Müslüman kardeştir” anlayışını ve emrinin tam tersi tarafında durarak, hiç bir değer taşımadığını bize göstermektedir. İslam âleminin bunca ciddi sıkıntıları varken, İran’ın yapması gereken şey, fitneyi durdurmaktır. Ama tam tersi bir duruş sergiliyor. Bu, İslam âlemine hizmet değildir. Mezhep ayrımcılığı var ise, İslam sancaktarlığı olmaz ve olamaz. Bu olsa olsa, İran Devleti’nin Fars milliyetçiliğine dayanan içeriğini, kamufle etmek gibi durmaktadır. İran; Orta Doğu coğrafyasındaki bu malum tarihi süreçten “nasıl kazanımlar çıkabilirim” peşinde olduğu için, ürettiği politikaların ileride oluşturacağı ortamı düşünmemiz gerekmektedir. İran önemli bir devlettir hiç kuşkusuz! Hatta bölgenin mihenk taşlarından biridir. Lakin şu anki tutumunun dolayı, Âlem-i İslam’ın ilerideki tek vücut boy göstermesine büyük ve kalıcı engeldir. Oysa İslam medeniyetinin yeniden Cihan üzerindeki hâkimiyeti için, basit bir mantıkla düşünürsek, İran’ın fazlasıyla istekli olması gerekmiyor mu? İran; bir İslam Devleti olarak, neden Haçlı zihniyete karşı, aynı secdeye alnını koyan, aynı kıbleye doğru eğilen din kardeşleriyle, alttan alttan çatışmaktadır acaba?

Bugünlerde Bahreynli bir milletvekili, birden bire İran'daki Türklerin hakkını savunan konuşma yapmış. İnsanın aklına, “hayırdır?” sorusu geliyor haliyle!

Hatta aynen İran’ın tutumu kadar, yersiz ve hesaplı olduğu da net gözüküyor tabii ki!

Ortadoğu'da bunca ciddi sorunlar dururken, Arap vekilin İran'daki Türkleri sahiplenmesinin bir anlamı var değil mi?

İşte içinde durmaya gayret ettiğim mesele de budur! Bu kocaman İslam medeniyetinin bireylerinin ürettikleri politikaların, hiçbir şekilde zafere hizmet etmediği, aksine mahalli hesaplarla birbirini yok etme çabası taşıdığı içindir ki, halen bu coğrafyanın dizaynı Anglo-Sakson ve Yahudi düşünce sisteminin elindedir. Evet, İran’ın Fars milliyetçiliğine dayanan politikalarının coğrafyayı sürüklediği akıbeti, bu duruma göre okumamız şarttır.

İran; ya Pers devlet geleneğini ya da İslam sancağına layık yolu seçmek durumunda. İkisi bir arada olduğunda, bunun nasıl bir kurgu olduğu anlaşılmaktadır. İslam bayrağı ve Şii felsefe; eğer Pers milliyetçiliğine hizmet ettirilir ise, bunun İran üzerindeki vebali vahim olacaktır. Ve sadece İran Devleti için değildir. Koca coğrafya için bu durum olumlu sözlük vaadi vermemektedir. Aslında bugün, İran-Türkiye-Suudi Arabistan’ı kalıcı ve uzun hedefe kafa yoracak birliktelik inşa etmeliyken, konuştuğumuz konuların içeriği vahametimizin göstergesidir. Halen İran medyası durmadan, Türkiye aleyhinde propaganda yapmakta! Hal böyle olunca, dışarıdan dizaynırlık çabasında olanlara, iyi bir malzeme çıkmakta. İran; bu rolünden memnun ise, mesele yok! Çünkü eninde sonunda İslam coğrafyası huzura kavuşacak. Kendi kaderine, kendisinin karar vereceği çağa da girecek. “Olmaz” denildiği zamanda, Fatih nasıl çağ değişimi yaptıysa, bir gün bu mevcut durumumuz da kökten değişimle, bu coğrafyanın kaderini etkileyecektir. Lakin o gün engel olanlar, sadece mahcup olmayacaklar...