Irkçýlýk denen sosyal hastalýða tutulmamak için...

29 yýl önce Almanya'da, feci bir ýrkçý katliam yaþanmýþtý. Almanya'nýn Kuzey Ren Vestfalya eyaletindeki Solingen kentinde, 29 Mayýs 1993'de Genç ailesinin Untere Werner Caddesi'ndeki evleri kundaklanmýþ, saldýrýda Gürsün Ýnce (28), Hatice Genç (19), Gülüstan Öztürk (12), Hülya Genç (9) ve Saime Genç (5) hayatlarýný kaybetmiþti.

Neo-nazi saldýrganlarýn kundakladýðý evde iki kýzýný, iki torununu ve yeðenini kaybeden Mevlüde Genç, geçtiðimiz günlerde, 79 yaþýnda hayata veda etti. "Barýþ içinde yaþayalým diye acýmý içime gömdüm...' cümlesiyle, ýrkçýlýða karþý mücadelenin bayraktarlýðýný yapan Mevlüde Genç, inþallah cennette çok özlediði kýzlarý ve torunlarýna kavuþur, onlarla kucaklaþýr...

Göç ve göçmenlerin karþýlaþtýðý sorunlar, bugünkü dünya siyasetinin en belirgin kesiþim problemlerinden, çünkü göçmenler gittikleri her yerde, ýrkçýlýðýn farklý yüzleriyle karþýlaþýyorlar. Farklý bir kültürden, hayat tarzýndan geldikleri için yeni yerleþtikleri topluma kýsa sürede uyum saðlayamamak, dil sorunu, adaptasyonsuzluk, gettolaþma gibi çok zorlu handikaplarýyla, göçmen sorunu, bir siyaset sorunu olmayý da aþýp, günlük yaþam krizi haline geliyor... Seçkinlerin yaþam sürdüðü pahalý semtlerde hissedilmese de, orta ve altý semtlerde, oluþan yeni göçmen mahalleleri, zaman içinde adeta kurtarýlmýþ bölgelere dönüþüyor... Yani hem yerli toplum, hem de göçmen kiþiler hakkýnda çift taraflý ve daha önce deneyimlenmemiþ yeni keskinlikler peydah oluyor. Suriye göçmenleriyle içli dýþlý olmamýzdan evvel, sadece "Almancý'larýmýzýn, "Fransacý'larýmýzýn, "Belçikacý'larýmýzýn anlattýðý dýþlanmalardan ibaretti göç ve göçmen bilgimiz... Ama þimdi; göç edilen toplumlarýn yaþadýðý þaþkýnlýktan ýrkçý travmaya kadar uzanan farklý tonlardaki duygu salýnýmlarýný herhangi bir destek almadan üstelik tecrübe ediyoruz.

..............................................................

Bu arada Afrika ve Asya'da kuraklýðý ciddi derecede hisseden topraklar var. Doðu Afrika'da kuraklýktan en fazla etkilenen ülkelerden Somali'de halk, hayatta kalabilmek için, kilometrelerce göçmelerinden önce, ötedeki kamplara sýðýnýyor... Hastaneler, yetersiz beslenme ve susuzluktan dolayý bitap düþen çocuklarla dolu... Hepimizin istediði, arzu ettiði farklý þeyler var dünyada... 10 gün aralýksýz yürüyerek insani yardým kamplarýndan birisine sýðýnabilmiþ Somalili kadýn, köydeki evimi özlüyorum en çok diyor, 5 gün yürüdükten sonra ancak kampa ulaþabilmiþ baþka bir kadýn da susuzluktan vefat eden çocuðumu özlüyorum en çok diyor, 70'lerini geçmiþ bir teyze, dünyada en çok istediði þey nedir diye soranlara; içecek su ve çadýrýma muþamba isterdim diyor... Yutkunuyor insan. Hepimizin dünyadan beklentilerimiz iþte ayrý ayrý, apayrý...

.............................................................

Uluslararasý Göç Örgütü (IOM), 2020'de rekor sayýda kiþinin þiddet ve çatýþma nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kaldýðýný açýkladý. Örgüt hazýrladýðý Dünya Göç Raporu'na göre, geçtiðimiz yýl 26 milyon yeni mültecinin kaydý yapýldý. 55 milyon kiþi ülkeleri içinde yer deðiþtirmek zorunda kaldý. Birçok kiþi de doðal afetler nedeniyle evlerini terk etti.

Rapora dikkat çekici bulgular var. Doðduðu ülke dýþýnda yaþayanýndan sayýsý 281 milyona ulaþtý. Bu sayý 2019'da 272 milyon, 1990'da ise 128 milyondu. Küresel salgýna raðmen göçmen sayýsýnýn artmasý þaþýrtýcý bir paradoks olarak nitelenirken, Doðu Afrika ülkeleri Somali, Etiyopya ve Güney Sudan, yerlerinden edilenlerin sayýsýnýn en fazla olduðu ülkeler olarak kayýtlara geçti. Üçüncü sýradaki Etiyopya'da 1,7 milyon kiþi evini terk etmek zorunda kaldý.

Rapora göre Türkiye dünyada en fazla göç alan 20 ülke arasýnda 12. sýrada. Uluslararasý Göç Örgütü'ne göre Türkiye'de 6 milyon 5 bin göçmen var ve bu sayý nüfusun yüzde 7,2'sini oluþturuyor. Suriye ise, dünyada en fazla göç veren ülkeler arasýnda 5. sýrada.

Öte yandan kontrolsüz þekilde yabancý ülkelere yýðýlan göçmenler, o toplumun sosyolojisinde ciddi kýrýlmalara sebep oluyorlar. Devletin ciddi bir politikasý yoksa aðýr ve çetrefilli bu yük, vatandaþlarýn omuzlarýna yükleniyor ve ne yazýk ki ýrkçýlýðý körüklüyor. Göçmen gettosu haline dönüþen sokak ve mahallelerden yavaþ yavaþ çekilen yerli halk, yerinden edilmiþlik psikolojisiyle hem göçmene hem de herhangi bir adaptasyon ile meþgul olmayan devlete, karþýtlýk hisleriyle doluyor. Buradan çýkan negatif yeni milliyetçilik ise, güvensizlikle baþlayýp, sevgisizliðe doðru giden tehlikeli bir sarkaç baþlatýyor...

Çocuklarý yakýlarak öldürülen Mevlüde Genç Almanya'ya iltica etmiþ bir mülteci deðildi. Bir iþ sözleþmesiyle, karþýlýklý anlaþma çerçevesinde, yasal ve legal koþullarda, emekçi olarak gittiði halde çok aðýr bir vahþetle karþýlaþmýþtý... Ülkemizdeki yoðun göçmen, mülteci ve kaçak nüfus ise, herhangi bir anlaþma çerçevesinde, kanuni yollardan ülkemize girmiþ kiþiler deðil... Devletin çok daha fazla itina göstermesi gerekmiyor mu? Sadece göçmene yardým, destek ve kolaylýk saðlayarak deðil, bu durumu birebir göðüsleyen vatandaþlarýn da haklarýný, psikolojisini, duygudaþlýðýný, gözeterek, ince ince düþünerek yol almak çok zor olmasa gerek...