Darbeyi desteklemeliydik”, diyen CHP’nin Ýzmir Milletvekili Birgül Ayman Güler, daha önce “Türk ulusuyla Kürt milliyeti eþit deðildir”, diyerek salt militarist, darbeci deðil ýrkçý olduðunu da kanýtlamýþtý.
Birgül Ayman Güler hasta mý? Irkçýlýktan baþlayalým önce. Umarým ýrkçýlýk hastalýk deðildir. Eðer hastalýksa , ýrkçýlýða týbbi bir kýlýf uydurulmuþ demektir ki, ýrkçýlarýn bundan böyle yasal ya da etik açýdan sorumlu tutulamayacaklarý anlamýna gelir. Düþünün hele; Türk’le Kürt eþit deðildir diyen biri için “vah vah hasta zavallý; hemen doktora götürelim, ilaçlarýný yazsýn da iyileþsin!” denildiðini! Akýllara ziyan deðil mi?
Gene soralým: Irkçýlýk bir hastalýk mýdýr? Ýngiliz Ruh doktorlarý (pisikiyatristler) yüksek tansiyon hastalarýný tedavi etmekte kullanýlan Propranolol adlý ilacýn ýrkçýlýðý da tedavi ettiðini öne sürdü, son yýllarda. Doktorlarýn iddiasýna göre ýrkçýlýðýn kökleri korkuda yatýyor. Söz konusu ilaç da hem korkudan kaynaklanan kalp atýþlarýný düzenliyor, sakinleþmeyi saðlýyor hem de beyindeki duygusal tepkileri düzenliyor! Böylece ýrkçý bir anda titreyip kendine geliyor ve “Türk ulusuyla Kürt milliyeti eþittir!” diyor, örneðin! Irkçýlýðýn tedavi edilebilir bir hastalýk olduðu kanýtlanýrsa, tarih boyunca bu rezilliðin kökeninde kültürel ve toplumsal nedenler yattýðýný savunanlar yanýlmýþ olacaklar!
“Irkçýlýðýn Kökenleri” adlý yapýtýnda Dr. Carl Bell, ýrkçýlýðýn “bazý türlerini hastalýk olarak nitelendirebiliriz.” diyor. Ancak toplumsal bir soruna týbbi bir kýlýf uydurmanýn rahatsýzlýðýný da yansýtýyor kitabýnda: “Irkçýlýðýn yüzde 98’i toplumsal, kültürel ve siyasal nedenlere dayanýyorsa da yüzde 2’sinin nedeni týbbi olabilir.” Peki bir ýrkçýnýn hezeyanlarý yüzde doksan sekize mi giriyor yoksa yüzde ikiye mi, nasýl anlayacaðýz? Propronolol mu içereceðiz bu insanlara, hasta mý deðil mi diye anlamak için? Mümkün deðil tabi!
Bakýnýz, Türk’le Kürt, siyahla beyaz eþit deðildir diyen, kimi insanlarý bir siyasi partiye oy verdi diye “bidon kafalý, göbeðini kaþýyan cahiller” diye tanýmlayan kiþiler ýrkçýdýr! Ve bizim toplum olarak ýrkçýlýðý yok etmemiz için çok ama çok uðraþmamýz gerek. Bu çalýþmalarýn hiç birini de laboratuarlarda yapamayýz! Çünkü ýrkçýlýk kültürel ve toplumsal bir sorundur týbbi deðil!
Peki darbe savunuculuðu bir hastalýk mý?
Herbert Spencer 1891 tarihinde “sorunlar ne kadar çok iyileþme sürecine girerse, onlarýn fenalýklarý hakkýndaki feryatlar da o kadar çok gürültülü olmaya baþlar,” demiþ. (Melih Altýnok—3.08.2012 tarihli yazýsý) . Kýlýçdaroðlu, “Darbe kimden gelirse gelsin, nasýl gelirse gelsin demokrasilerin önündeki en ciddi engeldir; darbe darbedir...ama Erdoðan bundan ders almalý” dediði an darbelere karþý çýkmýyor aslýnda. Sadece Tayyip Bey, Mýsýr darbesinden ders almazsa ayný þey baþýna gelecektir, diyor. Bu lafla Ýnönü’nün Demokrat Partiye “sizi ben bile kurtaramam” lafý arasýnda hiç fark yok! Bu ve buna benzer laflarýn hepsinin altýnda ciddi, ruhsal bir hastalýk yatýyor. Sürekli yenilen bir takýmda oynayan futbolcunun rakibine hatta hakeme saldýrmasýyla ayný kapýya çýkýyor. Sürekli yenilmenin yarattýðý aþaðýlýk duygusu ya da sokaðýn diliyle eziklik ciddi bir hastalýktýr. Bu hastalýða yakalananlarsa “tedaviyi” yanlarýna silahlý bir gücü alarak rtakiplerini tepelemekte ararlar.
Evet ýrkçýlýk da darbecilik de hastalýktýr! Ýlaçla deðil karþýlarýna dikilip “sen ýkrkçýsýn...sen darbe yanlýsýsýn” diye yüzlerine haykýrarak tedavi edemezsiniz ama en azýndan bir süre için de olsa ortalýðý karýþtýrmalarýna engel olabilirsiniz!