1980 darbesi sonrasýnda siyasallaþma ve sosyalleþme dönemini yaþayan nesiller, büyük ölçüde derin bir travmanýn içerisine doðdular. Özellikle Doðu ve Güneydoðu’da bu dönemlerini geçirenler, daha derin kýrýlmalara þahitlik ettiler. Vesayet rejiminin icat ettiði, PKK’nýn beslediði Kürt meselesi dünyasýna doðanlar, bu travmalardan en fazla nasibini alanlar oldu. PKK’nýn sol ideolojik yapýsý, derin acýlarýn yaþandýðý dönem için tam anlamýyla ‘mütemmim cüzü’ vazifesi ifa etti. Solun ihtiyaç duyacaðý bütün dramlarý vesa-
yet rejimi fazlasýyla saðlýyor; sol dünya da inþacý bir siyasal dilden kaçýþýný ve korkusunu, mazlumlarýn acýsýndan fazlasýyla devþiriyordu.
Bu dönemde ulusal görünürlük imkâný kesinlikle verilmeyen PKK’lý isimler, Meclise ilk kez bir seçim ortaklýðý üzerinden girme imkâný bulunca, vesayet rejimi ve Ýstanbul medyasýnýn yýllarca süren karartmalarýna raðmen, birkaç öne çýkan isim üzerinden Türkiye kamuoyu ile buluþmuþ oldular. Farklý isimlerden bahsetmek mümkün olsa da, Leyla Zana veya Orhan Doðan gibi isimler, bütün karalama kampanyalarýna karþýn, kamuoyunun varoluþsal sorunlar yaþamayacaðý üslup ve ciddiyette isimler olarak kabul gördüler.
AK Parti döneminin baþlamasýyla birlikte, Kürt meselesi açýk bir devrime tâbî tutuldu. Ayný dönemde PKK’lý aktörlerin de derin bir deðiþim yaþadýðýna, adeta vitrin yenilemesine gidildiðine þahit olduk. Özellikle 2010 Referandumu sýrasýnda beliren bu nevzuhur isimler, tanýdýk bildik simalarýn oldukça dýþýnda ‘aþýrý üslupsuz, çok az Kürt ama çok fazla Avrupalý, kültürel anlamda bile olsa çok az Müslüman ancak çok fazla seküler, çok az Diyarbakýrlý fakat çok fazla Cihangirli’ olan yapýlarýyla arz-ý endam etmeye baþladýlar.
Bu kerameti kendinden menkul simalar, önce Kürtleri kendilerini inkâr ettirircesine 2010 Referandumunu boykota sürüklediler, ardýndan da, yer yer Kandil’dekilerin güvercin olarak anýlmasýný saðlayacak kadar þahinleþtiler. Bütün bu süreçten süzülüp gelerek numune bir isme dönüþen kiþi ise Selahattin Demirtaþ oldu. Demirtaþ, Cumhurbaþkanlýðý Seçimlerindeki performansýyla, ‘çok azlarý’ fazlasýyla üzerinde taþýyabileceðini gösterirken, 6-8 Ekim vahþetinde ifa ettiði vazifeyle de ‘çok fazlalarý’ hayata geçirmekte
ne kadar mahir olduðunu ispatladý.
Demirtaþ’ýn þahsýnda ortaya konan performans, PKK’yý ve Kürt meselesini aþan bir soruna iþaret ediyor. Zira Demirtaþ, son tahlilde bu soruna ait bir maket modelden ibaret ve çok sayýda benzeri son yirmi yýlda üretilmiþ durumda. Bu modelin üç temel özelliði bulunuyor:
Birincisi, derin bir anakronizm içinde kývranan sol dünya görüþünün sebep olduðu marazlar. Bunlar aðýrlýklý olarak tarihsel eþzamanlama krizi þeklinde ortaya çýkýyor. Kahir ekseriyeti kendi dar halkalarýnda, 1980’lerde veya 1990’larda, fazlaca bir sýkýntý hissetmeden yaþamaya devam ediyorlar. Öyle ki, PKK’ya ait herhangi bir yayýn organýnýn 1992’ye ait bir sayýsýný Mayýs 2015’te týpký basým yapsanýz, bir çoðu bu garipliði fark edemeyecek durumda.
Ýkinci olarak, bu anakronizme, AK Parti’nin vesayeti ortadan kaldýrmasýyla oluþan risksiz ortamda, ‘Hac dönüþü kafileye katýlanlar gibi, PKK’lýlar arasýna karýþan liberallerin’ de eklenmesiyle, oldukça ilginç sahnelerin zuhur etmesi saðlandý. Kabaca ‘siz savaþýn biz de size siyaset nasýl yapýlýr öðretelim’ þeklinde nükseden liberal mürebbiyelik, AK Parti düþmanlýðýnýn yeni üs olarak tercih ettiði yer oldu. Bir oksimoron olan ‘liberal siyaset’, yeni HDP elitinin, özellikle de Demirtaþ’ýn diline doðrudan pelesenk olarak, ukalaca gö-
rünür hale geldi.
Son olarak, büyük bir kýsmý ateist ve radikal seküler olan PKK’lý elitler, Kemalizm’in sekülerizmini aþan bir düzeyde örtük Ýslamofobiye, açýk bir þekilde ise Ýslamcýfobiye savruldular.
2015 Seçimlerinde bu üç dinamiðin inþa ettiði yeni HDP’li profili ise en sert þekilde Alevileri bir katalizör olarak kodlayarak sahaya sürdüler. Alevi olamayan HDP’li elitler ‘seçici bir Alevilik’le, Alevi olanlar ise bir siyasi proje olarak, Ýslam’ý merkeze alan tartýþmalara en az Kemalistler kadar kaba ve üslupsuz bir þekilde giriyorlar.
Bu yeni dilin Gezi artýðý züppeliklerle süslenmesi, siyasal iletiþim teknikleriyle donatýlmasý ve Doðan medyasýnýn hoyratça ‘sevimli çocuklar’ parantezini korumasý yaþanan krizi örtmüyor. 2015 Seçimlerinde sonuç ne olursa olsun, Kürtler açýsýndan Kürt Kemalizm’iyle yüzleþme süreci baþlamýþ durumda. Bu ise AK Parti tarafýndan söndürülen 30 yýllýk Kürt meselesi ateþinin, HDP ve paydaþlarý tarafýndan harlanmasýyla durdurulamayacak. Ani alevlenmeler olsa bile, acý yüzleþme yaþanacak.