İran’ın rahatsızlığı

3 Ocak 2017 tarihinde alarabiya.net Türkiye’nin Rusya ile yakınlaşmasından ve Suriye konusundaki anlaşmasından İran’ın fevkalade rahatsız olduğunu yazmıştı.

Haberine de 2 Ocak tarihli Siyasetruz isimli İran gazetesini kaynak göstermişti.

Habere göre gazete Suriye’de İran’ın devre dışı bırakıldığına dikkat çekiyor, İran’ın bölgedeki ağırlığına rağmen görmezden gelindiğini sorguluyor ve Türkiye’nin ısrarıyla anlaşma metine sokulan yabancı güçlerin Suriye’den çıkması şartından duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu.

Dün Anadolu Ajansı’nın dışişlerinden bir yetkiliye dayandırdığı ‘Türkiye-Rusya yakınlaşması İran’ı rahatsız etti’ haberi de aynı doğrultudaydı.

***

Kabul etmemiz gerekir kiİran binlerce yıllık geleneğe sahip bölgenin en güçlü devletlerinden biridir.

Kasr-ı Şirin’den beri çok ciddi problemler yaşanmasa da İran, Osmanlı’dan buyana Türkiye ile gizli bir rekabet halindedir.

Suriye, Irak ve Yemen politikaları sebebiyle İslam dünyasındaki Sünni kökenli taraftarlarını büyük ölçüde yitirse de İran, kendi zaviyesinden başarılı bir politika gütmektedir.

Neticede Arap yarımadasını kuşatarak nüfuzunu hissettirmektedir.

***

Ancak Suriye ve Irak konusunda İran, yayılmacı politikalarının önüne set çektiği için Türkiye’den son derece rahatsızdır.

Köklü devlet geleneği sebebiyle bunu devlet ricalinin ağzından duyurmazlar. 

Devlet ricali genelde Türkiye ile ilgili olumlu mesajlar verirler.

Rahatsızlıklarını ya alt düzeyde bürokratlar vasıtasıyla ya da dışarıdaki kuklaları aracılığıyla iletirler.

Geçmişte Irak başbakanı Maliki’nin Türkiye aleyhtarı mesajlarını böyle okumak gerekir.

***

Bugün de durum çok farklı sayılmaz.

Irak yönetiminin Başika konusundaki anlamsız ısrarlarının arkasında da İran faktörünü görmek gerekir.

Irak başbakanı Haydar Ibadi bir taraftan Maliki ile rekabetinde elini güçlendirmek için Türkiye’ye yaklaşırken öte taraftan İran’ı gücendirmemek için de Başika konusunu sıcak tutma ihtiyacı hissediyor.

***

Neticede İran Türkiye’nin Fırat Kalkanı harekatından daRusya ile yakınlaşmasından da Türkiye’nin garantörlüğünden de fevkalade rahatsızlık duyuyor.

İran,  Suriye ve Irak’ı kendi nüfuz alanı olarak görüyor dolayısıyla Türkiye’nin her iki ülkeden de çekilmesini istiyor.

Kendi varlıklarının o iki ülke hükümetlerinin resmi davetiyle gerçeklemesi sebebiyle meşru olduğunu, Türkiye’nin varlığının meşruiyet içirmediğini söylüyorlar.

***

İran, Suriye veIrak’taki binlerce milisiyle terör estirip kan dökmesini meşru görürken Türkiye’nin sivilleri koruyan politikasını Esed’den izin almadığı için gayri meşru görüyor!

Ayrıca resmi ağızlar terörle mücadelemizi destekliyor açıklamaları yapsa da İran PKK/PYD ile de dirsek temasını da sürdürüyor!

Bütün bunlara rağmen büyük devlet politikası güderek Türkiye ile ilişkilerini de sürdürmeyi biliyor!

***

Tabii bu sürdürülebilirlik konusunda Türkiye’nin yapıcı politikaları önem arz ediyor.

Aslında her iki ülke de öncelikleri farklı olsa da birbirine muhtaç.

Bir yandan Suriye’de olduğu gibi karşı cephelerde, diğer yandan doğalgaz ve ticari ilişkilerde olduğu gibi aynı tarafta yer alabiliyorlar.

İster esneklik ister diplomasi diyin ama kolay güdülecek bir siyaset değil!